Asr-ı Saadet döneminden önce, kadınlar aşağılanıyor, tıpkı bir meta ve mal gibi, alınıp satılıyordu. Ancak İslam yeryüzüne inkişaf ettikten sonra, hem maddeyi, hem manayı güzelleştirdi.



Ancak peygamberin ve dört halifenin vefatından sonra, geleneksel anlayışlar, yine dinin önüne geçmeye başladı.



Güya dindar olan bu insanlar, kadınları uğursuz ve değersiz olarak görmeye başlamışlardı.

Oysa, kadını hor gören erkekleri de, bir kadın doğurmuştu. Ve İslam dini, annelerin ayakları altına cenneti sermişti.



Ancak, taassup dinin önündeydi ve kadın fitne olarak değerlendiriliyordu. Ve şeytanın dünyadaki numunesi olarak kabul ediliyordu.



Nasıl oldu da Asr-ı Saadet döneminde sosyal hayatın içerisinde olan bir din, bugün bir ritüele ve şekle dönüştü.



"Çünkü harama giden yolları kapatacağım" düşüncesi ile kadın; sosyal hayatın dışına atıldı. Adeta kapalı kapılar arkasına hapsedildi. Ve bunun neticesinde hiçbir beceri sahibi olmayan kadın sınıfı doğdu. Bu kadınlar, sadece Kuran'ın okunuşunu bilip, Kuran'ın muamelat kısmında, hiçbir bilgi sahibi olmayan şahsiyet olarak kaldı.



Güya sokakların kötülüğünden yakınan erkekler, sokakları düzeltmek, güzelleştirmek yerine, kısa yoldan kadını sosyal hayatın dışına atmayı daha kolay buldu.



"Sokakta kadına tecavüz var deyip" kadının elinden haklarını alanların, aslında sokağı temizlemesi gerekmiyor muydu?



Erkekler kötülüğü ortadan kaldırmak yerine, kötü denilen meydandan uzaklaştırılmaya çalışılıyordu.



Bu durum bazı anne babaların, çocuğunu sokağın kötülüklerinden korumak, çocuğunun sokak çocuğu olmasını engellemek adına, çocuğu eve hapsetmesine benziyor.



Oysa dışarıdaki şeytan, evin içerisinde yok mu idi? Yada sokağı ıslah etmek zor muydu?



Oysa kişinin, şer güçle ve tecavüzcü ile, mücadele etmesi gerekiyordu. Ancak tecavüzcü erkekti. Ve güçlü olan erkekle mücadele etmek zordu. Tecavüzcü yerine, zayıf olan kadın ile mücadele etmek daha kolaydı.



Bazı kişiler tarafından, hemen usul belirlenip, birilerinden fetva alınıp. Hatta Kurandan zorlama dayanaklar bulunmaya çalışılıp, yasaklarını meşrulaştırmaya çalışmışlardı.



Peki yanlışlarına, Hak kitabımız Kurandan ve Peygamberin sünnetinden dayanak bulabilirler miydi?



Evet kitabı tersten okuyarak, ayetlerin, başını sonunu keserek, yada ayetin nüzul sebebini ve gerekçesini belirtmeden dayanak bulabilirlerdi. Tıpkı Bektaşi fıkrasında olduğu gibi...



Bir gün Bektaşi'ye, "Neden namaz kılmıyorsun?" diye sormuşlar. Bektaşi de "Kur'an'da namaza yaklaşmayın ayeti var" cevabını vermiş.

Soranlar, "Ama o ayetin başında içkiliyken namaza yaklaşmayın ifadesi var" deyince, Bektaşi, "Ben hafız değilim" cevabını vermiş.



Kuran ve sünnete iyi niyetle yaklaşanda, kötü niyetle yaklaşanda, kendine dayanak bulur. Çünkü bazı ayetler yoruma açıktır.



Bugün kadın aleyhtarlığı da böyle oluştu. Ayetin gerekçesini, nuzul sebebini belirtmeden anlatıp, arkasından da, ham sofu fetvası ile süsleyip, kişilere şerbet tadında, zehir sundular.



Evet Kuran-ı kendi meşrebine, kendi cemaatine göre uyarlayanlar, İslam'a en büyük zararı vermişlerdir.





KADIN NİÇİN SOSYAL HAYATIN DIŞINA ATILDI?



1- Erkek egemen bir din oluşturulmaya çalışıldığı için.

2-Cennette yer kalmaz diyerek, erkeklerin cenneti kendine ayırması

3- Erkeklerin kadınları, cehennemle terbiye etme düşüncesi

4- Kendi gözüne tesettür perdesi çekmek yerine, sadece kadını

tesettüre sokarak, rahatlama düşüncesi

5-Hikayeyi ve hurafeyi, hakikate tercih ederek, rahatlama düşüncesi

6-Allahın dinine değil de, kocanın dinine ve sözlerine bağlama düşüncesi

7- "Harama giden yolları kapatacağım" düşüncesi ile, helalinde önünü kesmek

8-Kurana göre değil de, yanında durana göre, hareket edilmesi

9- Kişilerin kendini inşa etmesi gerekirken, mehdi beklentisi içinde olması

10-Erkeğin kadın üzerindeki idareciliğinin yanlış anlaşılması



Not:Ancak Kuşun kanatlarını da kopartsanız, kuş yine kuştur.





MESUT BİLAL BUĞDAY

mesutbilalbugday@hotmail.com