ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

İki hayat saadeti için, reçete; iman - ibadet - ahlak

Mehmet Refik AYDOĞAR

25 Mayıs 2013 Cumartesi 09:25
  • A
  • A

İMAN
İman, hayatta olmamızın en önemli sebeplerinden birisidir. Hem hayatımızın yaratılmasında, hem de hayatımızın devamında birinci etkendir. Yaratılmamızın birinci nedeni hatta tek nedeni diye bilirim ki, Cenab-ı Hakkı tanıyıp iman etmektir.
“Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. O halde kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer inkar ederseniz bilin ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.“ (Nisa 170)
Evet iman insanı yaratıcısına bağlayan bir bağdır. İman küre-i arzdan semaya çıkan bir iletişim ağıdır. Bu iletişim ağı sağlam olduğu müdetçe yani tahkiki iman olduğu müdetçe insan gaflete düşmez, Rabbinin emrettiği şekilde yaşamaya bihakkın gayret eder. İman insan ile Rabbi arasında bir sözleşme bir vesikadır. Ben sadece sana kulluk etmekle görevliyim, afakta ve enfüste olan her türlü tasarufaat sana aittir diye iman eder. Olabilecek bütün sıkıntılara karşı herşeyi kudret elinde tutan Rabbine isnad edip güvenir, saadetli bir hayat yaşar ve huzurlu bir şekilde Rabbinin huzuruna çıkar.
“Ey insan! Senin nokta-i istinadın ancak ve ancak Allah’a olan imandır. Ruhuna, vicdanına nokta-i istimdad ise ancak ahirete olan imandır. Binaenaleyh bu her iki noktadan haberi olmayan bir insanın kalbi, ruhu tavahhuş eder; vicdanı daima muazzeb olur.“ (Risale-i Nur Külliyatı)
İmanın zayıflaması tahkikiden taklide dönüşmesi durumunda Rabbinin emrettiği şekilde inandığı gibi yaşamayıp, yaşadığı gibi inanmaya başlar. Hayatının her alanında ailevi hayatta, sosyal hayatta Cenab-ı Hakk’ın emirlerinden uzak nefsinin heva ve hevesinin istediği şekilde hareket eder. Bu da manevi hayattan yoksun sadece maddi hayat itibariyle yaşar. Önüne çıkan bütün sıkıntılara karşı enaniyetine güvenerek aciz zayif olan vücuduna ve beline yükler, altından kalkamaz. Ve şekavetli bir hayata sürüklenir.
"İman, kalben bilip tasdik etme, dil ile söyleyip ikrar etme, beden uzuvlarıyla da amel etmektir." (Hz. Ali r.a.)

İBADET
“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56)
İbadet; Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve yasakladıklarından da kaçınmaktır. Sağlam tahkiki bir imana sahip olmak, ancak devamlı sürekli yapılan ibadet neticesinde olabilir. Evet amellerin yani ibadetlerin azı olupta devamlı olanı faydalıdır. Devamlı sürekli yapılan ibadetler günahlara karşı bir kalkan hükmüne geçer. Bu günahlara bulaşmama neticesinde iman sağlamlaşır, muhkem olur. İbadetler insanın hayatını düzene sokar. Düzenli yaşayışa sebep olur. Nasıl ki namaz günlük hayatta belli saatlerde kılınarak hayatı düzene koyulmasına yardımcı olur, tabi kılanlar için aynı bunun gibi belli zaman dilimlerinde de yapılan ibadetler aylık olsun yıllık olsun veya ömürlük olsun insanın hayatını belli bir düzen intizam içerisinde yaşamaya vesile olur. Aynı şekilde bu düzenlilik intizamlık afaki hayatta da geçerlidir.
Yani kainatta bir intizam düzen ve mizan vardır. Bu da her yaratılmış varlığın belli bir görev ile vazifelendirilmesi ve o vazifeye o verilen emre eksiksiz itaat etmesi ve uyulmasıdır.
“İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gâyesi; Hâlık-ı Kâinat’ı tanımak ve O’na îmân edip ibâdet etmektir.“ (Risale-i Nur Külliyatı)
Aynı şekilde insanlarında Canab-ı Hak’ın göndermiş olduğu dine tabi olması ve emirlerini yerine getirmesi nehylerinden de kaçınması durumunda, Halık-ı Kainatın koymuş olduğu kanunlara yani şeriattın ahkamları çerçevesi dahilinde yaşaması durumunda en küçük yapıdan en büyük yapıya kadar, aile hayatında, iş hayatında, sosyal hayatta bir düzenlilik bir ölçü bir sükûnet bir huzur meydana gelir. Asr-ı saadet buna şahittir.

AHLAK
İnsanın kalbine imanın yerleşmesi ve ibadet ile bu imanın muhkem olması tahkiki imana dönüşmesi ile imanın güzellikleri insanın dışına yansır hal ve hareketlerine sirayet eder. Kainattaki her şey nasıl ki birbiriyle alakalıdır bağlantılıdır. Öylede iman, ibadet ve ahlak ta birbirleriyle alakalıdır. Birbirlerini takviye eder. İmanın güzel olması için tam manada bir ibadet gerekiyor, ahlakın güzelliği için insanın kalbinde tam bir iman gerekiyor yani tahkiki iman.
“Muhakkak sen yüce bir ahlak üzeresin” (Kalem 68/4)
Ayetiyle Cenab-ı Hak, insanın hayatında ahlakın ne kadar gerekli ve lüzumlu olduğunu bizlere bildiriyor.
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Hadis-i Şerif)
Buyuran Hz. Muhammed (a.s.m) kainatta varılacak en son nokta güzel ahlak olduğunu gösteriyor. Yaratılmışların en yücesi en güzel en özeli iki cihan saadetine, huzuruna vesile olan Hz. Muhammed (a.s.m) dır. Çünkü en güzel ahlaka sahipti.
"Gaye-i insaniyet ve vazife-i beşeriyet, ahlâk-ı İlâhiye ile ve secâyâ-i hasene ile tahallûk etmek[tir]"(Risale-i Nur Külliyatı)
İnsanlığın gayesi ve vazifesi ilahi ahlak ile güzel huy ve özellikleri ile ahlaklanmaktır. Bu üç konu hakkında alimler, ilahiyatçılar, yazarlar ciltlerle kitaplar yazmışlar, çok geniş konular bunlar, burada sadece özet olarak kendi fikrimi beyan ettim. İnşaallah yararı faydası olur diye temenni ve dua ediyorum Yüce Allah’tan.

Saygılarımla,

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.