Kendi halimde oyalanırken, ansiklopedide “insan” maddesine denk geldim. Bu madde, yazıma güzel bir başlangıç noktası oldu. Bence her insanın düşüncelerine temel alması gereken şey işte bu; “İNSAN”
İnsan kavramını araştırınca karşıma çıkan ilk şey “goril, şempanze, orangutan ile insansılar familyasında bulunan bir primat olduğumuz” oldu. Diğer insanlar ne düşünür bilmiyorum ama beni bir maymun çeşidiymiş gibi gören her neyse hiç hoşlanmadım bundan.
Her neyse, cidden insan ile hayvan arasındaki fark nedir? Düşünür, hisseder, çevresine fayda sağlar, yargılar, inançları vardır…
Peki, hayatı boyunca çiftleşmek, beslenmek ve oksijen israf etmek haricinde bir şey yapmayan, buna karşılık diğer insanlar başta olmak üzere doğaya bin bir türlü zarar veren varlığa insan denir mi? Arkadaşlar, üzgünüm ama size söylemek zorundayım; insan nesli tükeniyor.
Dikkat ettiniz mi bilmiyorum son zamanlarda birileri bizden insan olma özelliğimizi çalıyor. Medya, eğitim sistemi, moda, diğer insanlar ve en önemlisi içimizdeki bitmek bilmeyen egomuz belki de nefsimiz bizi insanlıktan çıkarıyor. İçinde bulunduğu toplumun ya da büyüdüğü ailenin aksine bir şey söyleyemeyen, hatta dâhil olduğu topluluğun düşüncesi aksine bir şey düşünemeyen insanlar oluyoruz. Ailesinin oy verdiği partiden başka bir partiye oy veren kişi sayısı yüzde kaçtır bilmiyorum ama bence çok da fazla değildir. “Oğlum bir kere iç, bir şey olmaz” diyenlerin hatırına sigaraya başlayanların, “bu yaşa geldin daha sevgilin olmadı mı? “ diye kınandığı için kız peşinde koşanların, “yobaz mısın neden içmiyorsun, bu ortamda içilmez mi? “ denilecek diye içkiye müptela olanların ülkesinde “insan” gibi davranan kaç kişi kaldı acaba?
Moda denilen şey giyimimiz konusunda bile emretmeye başladı bize. Birileri bir yerden emrediyor, “şunu giyeceksiniz!” diyor ve tüm ülke benzer şekilde botlar giyiyor. Kış günü, buz gibi havada burnu, kulağı kıpkırmızı olmuş fakat saçım bozulmasın diye şapka takmayan, üzerinde sırf moda diye ince bir mont olan gencin köle olmadığını iddia edebilir misiniz?
İnsanların başkalarına göre yaşadığı bu ülkede, insanların amaçsız ve düşünmeden yaşadığı bu ülkede gerçekten herkesin işi çok zor. Otobüse bindiğinizde insanların mutsuzluğunun yüzlerinden okunuyor olması ne kadar da acı aslında değil mi? Herkesin bir mutsuzluğunun olması, her dokunduğunuz kişiden bir şikâyet duyuyor olmanız çok acı değil mi? Başkalarının istediği gibi düşünen, giyinen, davranan ve her şeyden önemlisi başkalarının istediği mesleği yapan insanlarla dolu bu memleket… Kimin nasıl mutlu olmasını bekleyebilirsiniz ki?
Liseye ilk geçtiğim zamanı çok iyi hatırlıyorum. Sınıfın yarısından fazlası Tıp Fakültesi okumak istediğini söylüyordu. Allah aşkına bir düşünün; neden o yaştaki insanlar hayatı boyunca orası burası ağrıyan mutsuz insanlarla, ağlayan çocuklarla, kan ve bin bir türlü iğrenç görüntüyle uğraşmak ister ki? Hadi insanlara hizmet etmek için, ciddi manada bu mesleği sevdiği için isteyen birkaç kişi vardır belki ama neden herkes bunu istiyor. Eğer gerçekten mutlu olmak için, kendileri bilinçli olarak düşünüp bu mesleği arzuluyorlarsa neden ben her hastalığımda karşımda suratı asık ve azarlarcasına konuşan doktorlarla muhatap oluyorum.
Devlete sırtını dayamak, ailesini mutlu etmek, toplumda saygı görmek, çok para kazanmak gibi etkenlerle meslek seçen adamdan bir halt olmaz arkadaş. Ben bunu geç anladım ama gerçek bu… Elimden ne iş gelir, ne iş yaparken mutlu olurum, nasıl bir hayat yaşamak istiyorum hiç düşünmeden meslek seçen ve hayatlarını o yönde kuran insanlar işte sokaklarda gördüğünüz o mutsuz kalabalığı oluştururlar.
İnanıyorsa neye inandığını bilmeyen, inanmıyorsa da neye inanmadığını bilmeyen toplumlarla dolu dünya… Kuran-ı Kerim’den tek ayet bilmeyen Müslümanlarla, boynunda taşıdığı haç hariç dini hakkında tek kelime bilmeyen Hristiyanlarla sağdan soldan duyduğu ve birkaç kitaptan okuyup ezberlediği üç beş cümleye dayanıp da “havalı” olmak için inanmayan, daha da acıklısı inananları küçük gören tiplerle dolu bu dünya. Kızının başını kapatıp kendisi şehir meydanında gözlem yapan hacı emmiler var bu ülkede. Bilgisayar başında vatanseverlik uğruna insanlarla münakaşa eden fakat vatanına, insanına bir gram yararı dokunmayan insanlar haline geldik. İnandığımızı da bilmiyoruz, inanmadığımızı da. Karşı çıktığımıza neden karşı olduğumuzu bilmiyoruz, desteklediğimiz şeyin de ne olduğunu bilmiyoruz. İnsanlığımızı kaybediyoruz diye bu yüzden diyorum işte.
Kapımıza gelip yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyen insanlara soğuk bir yüzle kapıyı kapatmaya başladıysak, apartmanda, işyerinde, okulda karşılaştığımız insanlara güler bir yüzle selam vermeyi çok görüyorsak, çocuklarımıza “insanlık” değil de hırs aşılıyorsak insanlık bizim için gerçekten çok gerilerde kalmış.
Sevgilerle...
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.