Başbakan Erdoğan ile Fethullah çetesinin genelde, özelde ise AKP rejimini oluşturan bileşimlerin kadroları arasında birtakım farklılıklar, çelişkiler, tartışmalar ve kavgalar olduğu herkes için aşikar. Erdoğan bunu değişik söyleşi ve açıklamalarında da kimi zaman açık açık, kimi zaman da satır aralarında dile getiriyor. Bu çatışma kimi zaman yargı ile yürütme arasında, kimi zaman Erdoğan ile Arınç arasında, kimi zaman Erdoğan ile Çalık arasında, kimi zaman MİT ile savcılar arasında gün yüzüne çıkıyor.
AKP rejimi bir koalisyondur. Fethullahçılardan, Milli Görüş kökenlilere, Menzil grubundan Nakşibendilere, Türk Ocakları kökenlilerden Akıncılara, Ülkü Ocakları kökenlilerden Nizam-ı Alemcilere ve daha sayamadığımız bir sürü tarikat, tekke, ocak mensuplarına kadar ortak paydaları ABD yanlılığı, sermaye düzenini savunma, anti-komünizm olan, milliyetçi-ırkçı, Türk-İslam sentezidir. Kendileri Türkiye’yi “küresel güç, küresel aktör” olarak niteliyor. Bölgede “tek aktör devlet” olarak nitelendiriyor ve “oyun oynayan değil oyun oynatan ülke” olarak tarif ediyorlar. MİT müsteşarı Hakan Fidan çıkıp Türkiye’nin dış politika açısından dinamik bir süreçte olduğunu ve bölgede “düzen kurucu rolde” olduğunu söyleyebiliyor. Faşistlerin “pan-türkizmi”, Fethullahçıların “dünyaya hakim olma ideali”, Erdoğan’ın ve diğer tarikatların “ırkçı, milliyetçi, dinsel gericiliği” birleşince ortaya böyle bir tablo çıkıyor.
Erdoğan güçlendikçe rejimin diğer bileşenlerini etkisiz kılmak, mevzileri ve gücü daha fazla kendinde toplamak için çıkışlar yapıyor. Bu tavrının kendini ne kadar güçlendireceği, yoksa kayıplara mı sebep olacağı konumuz olmadığı için girmiyoruz. Neki, olası bir güçler dengesi kavgasının sertleşmesi ve koalisyonun bozulması durumuna yönelik tedbir olarak Fethullah Çetesi “Hizmet Partisi” hazırlıklarını alttan alta sürdürüyor. Belki de Erdoğan çetesine aba altından sopa gösteriyor.
Herkes dikkatlerini bu tartışmalara odaklamışken diğer bir tehlike gözden kaçırılıyor. Erdoğan çetesi kendini güçlendirmek ve olası bir çatışmada her tür yöntemle mücadeleye hazır olmak için yedek koalisyonlar oluşturuyor. Faşist Serdar Musa Çelebiler, Ramiz Ongunlar ile ırkçı, milliyetçi, dinci temelde perspektifler geliştiriyor. Erdoğan’ın tüm koruma ordusu ve özel güvenlik ekibi bu unsurlardan oluşuyor. Erdoğan güvenliğini Abdullah Çatlıların ve Haluk Kırcıların “dava” arkadaşlarına teslim etmiş durumda. Narkotik ticaretini yönlendiren eli kanlı faşistler onun en yakın sırdaşları. Vitrinde gözükmeyen ama geri planda oluşturulmuş ciddi bir işbirliği mevcut. Bu yedek koalisyon Fethullah Çetesi ile sorun oluşmazsa onunla da uzlaşır, birlikte yürür. Nitelikleri aynıdır aralarında sadece güç, iktidar ve çıkar kavgaları vardır.
Gerek Kürt Özgürlük Hareketine, gerekse de Orta-Doğu’da gelişmeler karşısında birlikte stratejiler geliştiriyorlar. Bu arada iyi bildikleri İşçi Sınıfının demokratik ve sosyal haklarını gasp etme yöntemlerini, Türkiye İşçi Sınıfı Hareketinin siyasi ve sendikal örgütlenmelerine karşı baskıları artırıyorlar. Bu plan, bu dinci-faşist koalisyon tarafından adım adım geliştiriliyor. Bu koalisyon sadece “barışçıl” bir plan uygulamıyor. Sivil ve resmi paramiliter bir örgütlenme adım adım geliştiriliyor. Özel Harekat Polis’i bunların kontrolunda ve yönlendirmesinde hem Kürdistan’da operasyonlara önden askeri sürüp, kırdırıp ardından da askerin korumasında paramiliter çetecilik mantığı ile katılıyor, hem de İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Adana, Trabzon gibi metropol ve illerde şehirlerin göbeklerinde devriyeye gönderiliyor. Örneğin, İstanbul’da Taksim meydanının yan sokakları tepeden tırnağa silahlı özel harekatçılarla, onların zırhlı araçları ve panzerleri ile dolu. Çünkü polisin İstanbul’da dahi giremediği, İETT otobüslerinin sefer yapamadığı, sadece Halk Otobüslerinin kabul edildiği bölgeler var. İşte bu bölgelere gece Özel Harekat Tim’leri zırhlı araçlarla girip, araçlardan inmeden hedefsiz bir şekilde sağa sola ateş ederek halkı sindirmeye çalışıyor. Erdoğan Çetesi, AKP rejimi paramiliter sivil ve resmi güçlerle silahlanıyor.
Kürt Özgürlük Hareketi ve Türkiye İşçi Sınıfı Hareketi bu tehlikeyi bugünden değerlendirmeli ve AKP rejimine karşı tek ciddi muhalefet olan kendi güçlerini her türlü savaşım biçimine hazırlıklı olarak zaman kaybetmeden geliştirmelidir. HDK bu güç ve eylem birliğinin platformu olmalıdır. HDK bir “partiler koalisyonu parti” hedefinden ayrılmalı, parlamento içinde ve dışında tüm barış ve demokrasi güçlerini kapsayan bir “eylem ve güç birliği cephesi” olmalıdır. AKP rejimi içinde hangi kesimin üstün çıkacağı veya uzlaşıp birlikte yürüyüp yürümemeleri bizim için önem arzetmiyor. İkisi de sınıfsal olarak aynı yapıyı temsil ediyor, ABD ile işbirliğini savunuyor, bölgesel emperyal bir güç olma peşinde savaşçı bir politika izliyor. İkisi de aynı derecede tehlikeli, ikisi de aynı derecede komünistlere, sosyalistlere, ilericilere, devrimcilere, Kürt Özgürlük Hareketinin ve Türkiye İşçi Sınıfı Hareketinin bileşenlerine düşman.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.