Türk basın hayatı 1 kasım 1831’de Takvim-i Vekayi’nin yayınlanmasıyla başlar. Osmanlı Devletinin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi’yi 1840 yılında çıkmaya başlayan Ceride-i Havadis izlemiştir. Ceride-i Havadis yarı resmi bir gazete niteliğinde idi. 1840 tarihinde ise Agah Efendi tarafından Tercüman-ı Ahval gazetesi çıkarıldı. Bunun üzerine Ceride-i Havadis, ayrıca Ruznama-i Ceride-i Havadis adı altında günlük bir ek yayın daha çıkarmaya başlamıştır.
Bir ülkede kamuoyunun durumunu hergün muntazam olarak ışık tutan tek araç, hatta tek güç basındır. Basın bir yandan kendi bünyesindeki kanaatleri, öte yandan kendi dışındaki çevrelerin ifadeleri duyurulmasına, yayılmasını ve böylece kanaatleri hem karar verici üzerinde, hemde halkın genel kanaatlerini oluşturulmasında muhtemel bir etki göstermesini mümkün kılan bir araç olması bakımından bir araç olması bakımından, kamuoyu olayında önemli bir yer tutmaktadır.
Ulusal Bağımsızlık Savaşında Türk kamuoyunun oluşmasında ve bir birlik oluşturulmasında basının önemli yeri olmuştur. Ulusal Bağımsızlık Savaşı boyunca kamuoyunun aydınlatılmasında milli birliğin oluşturulmasında basının oynayacağı önemli rolü baştan beri bilen Mustafa Kemal Paşa, basın konusunda çok hassas davranmış, basın ile iş birliği yaparak örgütlenmenin hızlanmasını ve güçlenmesini bu yolla da sağlamaya çalışmıştır. Anadolu Ajansının kurdurmasının nedeni, Türk kamuoyunu yanlış yollara sürükleyecek, milli birliği tehlikeye düşürecek iç ve dış yayınlara karşı milleti uyarmak, Ulusal Bağımsızlık Savaşını başarıya götürecek karar ve hareketler, alınan kararları günü gününe halka ulaştırmak, hükümet ve halk arasındaki bağlantıyı sağlamaktan kaynaklanmıştır. İrade-i Milliye, Hakimiyet-i Milliye gazetelerini de bu amaçlarla çıkartmış, Anadolu Basınını sürekli desteklemiş İstanbul Basını ile ilişki kurma yoluna gitmiş, İstanbul basın mensuplarıyla buluşmak yolunda çalışmalar yapmıştı.
İrade-i Milliye, Anadolu’da yayımlanan gazeteler içerisinde ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. İrade-i Milliye bir dönem yalnız Sivas ve çevresinde değil tüm yurda hitap etmiş; yerel bir örgütün değil tüm ülkeyi temsil eden, Milli Mücadeleyi örgütleyip yöneten Heyet-i Temsiliye’nin inançlı ve kararlı, coşkulu gür sesini yurdun dört bir tarafına , bütün dost ve düşmanlara doğrudan ulaştırma görevini başarıyla yerine getirmiştir.
Bu süreçte Türk basınını en canlı merkezi olan İstanbul’da İtilaf Devletlerinin baskısı ve uygulanan sansür nedeniyle basının eli kolu bağlanmış, bazı gazetelerin pek çok sayfası hemen hergün boş olarak yayınlanmıştır. Özellikle 1919-1921 yılları arasında Milli Mücadeleyi öven, vatan millet istiklal gibi kavramlara yer veren veya İtilaf Devletlerini ima yoluyla bile olsa eleştiren yazılar yayımlanmadan önce sansüre uğramış ve gazete sayfalarından çıkarılmıştır. Gazeteler, çıkarılan yazıların yerlerini başka yazı ve resimlerle doldurmak yerine boş bırakarak uygulanan baskı ve sansüre karşı ifade etmeye çalışmıştır.
İstanbul’da birçok kimse, Amerikan Başkanı Wilson’u bütün ülkelere egemenlik tanımasını öneren bildirisini Türkiye’ye de yeni ufuklar açacağını umut etmeye başladılar. Bu amaçla bütün ünlü gazeteciler ve düşünürle bir araya gelerek Wilson Prensipleri Cemiyetini kurdular( 4 Aralık 1918).
Bu yönetim kurulunda; Halide Edip, Dr. Celal Muhtar, Ali Kemal, Refik Halit Karay… Cemiyetin üyeleri arasında şu yazarlarda yer alıyordu; Celal Nuri (Ati Gazetesi), Necmettin Sadak (Akşam), Velid Ebuzziya (Tasvir-i Efkar), Cevat (Zaman), Ahmet Emin Yalman (Vakit), Mahmut Sadık (Yeni Gazete), Yunus Nadi (Yenigün)…
Dernek, İngiliz Hükümetine gönderdiği bir mektupta da İngiltere’nin ‘‘Amerikan Mandasına’’ aracılık yapmasını istiyordu
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.