Devlet-i Aliyye’nin 34. padişahını anlatırken “Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamaktır” diye özetlemiş aslında büyük mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek . Devletinin en karanlık zamanında iktidarı eline almış bir devlet adamı, bir fikir insanı ve en önemlisi ise bir İslam halifesi olan Ulu Hakan Abdülhamid Han, Osmanlı padişahları içerisinde en çok iftiraya uğrayan ve hakkında en çok karalama kampanyası başlatılan padişahtır.
Sultan Abdülaziz’in esrarengiz ölümünden ve Sultan V.Murad’ın üç ay kadar kısa süren saltanatından sonra tahta geçen II. Abdülhamid ; sadece kendinden önce ki dönemlerden seyreden ekonomik bunalımlara değil aynı zamanda ‘93 Harbi’ ile karşı karşıya kalmıştır.Bu kötü süreçlere rağmen devlete hızlı bir şekilde ivme kazandırmış ve hasta adam diye anılan Osmanlı Devleti’ni kendine gelmesini sağlamak istemiştir.
Peki bunu batı ister mi hiç!
Tamam batı istemiyor da devletin kendi içinde ki isimler de istemiyor bu insanı; ne garip değil mi? Hatta bunun başında iktidara geldiğinde sadrazamlık koltuğunda oturan Mithat Paşa gibi İngilizlerin sözde dostu olan devletin ikinci adamı görevinde bulunan şahısta bulunuyor. Sadece Mithat Paşa mı ki istemeyen tabi ki hayır. Kendilerini devletin aydınları olarak tanımlayan Tıbbiye mektebindeki öğrencilerden tutunda ,bütün batı yanlısı olan herkes Ulu Hakan’ın düşmanı olmuş.
Cennet Mekan Abdülhamid Han’ı istemeyen insanlara baktığımızda arkalarında muhakkak haçlı ruhunu canlandırmak isteyen Avrupa ,bunun yanında Rusya ve Ermenileri göreceğiz. Nitekim kendilerine ‘Jön Türk’ adını veren bu sözde milliyetçi grup arkasında ki güç olarak Fransızlar ve Ermeniler ‘i çok sıkça görüyoruz.Bu Jön Türklerin hakim olduğu Tıbbiye Mektebi’nin müdürü olan Ermeni Dr.Marko Paşa çok sayıda Jön Türk yetiştirmiştir. Tabi ki yapılan bu emekler karşılıksız kalır mı bunların yetiştirmiş olduğu insanlar zaman sonra alçakça darbelere başvurup tahtan indireceklerdir Abdülhamid’i.
İçerde ki durum bu kadar içler acısı bir hal almışken Sultan Abdülhamid devlet içinde başlatmış olduğu atılımlarla düşmanlarını daha da çoğaltıyordu.Islahatlarının başını çeken demiryolları-Hamidiye alayları-kurulan tershaneler-darul acezeler-sağlıkta,eğitimde atılan adımlar -devlet organlarının genişletilmesi,yenilenmesi-diplomaside ki girişimler ve daha yüzlerce yapılmış olan reform hareketleri bildiğimiz takdirde Abdülhamid’i anlamış olacağız.
Devlet bu kadar hızlı bir şekilde kendini yenilerken şüphesiz bir geçek ki engellemeler olacaktı. Bu engeller kriz çıkartıp devleti bulunduğu durumdan alaşağı etmek ve görmek istedikleri hale getirene kadar da devam edecektir. Otoritenin tek başlı olması ve bu siyasi gücü ise devletin başında ki yöneticide toplaması gerekir. Yoksa devlet içinde ki başlar otoritenin sarsılmasını kuşkusuz devletin ekonomik , siyasi, askeri ve bir çok açıdan zayıflamasını sağlar. Devlet mekanizmasının sarsılması direk olarak dışardan bir müdahale ile değil de(savaşlar istisna) içerde bulunan gruplar ve oluşumların desteklenmesi (bunlar siyasi-dini-askeri de olabilir) sayesinde olur çoğunlukla.
Mithat Paşa’yı sadrazamlığa kadar yetiştiren güç , Jön Türkleri oluşturan yapı ve ittihatçıların varlığını sürdürmesi ve bunların zaman sonra darbe yapabilecek güce ulaşması arkalarına almış oldukları destekle devamlılıklarını sürdürmüşlerdir. İşin garip tarafı ise bugün bile bunların birer kahraman olarak gösterilmesi ve bazı çevrelerce Sultan Abdülhamid Han’a “Kızıl Sultan “ denilmesi Sultana olan öfkenin içimizde güçlenmemizi istemeyen güçler tarafından dile getirildiğini görüyoruz.
Evet” Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamaktır.”
Abdülhamid’i anlamak bir devletin yeniden doğuşunu anlamaktır.
Abdülhamid’i anlamak adaleti,ilmi ve fikri anlamaktır.
Abdülhamid’i anlamak Cihan Devleti Osmanlıyı anlamaktır.
Abdülhamid’i anlamak Filistin’i anlamaktır.
Abdülhamid’i anlamak devletin bekasının kendi canından daha değerli olduğunu anlamaktır.
Bugünü görebilmek için düne , geleceği anlamak için ,geçmişi görebilmek daha iyi okuyabilmek gerektir. Bugün içinde bulunduğumuz durumun yıllar öncesinde yaşanması hiç de şaşırtıcı değil. Cennet Mekan Abdülhamid Han döneminin iyi okunması önümüze çıkacak olan engelleri aşmamızda bize tarihi kaynaklık sağlayacağını düşünüyorum. Unutulmaması gerekir ki ;Biz Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’nin bakiyesi üzerine kurulmuş bir devletiz.
Geçmiş olaylar bize ibret olsun diye Allah-u Teala bize Kuran-ı Kerim’de şöyle emreder:
“And olsun, onların kıssalarından (tarihlerinden ) açıklamada salim akıl sahipleri için birer ibret vardır.”(Yusuf Süresi,111)
Ne var ki Serdar-ı Hakan Abdülhamid Han’ı tüm yönleriyle anlatmak şu an mümkün değildir.İnşallah bundan sonra ki yazılarımızı bu yazımızın bir devamı olarak Abdülhamid Han’ı anlatarak belli bir süre yolumuza devam edeceğiz.
Unutulmamalıdır ki yalanlar gerçeklerin yerini almadan gerçekleri gün yüzüne çıkarmak gereklidir.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.