BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (BOP) ‘NİN ANA HATLARI
Resmi adı Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi (Greater Middle East Initiative) olan ve Büyük Ortadoğu Projesi olarak hafızalara kazınan bu girişim A’dan Z’ye bütün hatlarıyla bir Amerikan projesidir. Amacı söylenenlerle kısmen paralellik gösterse de çeşitli kaynaklar bu projenin ‘İslam coğrafyasını siyasi ve ekonomik anlamda dönüştürme programı’ olduğunu açıkça ortaya koyar. Bahsi geçen İslam coğrafyası en batıda Fas'ın Atlantik kıyılarından, en doğuda Pakistan'ın kuzeyindeki Karakurum yaylalarına, Kuzeyde Türkiye'nin Karadeniz kıyılarından Güneyde Aden ve Yemen'e kadar uzanan bölgeyi kapsar.
2003 yılında Amerikan Başkanı George Bush’un güvenlik başdanışmanlığını yapan ve sonrası dönemde Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Condoleezza Rice BOP’un amacını şöyle açıklar: ‘Fas’tan Çin’e kadar 22 ülkenin siyasal ve ekonomik yapısını yeniden düzenleyeceğiz.’*
Peki bu proje ilk safhalarında Türkiye’den neden destek görmüştü? Türkiye o dönemde tıpkı ABD gibi Ortadoğunun köklü bir dönüşüme uğraması gerektiğini savunuyordu. Zira projenin demokrasi, insan hakları,hukukun üstünlüğü gibi ortaya koyduğu kavramsal çerçeve Türkiye’nin de desteklediği bir vizyondu. Türkiye bu vizyonu doğru bulduğu için ilk anda mesafeli durmamış ve girişimde görev almaktan da çekinmemişti. Bu projeyi desteklemenin Türkiye açısından kısa vadeli bir sonucu olarak İspanya ile birlikte eşbaşkanlık görevini üstlenmesini görebiliriz. Türkiye’nin bu ortamdaki asıl tutumu Bush yönetiminin bu kapsamlı projesine sahip çıkmaktan öte Arap Kalkaınma Raporuna da destek vermekti. 2002 yılında yayımlanan rapor ABD’nin bu projesine paralel olarak İslam coğrafyasındaki kapsamlı dönüşüme destek verir nitelikteydi.
Ahmet Davutoğlu Ortadoğuda’ki dönüşümün bu zamana kadar neden gerçekleş(e)mediğini şöyle anlatıyor: ‘Büyük ekonomik hammadde potansiyeline sahip Ortadoğu ülkelerinin bu potansiyeli bir stratejik güç haline dönüştürememesinin en temel sebebi sahip olunan insan unsurunun donanımsızlığı ya da donanımlı insan unsuru ile siyasi sistemin stratejik tercihleri arasında sağlıklı bir meşruiyet ağının kurulamamış olmasıdır.’ Davutoğlu’nun bu sözleri demokrasi rejiminin Ortadoğu ülkerine neden hala yerleşemediğini açıkça ortaya koyuyor. Hoca’ya göre insan unsuru ile yönetimlerin meşruiyeti arasındaki bağın sağlıklı olarak kurulabildiği tek rejim demokrasidir.**
ABD’nin bu ‘dönüşüm’ projesinin gerekli olduğunu vurgulayan bir açıklama da dönemin dışişleri bakanı Abdullah Gül’den gelmişti. Gül 2003 Mayıs’ında İslam Konferansı Teşkilatı Dışişleri Bakanları toplantısında yaptığı konuşmada İslam ülkelerine ‘bu anlayışımızı değiştirmeliyiz’ mesajı veriyor ve şöyle diyordu: ‘‘Taze ve yeni bir vizyonla hareket etmeliyiz. Bu vizyon saydamlığa, hesap sorulabilirliğe, temel hak ve özgürlüklere yer açabilen bir vizyon olmalıdır’’.
Proje henüz uygulanma aşamasına geçememiş olsa da Türkiye açısından her şey iyi gidiyordu.Ta ki 2005 yazında Hamas Filistin’deki seçimleri kazanan kadar. O günden sonra Türkiye projeye adeta yabancılaşıyor, gittikçe arasındaki mesafeyi açıyor ve artık eskisi gibi ilgi göstermiyordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2006 yılında CNN Türk’e verdiği röportajda bu mesafe koymanın nedenini açık bir şekilde anlatıyordu.Erdoğan ABD’nin bu projede samimi olmadığını anlatıyor ve şöyle devam ediyordu. ‘‘Ne zaman ki Filistin’de Hamas’a dayalı olarak kurulmuş siyasi parti seçimleri kazandı yaklaşım tarzı değişti. Bu şunu gösterdi.Bu yaklaşım samimi değildi. O zaman biz bunu İsraillilere de sayın Bush’a da söyledik.
Bilindiği üzere Hamas İsrail tarafından terör örgütü ilan edilmiş ve İsrail Hamas’ın kontrolünde bir Filistin’i asla kabul etmeyeceğini bildirmişti. Hamas’ın Haziran 2005’deki seçimleri kazanmasının ardından Filistin ve Filistin halkı kuşatmaya alındı. İsrail’in bu tavırları Büyük Ortadoğu Projesi’nin önemli sac ayaklarından biri olan Türkiye’yi rahatsız etmiş ve projeyle arasına mesafe koymasına neden olmuştu. Amerika’nın şımarık çocuğu yine rahat durmamış projenin önemli ortaklarından birisini masadan kaçırmıştı. Aslında Amerika Birleşik Devletleri’nin bu konuda İsrail’i kollayan tavırları da manidardır.
Tüm bu bahsi geçen olayları değerlendirirsek tarihte olduğu gibi batının samimiyetsiz duruşunun en basit örneklerinden bir tanesini görmüş oluyoruz. Aslında en acı gerçek şudur ki İslam dünyası kendi projelerini üretmeyip, dışarıdan gelen projelere dört elle sarıldığı sürece , kendi düşünsel üretimini ortaya koymadığı sürece kendi savunmasını her alanda imkansızlaştırmaktadır.
*Condolezza Rice, Washington Post, Temmuz 2003.
** Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
Büyük ortadoğu projesini vitrin gibi kullanıp büyük asya/afrika projesini uyguluyorlar. Demokrasi, temel hak ve özgürlükler bu işin kılıfı.
Başbakan vakti zamanında bu projeyi anlamadan çok çabuk sahiplendi. ABD'nin niyetini görüp geri adım atması da olumlu her ne kadar geç olsada.