Diyanet İşleri Başkanlığı 2010 yılını Kuran yılı ilan etmişti.
Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerime olan ilgiyi artırmaya, onu okuma ve anlamaya, Rabbimizin ayeti kerimelerini, af ve mağfiretine dikkat çekmeye yönelik bu girişimden dolayı Allah razı olsun.
Yalnız ortada bir sorun bir sıkıntı mevcuttur. Diyanet İşleri Başkanlığında belli bir sayıya ulaşan amelde ehli sünnet, itikadda haricilerden, vahabilerden etkilenen cami imam ve hatipleri halka vermiş olduğu Cuma hutbelerinde, televizyon programlarındaki konuşmalarında, mezheplerimize, tasavvuf erbabına, ağıza alınmayacak ifadelerle saldırmaktadır.
Eğer diyanet işleri başkanlığı önlem almazsa, 2010 yılı kur’an- kerimin sevdirilmesi çizgisinden çıkıp, mezhep ve tarikatlerle mücadele etmek isteyen fırkaların yılı olacağı düşüncesindeyim. Buda bizi derin bir üzüntüye sevkediyor.
Bu güruh tv programlarını, cuma hutbelerini ve interneti kullanarak bir kısmı mezheplere, bir kısmı Tasavvuf ehline bir kısmıda sahabeyi kiram veya ehli beyt efendilerimize dil uzatmaktadırlar. Dilerseniz bu hezeyanları biraz açarak anlatalım.
Mezheplere saldırılar:
Mezheplere saldıran bu güruh Vahabi akımından etkilenmiş kendisini Rasulullahın (s.a.v.) gerçek sevdalısı sanıp, mezheplerin sünnetleri bozduğu, hurafelerle dolu bir dinin oluştuğu inancı ile, hayatını Resulü Ekrem efendimizin (s.a.v.) sünneti seniyelerini yaşamaya ve yaşatmaya adayan mezhep imamlarımıza körü körüne saldırıyorlar. Bu saldırıdan hangi krallıkların ve küfür devletlerinin faydalanacağını, hangi sapık fırkaların hayatiyetini sürdürdüğünü bilmeden.
2. Tasavvuf ehline saldırılar:
Tasavvuf erkanına saldıran bu güruh ise Tarikat ehlini fütursuzca müşrik ilan etmiştir. (haşa) Müridin mürşidine olan sevgi ve bağlılığını tapınmayla karıştıracak kadar kör cahil suçlamalarla, tasavvuf düşmanlarınca uydurulan, “şeyh her şeyi görür” “şeyhin gücü herşeye yeter.”gibi dillerine doladıkları klişeleşmiş lafları referans göstererek evliyaya, Allah dostlarına, mürşidi kamillere saygısızca dil uzatmaktadırlar. Bunun sebebi aynı sevgi ve muhabbetin kendilerine gösterilmemesinden doğan kııskançlık belirtileride olabilir.
Bu basiretsiz insanlar düşünemiyormu, içerisinden, sevgisi, edebi, güzel ahlakı, nefisle mücadelesi, zühd ve takvası boşaltılmış dini İslamın her türlü saldırıda zayıflayacak olmasını, hıristiyanlık gibi müdafaasız bir hale getirilmesine hizmet ettiklerinin farkında değillermidir.
Geçmişimize bakıldığında sultanlar ne zaman kendisine bir mürşidi kamili rehber edinmişse devletin yeşerdiğini, insanının da eman içinde yaşadığını tarih kitaplarından okumuyorlarmı? Yoksa bunları biliyorda kabulmü edemiyorlar?
Bu kişilerinde içinde bulundukları kibir, ücup gibi hastalıklardan kurtulmaları tevazu ve takvayı bulabilmeleri için bir mürşidi kamile intisap etmeleri üzerlerine farzdır. Yoksa bu ilim onları cennete götüremeyecektir.
3 Sahabe-i Kirama dil uzatanlar ile Ehli beyte dil uzatanlar:
Bu güruhta birbirine taban tabana zıt iki farklı fırkadır.
Bizler ehli sünnet olarak, İmam-I Rabbani hazretlerinin deyimiyle ehli beyte derin bir bağlılık duyar, sahabe-i kiram efendilerimize saygı gösteririz. Fakat Gerek sahabeye dil uzatan Şia, gerek Ehli beyte dil uzatan hariciler ve bunlardan etkilenen vahabi akımlar aslında dini İslamı zayıflatıp bir birine düşman topluluklar oluşturmaktadırlar. Onların bu yaptıkları dini islama büyük zararlar vermektedir.
Bu fırkaların kuyruğuna takılan kişiler ne yaptıklarını bir daha düşünmelidir, kime hizmet ettiklerini anlamalıdır.
İslam düşmanları böyle birbirine hakaret edip, birbirini tel’in eden bir dinin mensuplarını sadece birbirine düşürerek yenebileceklerinin farkındadırlar.
Bu sebeple hakka ulaşma yolunda, dilimize sahip olalım, Rabbimizi, Habibini, sahabeyi, ehli beyti, mezhep, itikat ve tasavvuf imamlarımızı sevdirelimki, Allah’ta bizi kullarına sevdirsin. Amellerimizi boşa vermesin.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.