Günümüzün en büyük meselesi, çocuk yetiştirmektir. Yetiştirilen her çocuk, aileyi vezirde eder. Rezilde…
Acaba “doğru çocuk yetiştirme” noktasında ne kadar başarılıyız?
Acaba çocuğun alanını daraltarak, doğru çocuk yetiştirebilir miyiz?
Acaba çocuğun hayatını kısıtlamalı mıyız? Yoksa çocuk için, çok geniş alanlar mı oluşturmalıyız?
Bazı anne babalar; çocuğu kendi haline bırakıp, çocuğa doğal olarak yetişen, yabani ağaç muamelesi yapmaktadırlar. Oysaki çocukların yabani ortamda bile evcil olarak büyümesi gerekir. Ancak çocuk evcil olarak yetiştirilirken, çocuğun ev hayatının da abartılmaması gerekir.
Çocuk; sokağı, mahalleyi, hatta uzak diyarları, ve uzak insanları da tanıması gerekir. Ev dışında sokaktaki ve sosyal ortamlardaki bir çok etmeni de tecrübe etmesi gerekir.
Çocuğu evin içerisine hapsederek, kötü çocuk olmaktan korumaya çalışırken, çocuğu, sanal ortamda kötü hale getiriyoruz. Oysa çocuğun sokağa çıkması, sokağa ve sokak arkadaşlarına da zaman ayırması gerekiyor.
Sokağı kötülüklerden temizlemek yerine, sokağı çocuklardan temizliyoruz.
Bazen eğitimci ve iyi eğitim almış kardeşlerimiz bile, aynı yanlışı yapmaktadırlar.
Günümüzde, iyi eğitimli aileler bile, çocuğu bilgi deposu ve başarılı yapmak için, özel okullara dershanelere gönderiyorlar. Buda yetmiyor. Akşam çocuğunun kitaptan ve bilgisayardan başını kaldırmaması için, yemeğini bile masasına getiriyorlar.
Böylesi durumlar, çocuğun; hantal, bilgisini beceriye çeviremeyen, arkadaşları ile sosyalleşemeyen bir varlık haline gelmesine sebep oluyor. Aslında bu durum bireyin sadece çocukluk ve öğrencilik dönemi için değil, gençlik ve iş hayatı içinde olumsuz durumlar doğuruyor.
Birçok defa çevrenizden şu tip sözler duymuşsunuzdur. “Benim çocuğum 30 yaşına geldi, hala özel işlerini biz hallediyoruz.” “Bizim oğlan çok beceriksiz, her şeyi döküp, saçar” “Bizim kız ben olmadan, mutfağa bir bardağı bile götüremez”
Bu söylediklerim afaki şeyler değil, çevremizde bir çok kişiden duyduğumuz, yada birebir yaşadığımız şeylerdir.
Sosyalleşemeyen çocukların, baba ile diyaloglarının da iyi olmadığını söylemek lazım. Babalarından bir istekte bulunmak için, annelerini aracı kılarlar. İfadeler genelde şu şekildedir:
“Anne babama söyler misin? Arkadaşım Burak ile ders çalışmaya gideceğim”
“Anne televizyonu bozduğumu, babama sen söylersen kızmaz”
Çocuğun annesini aracı kılmasının sebeplerinden birisi, babasından korkması iken, diğer sebebi de, çocuğun sosyalleşememesidir. Çocuk babaya bile kendini ifade edememektedir. Çocuk bu durumda bireysel yaşadığı için, bencil yetişmektedir. Bu yüzden çocuk paylaşmayı bilmiyor. Ve “ben” duygusu ile hareket ederek, bencil olmaktadır.
Eğer sağlıklı bireyler yetiştirmek istiyorsak, öncelikle çocuğumuzun manevi gelişimine dikkat etmeliyiz. Aksi halde, çocuğu; eve, dershaneye, okula hapsetseniz bile, çocuğunuzla baş edemezsiniz. Ve çocuğunuza başka bir kötülük yapmış olursunuz. Ve çocuğunuzun sosyal gelişimini törpülemiş, pısırık olarak yetişmesine vesile olursunuz.
Sevgi Pınarım (Küçük Yavruma)
Benim gülüm, çiçeğim, balım peteğim
Hayatın anlamı; rengim, mavim, yeşilim
Elim, ayağım, kolum, ve gören gözüm
Dilimdeki sözüm, gönlümdeki özümsün
Gözümden damlayan, hicranlı göz yaşım
Bu dünya yolculuğunda, benim yoldaşım
Bazen benim için, ısırgan, ve dikenimsin
Dilimdeki sözüm, gönlümdeki özümsün.
Gökkuşağım, bulutum, ışığım ve güneşim
Sen Muhabbetim, sözüm ve aşkla sevişim
Sen bazen uzaklara gidişim, bazen gelişim
Dilimdeki sözüm, gönlümdeki özümsün.
MESUT BİLAL BUĞDAY
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.