Ayasofya-Ayasofya-Ayasofya
İlk yazıma kendimi tanıtarak başlamıştım.Gündeme ilişkin kayda değer ilk yazıma Ayasofya'yı anlatarak başlamak istedim.
Nedir Ayasofya?Yıllarca zaman zaman gündeme gelen,uğruna "Zincirler Kırılsın,Ayasofya Açılsın" sloganlarının yükseldiği Ayasofya Bizans İmparatoru 1.Jüstinyen tarafından MS.532-537 yıllarında inşa edilmiş bir yapıdır.Dikkat ederseniz Ayasofya yapı itibariyle kubbeli bir yapıdadır bugünkü kiliselerden ve bozulan Hristiyanlığın kiliselerinden farklı bir yapıda inşa ettirilmiştir.
Ayasofya zaman zaman istilalara,yağmalara,depremlere maruz kalmış bir yapıdır.Ayasofyanın içindeki figürlerde Hristiyanlığıın bozulduğu Paganizm etkisiyle yapılmıştır.Yani Ayasofya özü Özü İslam olan Hristiyanlığın Paganizmle bozulması sonucu özünden sapmıştır.Ayasofya camî olan bir yapı olup paganizmle bozulan Hristiyanlığın bir mâbedi haline dönüşmüştür.Tâ ki Peygamber(sav) övgüsüne mazhar olmuş kumandan Fâtih Sultan Mehmed ve onun kutlu askerlerinin İstanbul surları önüne dayanmasına kadar.
İstanbul'un fethi basit bir fetih değildir.Hakkın batıla galebesinin unutulmaz bir nişanesidir.Çünkü Fetih baştan sona gücünü İslam'dan alan bir medeniyet abidesinin eseridir.
Akşemseddin'iyle,Fatih'iyle,Ordusuyla,halkıyla beraber topyekün ,Resulullah(sav)'ın Hadis-i Şerifine mazhar olabilme heyecanıdır.Onları kutlu yapanda budur,Zîra Resulullah(sav)'ın evinde misafir kaldığı Eba Eyyub El Ensarî hazretlerini de kutlu yapan bu heyecandır.80 yaşını geçmesine rağmen Peygamber(sav) aşığı Eba Eyyub El Ensarî Hazretleri hasta haliyle gelmiştir bu surların önüne ve orada Şehid olmuştur.Gücünü İslam'dan,Resulullah(sav) ve bu kutlu sahabe(r.a)'den alan Fâtih bu anlayışla "Ya Ben İstanbul'u alırım,Ya da İstanbul beni" diyebilmiştir.İşte İstanbul'un fethini farklı kılan da bu anlayıştır.
Tarihler 29 Mayıs 1453'ü gösterdiğinde Osmanlı Ordusu Sabah Namazının ardından son taarruzuna hazırlandı ve şehir zaptedildi.Herkes bu kutlu fetih için şükrediyordu.Fâtih at sırtında, Akşemseddin Hocası yanında,Ordusu arkasında şehre girerken İstanbul halkı baskılarına dayanamadığı Bizanstan kurtulmanın sevincini yaşıyordu zîra bu sevinç fetihten önce üst düzey bir Bizans yetkilisine"İstanbul'da Latin külahı görmektense Osmanlı Sarığı görmeyi tercih ederim dedirtecektir."Halk 21 Yaşında bir kumandanın Padişah olamayacağını düşünerek çiçekleri Akşemseddin'e sunuyordu,Akşemseddin "Çiçekler ona diyerek Fâtih'i işaret ediyordu" Fâtih se hayır çiçekleri Hocama veriniz diyordu.İşte dedim ya İstanbul'un fethini farklı kılan da bu.Fâtihler Manevî Fâtihler'ini hep üstün görmüştür.
Bu arada anlatırken bir heyecan'da kaplıyor beni.Ne diyor Arîf Nihat Asya:"Yürü Hala Ne diye oyunda oynaştasın? Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! İşte bu dizeler beni hüzünlendirmiştir hep Fâtihleri bekleyen biri olarak.Bîz anlatımımıza geri dönelim.
Fatih şehre girer ve Ayasofya'nın Camî'ye dönüştürülmesini emreder.Bu haklı bir istektir Zîra Hristiyanlar ele geçirilen şehirlerinin en büyük mabedlerini kiliseye çevirirler Fâtih'te bu hükmü uygulamıştır.Başta anlatmıştım özünün Camî olduğunu Ayasofya'nın.Fâtih Paganizm istilasında olan Ayasofya'yı özüne döndürerek bu fethi gerçekleştirmiştir.
Ayasofya bizim burada olduğumuzu gösteren bir namus vesikasıdır.Fâtih fetihten sonraki ilk Cumayı burada kıldırmıştır.Bu arada şunu da unutmayayım.Ayasofyanın yönü kıbleye doğrudur.Bununla alakalı rivayetler vardır Hızır(as)'ın yönünü Fâtih üç tekbir aldıktan sonra çevirdiği gibi.Ama ilginç olan hiçbir kilise Kabe'ye dönük yapılmaz işte dedim ya Özü Camî olan bir yapıyı Fâtih işgalden kurtarmıştır.Ama bu Hoşgörüsüzlük demek olmuyor.Hemen arkasında bulunan Aya İrini Kilise olarak kalmıştır.Camî’nin hemen arkasında bulunan kiliseyle kimse bize Fâtih’in hoşgörüsüz olduğunu iddia edemez.Asıl hoşgörüsüzlüğün ne olduğuna birazdan geleceğim.Camîlerin ahır yapıldı,parti binası olarak kullanıldığı gibi gerçekler belgeleriyle mevcuttur.Biraz Sabır.Fâtih Ayasofya’yı özü olan Câmi’ye döndürdükten sonra bir vakfiye yayınlamıştır.Ben bu vakfiyeyi söyleyeceğim.Siz Ayasofya’nın özünden nasıl saptırıldığını,nasıl müze olduğunu
araştırın artık bundan sonrasıyla alakalı konuşamam.
İşte Ayasofya Vakfiyesi:
SULTAN FATİH’İN AYASOFYA VAKFİYESİ
“İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar.
Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse;
Allâh’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın.
Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır.
Allâh’ın azabı onlaradır.
Allâh işitendir, bilendir.
(Fatih Sultan Mehmed Han / 1 Haziran 1453)
Sayın Başbakanımız’a, Sayın Cumhurbaşkanımız’a açık çağrı:Yıllarca hasretle bu milletin beklediği,şiddete başvurmadan sessizce hakkını aradığı bu çağrıyı duymanızı istiyoruz zira Fâtih’in bu vakfiyesi hepimizin vebalindedir !
#AyasofyaSeniBekliyorUSTA
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.