Bu ülkenin kadim geçmişini bilenler hafızalarını yokladıklarında bir gerçeği hatırlayacaklardır. Eskiden ilim meclisleri her köyde, her mahallede, her kent de faaliyetlerini kardeşlik çağrısı yaparak, âlimlerin dizi önünde oturarak, talim ve terbiye’yi fırsata dönüştürmek için, varlıklarını insanlığın ahlak seviyesinin ve kalitesinin artması için ortaya koyarlardı.
Vav, harfi gibi iki büklüm olan talebeler Asla bin renkli olmadılar. Asla benlik pazarında afra tafra satmadılar.
Belki kıt kanaat geçinirlerdi, fakat ekmeğini paylaştığı gibi ilim ve irfanını da feyiz musluklarından akıtırlardı. Onların dönemlerinde âlimlerin dizi önünde iki büklüm olan kitleler vardı.
Bu eski hal bir zincirin halkaları gibi vatan ve millet için mukavemet arz ederdi. Ahlak seviyesi yüksek bir nesil yetiştirmek için fiziki mekânlar oluşturularak, değerlerimizi ihya edecek âlimler yetiştirilirdi.
Bizler tefekkür eden bir medeniyetin çocukları olarak şimdi yaşadığımız zamanda tefekkürümüzü malumatfuruşluğa dönüştürmüş vaziyette arzı endam ediyoruz. Oysa malın zekâtı nasıl bir borç ise ilim ve irfanın zekâttı da bir borçtur. Ayrıca sorumluluğu daha fazladır.
Medrese kültürü olan medeniyetimiz batıya doğru ilerlerken, insani değerleri muhafaza ederek, irfan mektepleri üzerinden insanlığa hoşgörü ve sevgi medeniyeti hediye etmiştir. İnsanlığa ilkeli olmayı öğretmiş ve bu anlamda istikamet vermiştir. Ne mutlu o topluma ki; evlerini medreseye çevirmekten imtina etmediler.
Bu gün özgürlük adına, hür yaşam adına, müstehcenliği ilke edenlerle Sözünü ettiğim kadim kültür ve kökü büyük bir coğrafyaya yayılan medeniyet ve medrese ruhu ile asla takas edilemeyecektir.
Tek millet olabilme bilinci ve kültürü ile yetişen ümmet; Allahın dostu unvanını alan İbrahim peygamberin dizi önünde talim ve terbiye gören İsmail gibi fedakâr talebeler vardı. Sen İsmail ruhlu ol kurbanlık koç gelir diyerek sadakatin teslimiyetin ve itaatin önemini o ilim yuvalarında görmek mümkündü…
Böyle bir nesil ile Allahın ihsan ve ikramına mazhar olmak bir millet için büyük bir lütuftur. İslam perspektifinden bakınca iki milyarlık millet olabilme bilinci Maalesef ırk milliyetine tercih edilmiştir.
Kavmiyetçilik unsuru küçülme emaresidir.
Yukarıda mevzubahis olan topluluklar değer yargılarını ahenk içinde birlik ve beraberliklerini kazanıma dönüştürebiliyorlardı.
Evet, bu mekânlarda eğitilenler âlim yetişirdi.
Hali hazırda Zamanın ruhu değişti diyerek insanları âlimlerin dizi önünden alarak televizyon dizileri önüne mahkûm ettiler. Böylece senaristlerin hazırladıkları menüyü evlerimize kadar servis yaptılar. Bu hayalden ibaret yaşam tarzını senaryolaştırıp zenginleştirdiler. Âlem-i İslam’ın yarasını daha da derinleştirmek adına paralı teorisyenlerle, senaristler ile bu sancılı bölgeye istikamet verdiler. Yazık onlara ki; bu oyuna alet oldular.
Hazırladıkları tiyatroyu müstehcen fikirler ile kirletilerek milyar dolar yatırımlarla sinema sektörü ve dizi sektörü ile adeta film ve diziler önünde iradeleri kontrol altına almayı başardılar.
Televizyon karşısında dizüstü çömelme vaziyeti alan çocuklar ve yetişkinler yani aile boyu emperyalist gücün önünde eğilerek aklen ve cismen teslimiyetimizi ilan etmiş vaziyetteyiz. Yazık, yazık, Yazık…
Hayallerimi hep süslemiştir. Küçük, orta, büyük ölçekli bir kütüphanenin her evin başköşesinde benim bilgi hanem diyebilmenin hazzını toplum olarak yaşamak ne güzel olurdu değil mi? Evlerimiz televizyon baskısından kurtulmuş keyifli bir irfan mektebine dönüşürdü.
Toplumu cim karnında nokta olarak tanımlayan zerzevatçılar, ortaya koydukları davranış ile algılarımızı yönetmeyi başardılar. Aynen şöyle demek istediler biz sizin iradenize dolaylı yollardan hüküm ederiz. Sizin için hazırladığımız elbise size olmasa da oldururuz demeye getirdiler…
Hazırladıkları oyunlar ile irademizi teslim alarak film kahramanları üretip ecdadı âlim olan toplumun çocuklarına bilinçaltına mesaj atarak isyan edeceksin dediler. vandalizmin işçiliğini yapabilecek kadar acımasız zalimler ürettiler. Bir şey olmaya kendini adayan mağrur isyankâr nesiller yetiştirerek, bir şey yapmaya kendini adayan bir nesli baskı altında tutmayı başardılar.
‘’Zaman başkalaştı diyenler laçkalaşmış zalimler yetiştirdiler…’’
‘’Şu köşede bir not olarak kalsın hayatı madde’den ibaret görenler bilsinler ki; manevi ağırlığı olan nesli atinin gelişi ihtişamlı olacak…’’
Saygı ve Sevgilerimle ..
Muhammed ÇİÇEK
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
harika bir yazı tebrkler . :)