MEMİŞ’İN ELMALARI

Kamu çalışmasını durdurmak için elma yemek de yeni moda.
Geçenlerde kamu çalışmasını engellemek için dozerin önünde yenen elmalar Ankara hayvanat bahçesinde ikamet etmekte olan 48 yaşındaki su aygırı Memiş’in çıktı.

Sosyal medya 2 gündür Memiş’le yıkılıyor. Sepet sepet elma yiyen Memiş’in rızkını bu yıl .CHP’liler götürmüş.

CHP’li milletvekillerini bu fedakarlıklarından ötürü tebrik etmek lazım. Öyle ki halkın menfaati için su aygırına verilen çürük elmaları bile yiyorlar.


NEYMİŞSİN BE ODTÜ YOLU!

“ODTÜ yolunu protesto etmek isteyenlere polis müdahalesi” değil, bunda polis müdahalesi değil!

Görüntülerde polisle bir grup vatandaş konuşurken, durum hakkında bilgi alırken arkadan “eylemci gruplar” taş atmaya başlıyor. Hatta taş atılmaya başlandıktan sonra polislerin arasından bir “yapmayın ya” deniyor. Sonra bunu diyen kişi polislerin arasından başını koruyarak çıkıyor gidiyor.


“SEN KİMSİN ARKADAŞ”

Dozer önünde çürük elma yeme fedakarlığını gösteren CHP’li vekillerden Aylin Nazlıaka “Buradaki yelekli arkadaşlar belediye çalışanı değil, AKP’yi temsil etmek için gönderilmiş kişilerdir” iddiasıyla sonradan belediye çalışanı olduğu anlaşılan kişiden kimliğini göstermesini istiyor, göstermediği takdirde çalışmaya izin vermeyeceğini söylüyor. Belediye çalışanının hiçbir şey söylemeden durması da ilginç tabi. Kameraları görünce ürkmesi de normal, ama sonradan o da anlaşılıyor ki belediye çalışanı işitme engelliymiş. Diğer çalışanların da ağızlarını açıp “sen kimsin arkadaş, kimsin benden kimlik soruyorsun, milletvekilisin sen, git şikayetin varsa savcılığa anlat derdini, ne hakla bana engel oluyorsun, ne hakla beni kameraların önünde rencide ediyorsun” demiyor.

Bu milletvekilleri emekçiyi, işçiyi, ezilen kesimi temsil etmiyorlar mıydı? Kameraların karşısında “sallana sallana gidiyordun sen” diyerek rencide edici ithafları için özür dileyecek mi acaba? Yoksa yine ezilen emekçi, işçi mi olacak?

ODTÜ yoluna niye karşı çıkarlar, bilmiyorum da ağaç falan filan meseleleri hikaye, onu biliyorum.

Gezi olaylarını masumane eylemler diye tarif ettiğimiz zamanlarda diyorlardı “özellikle okulların açılma döneminde eylemler tekrar başlayacak” diye, aradan geçen zamandan sonra yine gezi parkı için ayaklanmak saçma olacaktı ve yeni bir bahane buldular. Ama şimdi o kadar destek bulamıyorlar, bulamayacaklar, çünkü “masumane” diye başlatılan gezi eylemlerinde meydanlara inen masum insanlar bu sefer yoklar bu işte. Çünkü çaktılar köfteyi, ve çoğu da diyor ki “karşı olsam bile sivil darbeye destek olamam”.

O yüzden, bir daha gezi eylemlerinde olduğu gibi insanların iyi niyetini suistimal edemeyeceksiniz, vazgeçin.


GÖKÇEK-PORTAKAL KAPIŞMASI

Günün son saatlerinde, hatta ertesi günün ilk saatlerinde Melih Gökçek Fatih Portakal’ın programına konuk oldu. Fatih Portakal’ı gözlemledim. Sabah haberlerini sunarkenki halinden eser yoktu. Ne o kadar sivri cümleler kuruyordu, ne de somurtuyordu. Yüzü sürekli güleç bir halde, biraz ürkek tavırlarla sunuyor, cevaplayamadığı bir soru olduğunda diğer bir konuğa söz hakkı veriyor, olmadı Twitter’dan anlamlı-anlamsız bir soru okuyarak programın güvenliğini sağlıyordu. Aynı saatlerde soruları yönelten izleyiciler de yavaş yavaş ciddi soruların tükendiğini görerek “belediyenin önündeki fışkiye”ye gidiyorlardı.

Melih Gökçek böylesi durumlardan çıkaracağı dersi çıkarmıştır da pek öyle göstermiyor gibi. Eylemler, bilmem neler her ne kadar bir oyun olsa da bu ciddiyetsiz biçimde yayılıyor. Yani Twitter’da Caps Lock açarak atılan tweetlerin pek bir işe yararlığı yok.

Canlı yayında konuşulan meseleler kimsenin umurunda değil. Mesela, Gökçek’in o kadar açıklamalarına karşın Fatih Portakal’ın okuduğu tweet şöyle; “Madem ağaçları kesiyoruz, niçin bu projeye okey veriliyor?”. Gülünç.

Bu program tarihe geçer diyorum. Fatih Portakal kendi programında cevapsız kalan hiçbir soru soramadı, kendisine sorulan hiçbir soruya da cevap veremedi. Tarih yazsın; 14 / 09 / 2013




bymehmetkilic.blogspot.com
twitter: @bymehmetkilic