Merhaba sevgili dostlar:
Bu defa yine hepimizi çok yakından ilgilendiren bir konuyu işlemek bu konuda bir yazı yazmak istedim.Hepimiz insanız düşmez kalkmaz yalnız Allah tır. İnsanoğlu mutlaka hatalar yapar. Hata yapmam diyen zaten yalan söyler. Yalanda öyle bir kezzapki insanı yok eder, bitirir. Neyse konumuz yalan değil sözü saptırmayayım.
Sevgili dostlar.... İnsanoğlu önce düşünüp, sonra konuşmalı yada yapacağı bir işi ona göre yapmalı sonra keşkelerle, ah larla, vahlarla kendimizi üzmeye, yıpratmaya gerek yok. Unutmamalıyizki son pişmanlık fayda etmez. Düşünmek, insan olmanın doğal sonucu… Yani insan olan düşünür; daha doğrusu düşünmek zorundadır. Düşünmeden yapılan şöyle bir etrafımıza baktığımızda yapılan işleri , yapılan tercihleri, görmekteyiz.
Düşünmek, insan için bir aksesuar olmadığı gibi, bir fantezi de değildir. O, insan olmanın ana unsurudur. Hatta “Düşünmeyenler insan değildir.” desek, pek de abartmış olmayız..Düşünmeden, yada bilinçsizce yapılan işler, her ne olursa olsun hemencecik karar vermek, bir işi , bir konuda, ne olursa olsun yapılan acelecilik yüzünden her iş allak bullak olur,işlerde tersine gitmeye başladığında ben nerede yanlış yaptım demeye başlarız. Saçımızı, başımızı yolmaya başlarız. Çıkılmaz bir hale geliriz.
Düşünmenin, konuşmakla doğrudan ilgisi var. Yani konuşmak isteyenler, düşünmek zorundadır. Düşünmeden konuşmanın zirvesi deliliktir. Çünkü deliler, konuşurken düşünmez. İnsanın kendini bulabilmesi, düşünmesiyle doğru orantılıdır. Düşünmeyen bir insan, kendini bulamaz; hatta kendini yaratanı bile…
Doğru konuşabilmek için, doğru düşünmek şarttır. Doğru düşünmek için de doğru görmek gerekir. Hayvan ile insan arasındaki en önemli ve en büyük fark düşüncedir. Evet, insanlardan düşünmeyenler olabilir belki ama hayvanlardan düşünen hiç yoktur. Yemek, içmek, uyumak, insanı insan yapan özellikler değildir. Bunları diğer canlılar da yapabilirler. Ama konuşmak, en kısa ifadeyle, “insan olmak” demektir. Kant, bu noktada haklıdır: “Hayvanlar, düşünemedikleri için konuşamazlar” der. Konuşma, insanı ele verir. Çünkü ağızdan çıkan kelimeler, aklın derecesini gösteren birer işarettir. O kelimeler; bir insanın psikolojisi, merakları, ilgi alanları, plânları, rüyaları ve hayalleri hakkında bize o kadar çok şey söyler ki!… O hâlde şu gerçeği, bütün cesaretimizi toplayarak itiraf etmek zorundayız: “Konuşma, şahsiyettir. Ağzımızdan çıkacak her sözü düşünerek konuşmalıyız. Sonra karşımızdakini kırıp ,incittiğimizde ne kadarda gönlünü alsak fayda etmez, kırılan bir kalp altın tellerlede örülse eskisi gibi olmaz.
Söz, ağzımızdan çıkıncaya kadar bizim esirimizdir; ona hükmederiz. Ama ağzımızdan çıktıktan sonra biz onun esiri oluruz. Ağızdan çıkan söze hükmedebilen insan yoktur. Böyle bir sözü tekrar sır hâline getirmenin yolunu insanlık henüz bulabilmiş değildir. Onun için, ağızdan çıkan söze, yaydan çıkmış ok nazarıyla bakılmıştır. Sözün, yerinde ve zamanında söylenmesi kadar, tatlı ve güven telkin eden bir tonda söylenmesi de önemlidir. Bu biraz ilgi, biraz istek, biraz da önemsemeyi gerektiren özel bir alandır Onun için kâinatın iftihar tablosu; “Ya hayır konuş, ya sus!” der. Kanaatim odur ki, susmayı, hayırsız konuşmaya tercih eden insan, sevap kazanır.“Kötü söz, sahibine yakışır” denir. Yani kötü söz; döner dolaşır, söyleyene gelir. Sözün tatlısı makbuldür. Tatlı söz, yılanı bile deliğinden çıkarır; kobraların zehrini etkisiz hâle getirir. Kötü sözün en zararlısı ve en zehirlisi de gıybettir. Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, gıybet de iyilikleri, güzellikleri, sevapları yer bitirir. Evet değerli dostlar yazımı noktalamadan önce sondefa konuşmadan önce düşünür, ona göre konuşup, yada yapacağımız bir işi düşünüp, taşınıp, araştırıp yaparsak bence daha kazançlı çıkarız tekrar görüşünceye dek sağlıcakla kalınız.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.