Ağlayan dünya ismini nerden aklıma geldi diye bazılarınız kendi kendine soracaktır. Bazılarınızda hiç umursamayacaktır. Ağlayan dünya ismi yalnızlık senesin de de olduğu gibi ilginç bir isimdir. Yani bazı filim isimleri gibi. Aslında hayatımız bir filim gibidir. İnsanlar oyuncudur. Babalar ve Anneler çocuklarını hayatta iyi bir kişilik ve iyi bir hayat oyuncusu olarak yetiştirir. Anneler ve Babalar çocuklarını yetiştirirken çok düşünürler. Kendi kendilerine şu soruları sorarlar zaman zaman. Nasıl yetiştireceğim? Bu çocuk ilk doğduğundan 9 ay bilemedik 1 sene sonra bir annenin kendisine sorduğu sorudur. Peki ya babaların ilk sorusu nedir diyeceksiniz? Eğer baba ailesine düşkünse ya da düşkün değilse bile her baba şunu düşünür. Ben ona nasıl bakacağım? . Gibi sorular sorarlar kendilerine. Ama çocuk büyüdükçe bunlar unutulur gider. Çocuk büyüdüğü zaman hiçbir problem olmaz. Anneler ve Babaların çabaları sadece çocukları üstüne olur, ve sadece çocuklarının mutluluğu için savaşır anne ve baba. İşte asıl konumuza gelelim size bir aşk hikayesi anlatayım.
Bir çocuk tanımıştım. Hiçbir ilgisi yoktu hayata dair. Çünki; o kadar ilgisiz yetişiyordu ki. Anne baba sevgisinden yoksun. Hayata dair umutları bitmiş. Kopuk ve yorgun bir hayatı vardı. Sadece istediği birazcık sevgi şev katti. Aradığı mutluluğu çocukken kovalıyordu. O zaman kimleri aklı erer diki bu çocuk her şeyi umursayacak. Okulu değişmişti. Eski okulundan kimse spor yapmaz bizim tabirimizle dünyada en çok oynanılan oyun futbol ve basketbolu kimse oynamazdı. Okulu değiştikten sonra gittiği okulda herkes basketbol ve futbol oynuyordu. Ama o ilk önce basketbol topunu eline almıştı. O topu eline alıp kimsenin sayı atamadığı yerden sayı atıp başarıya ilk adım atışıydı. Kendi başarısıydı kimse bunu bilip ödüllendirmesede. Hayatta her başarıya ödül verilmez ama insanın kendi başarısına sevgiyle ödül vermesi en büyük hediyedir sayın okuyucular. Yıllardır bulamadığı mutluluğu bu oyunla bulmuştu. Peki ya bu adam ikinci mutluluğu nasıl bulmuştu dersiniz. İnsanların da tabiriyle hayatta en güzel şey olan aşk ile bulmuştu. Peki ya kime aşk olmuştu. Ya da nasıl sevmişti. O kız o zamanlar mahallesine yeni gelmişti. Herkese kendini sevdirmişti. O adamı da herkes severdi. Ama o kızı daha çok seviyorlardı işte. İnsanın ne zaman aşk olacağı belli olmuyor gerçekten de o adam şöyle olmuş. Sürekli konuşurmuş kız bir gün gözlerine bakmış kız o ada ona 3 saniyelik bir bakışmış o bakıştan sonra adam mutlu olmuş. O kadar mutlu olmuş ki hayatta aradığı mutluluğu ve şev kati 3 saniyelik bir bakışla yakalamış. Gerçekten ona bir şeyler olmuştu ve o kendisine ne olduğunu anlayamamıştı. Aşk oluyordu. Nereye baksa onu görüyordu. Çok seviyordu çok. O kadar seviyordu ki kız ona bir şey derken adam ümit besliyordu. Yaralı kalbinde ona yer ayırıyordu. Aşktı ama derdini anlatamıyordu. Kıza karşı çekingenleşmeler başlamıştı. Günden güne ona bağlanıyordu. Hislerin karşısında 2 sene içinden ümit besliyordu. Ümidini hiç ve hiç kaybetmiyordu. Çok hırslı birisiydi o adam tuttuğunu koparandı. Sevdiği kızı da koparmak istiyordu. Hem de ömür boyu o kadar bağlanmıştı ki kaderin cilvesi olan aşkına yenik düşmüştü. Onun hedefinde ölene kadar bu yükü kalbinde mezara gömmek vardı. Ama yapamadı. O kızı sevdiğini kimse bilmiyordu. En yakın arkadaşın söylemişti. Bunu söylerken o kızı sevdiği gün sayısı yani ortalama 3.5 sene olmuştu. Onu severken adamın gözü kimseyi görmüyormuş. Adam tarafsızca onu sevmekten vazgeçmemiş onu çok sevmiş çünki bir gün hayalde olsa onunlar birlikte ölme hayali varmış. Onunla hiç ayrılmama saadeti varmış. Ama kız bir şekilde o adamın onu sevdiğini öğrenmiş. Kız adamla konuşmuyormuş. Ama adamın iyiliği için çünki kız adamı sevmiyormuş. Adam bunu duyunca çok üzülmüş ve ağlamaya başlamış. O kadar ağlamış ki hiç ağlama izlenimi vermemişti bana çünkü adam hiç üzüldüğünü belli etmiyordu. Hala kız onu sevmemesine rağmen adam onu çok seviyordu. Ben böyle seven ve böyle aşkına sadık bir insan bu devirde rastlamadım. Kız onu sevmedikçe adam onu seviyordu. Kız onu tersledikçe adam onu seviyordu. Kız ona yüz vermedikçe adam günlerce ağlamaya devam ediyordu. Ama o adamı görseniz öyle ağlayan bir izlenim bulamazsınız. Adam yıllarca ağladı. Ama hep güldü. Mutlu göstertti kendini. Şunu sakın unutmayın. Bir adam çok gülüyorsa güldüğü kadar bir o kadarda mutsuzdur. Ağlıyordu ve yalnızlığı seviyordu. Yalnızken dünyaya küfrediyor doğduğu güne lanet okuyordu. İnsanların yaşadıkları bir filim gibidir sayın okuyucular. O adam mükemmel bir oyuncudur. Bir gün kızı unutmak için aklına fikir gelir. Çeşitli kızlarla çıkmaya başlar. Belki başkasına aşk olurumda onu unuturum diye. Bu fikrini zamanla işlemeye başlar. Amaçsız günlerinde kızlarla takılarak geçirmeye başlar onu unutmak ister ama kızların gözlerine baktıkça onu hatırlar. Ona ilk baktığındaki gibi bakar. Ona ilk içinden seni seviyorum dediği gibi bakar. Bu kızı adam hiç unutamaz zamanla. Hayatının aşkını sadece şiirlere ve sayfalara döker. Yazdığı şeyleri ona okuyamaz. Ona dokunamaz ve ona sahip çıkamaz. Aşk ‘ ı ben bu adamdan öğrendim. Yaşanılanları bir gün bende yaşayabilirim diye ders aldım. O adam dert yoldaşımdı. O kızı unutamadı ama dediğim gibi o adam harika bir oyuncu. Hayatı o kızı severek öğrenmiş ti o kız sayesinde hayatın anlamını anlamaya başlamıştı. Dediğim gibi onu boş sayfalara döküyordu. Boş sayfalar onun yansımasıydı. Felsefe yapmaya karar vermişti. Bu kararla birlikte hayatta bilge adam olmuştu. Yani amatörce yazılar yazarak. Aslında her insan düşünebileceği fakat her insanın o düşünceleri mükemmelcesine yazarak aktarabileceğini sanmıyordum. Aslında bir dünya yazar vardı. Ama o insan farklıydı içi acıyordu, para için yazmıyordu. Hayatın anlamı olan aşkını unutmak için boş sayfalar karalıyordu. Boş sayfaları karalarken bir şey dikkatini çekmemişti. Hayatı umursamayan o insan hayatı umursayan biri olmuştu. Aşkı için yapamıyacağı hiçbir şey yoktu fakat onu unutması gerekiyordu. O adam hiçbir zaman o kızın güzel gözlerini unutamadı. O kız çok şanslıydı bence o kızda onu sevseydi o kadın dünyaları yaşardı. Ama her şeyde bir hayır vardır kelimesi bence doğru bir söz zaman zaman benimde onun acısını bastırmak için bu sözden başka bir şey diyemezdim. Çünki aşktı onun için yapamayacak hiçbir şeyi yoktu. Aşkını nasıl unuttu dersiniz. Çok basit bir kavramla size özetliyeceğim. Yıllarca unutamadığı kızı o lise 3 e geçtiğinde unuttu. Sevdiği kız sevmediği kız tipleriyle gezmeye başlamıştı. O adama göre çok ters tiplerdi. O adam onu hala seviyordu ama unutuyordu ve bu beni mutlu ediyordu. Eskisi gibi gelmiyordu o kız ona sanki o kızda o havalı tiplere benzemeye başlamıştı. Bana böyle diyordu yani. Kardeşim diyordu oda bildiğimiz diğer insanlar gibi oldu. Parası olan insanlar gibi kendi beğenmiş havalı tipler gibi. Aşkını unutmak için meğersem bu gerekliymiş insan için değişmek yani. Sevdiğiniz kadın numaradan değişmeyip dünyanın gidişatına göre değişiyorsa gerçekten unutursunuz. Tabi insan değişmeyecek mi tabi ki de değişecek. Ama insanın tipi değişir. Boyu değişir. Fakat huyları hiç değişmez o onu öyle sevmişti. Ama kolay sevdiği gibi unutmuştu da . İşte o arkadaşımın hayat hikayesi böyleydi. İnsan aşk olunca hiç bir şey umrunda olmazdı. Ama onun hayat umrundaydı. O öyle bir adamdı ki akıllarda iz bıraktı...
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.