"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" sözü Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey'e Şeyh Edebali'nin verdiği öğüttür. Aslına baktığımızda Şeyh Edebali'nin bu sözü Osmanlı'nın genel prensiplerinden biri haline gelmiş ve en önemli kurallardan biri konumunu almıştır.
Günümüzde Osmanlı'yı yermek ve aşağılamak için kullanılan en önemli argümanlar haline gelen "oğullarını ve kardeşlerini öldürüyorlardı" sözü ile "Yavuz Selim Alevileri katletti" iddialarını anlamak için geriye dönüp Şeyh Edebali'nin bu sözünü hatırlamamız gerekir.
Sahi, ne olmuştur da tahtı kendi rızasıyla babasına iade eden Fatih Sultan Mehmet Han "padişah olanların kardeşlerini öldürebileceğini" yasa haline getirmiştir?
Osmanlı tarihinden bir örnek ile başlayalım. Fatih Sultan Mehmed Han'ın iki oğlu 2.Beyazid ve Cem Sultan arasında geçen olayları çoğumuz biliriz. Fatih öldükten sonra bu iki oğlu da tahta çıkmak istemiştir. Aralarında savaşlar yapılmış, birçok Müslüman ölmüştür bu savaşlarda. Bu geçen zaman içinde devlet fetihler yapamamış, yükselme devrinin ortasında bir duraklamaya maruz kalmıştır.
Cem Sultan veya 2.Beyazid'den birisinin canı alınmış olsa, binlerce Müslüman bu iç savaşlarda şehit düşmeyecek ve devlet zayıflamayacaktı. Başa geçmiş olan 2.Beyazid eğer kendi öz kardeşi Cem Sultan'ı öldürmeyi başarmış olsa bu fedakarlığı karşılığında binlerce Müslümanı kurtaracaktı.
İnsanı yaşatmak için, kendi kontrolündeki halkın yaşaması ve daha huzurlu olması için kendi ailesinden birilerini katledebilen bir sistemdir işte Osmanlı. Kendinizi düşünün, başka birilerinin canını kurtarmak için kendi kardeşini öldürebilecek kadar fedakar birisi var mı günümüzde? Başa geçer geçmez milletin malından çalarak akrabalarını zengin eden Cumhuriyet insanlarının hayal bile edemeyeceği bir fedakarlıktır "kendi evladını veya kardeşini" öldürebilmek.
Osmanlı tarihi boyunca öldürülen kardeşler, evlatlar ve siyaset adamlarının sayısı 200'ü geçmiyor. Oysa bu öldürülen kişilerden bir tanesi iç savaşa sebep olsa ölecek kişi sayısı binlerle ifade edilebilirdi.
İnsanı ve dolayısıyla devleti yaşatmak için gerektiğinde aile fertlerine bile kıyabilen kişilerin kendi yönetiminde bulunan Alevilere karşı bir kastı olduğunu düşünmek ise gerçekten büyük gaflettir. O dönemde bir soykırım, toplu ölüm vak'asına belgelerde kesinlikle rastlanamamaktadır. Oysa eğer bir toplu öldürme vak'ası olsa en azından bir toplu mezara rastlanmalı idi. Bir "Alevi" katlinden kesinlikle söz edilemeyen belge ve bulgularda bu konuda sözü edilen şey bellidir. O dönemin iki süper gücü olan Osmanlı ve İran arasındaki çekişme sırasında İran, Anadolu'daki Alevileri kışkırtmış ve maşa olarak kullanmıştır. Bu kışkırtmalara uyarak isyan eden kişiler "Alevi" oldukları için değil devlete isyan ettikleri için öldürülmüşlerdir.
Eğer Yavuz Sultan Selim'in bu isyanlara, propagandalara cevap vermesi ve isyancı konumuna düşen kişilerin arasında bulunan Alevileri öldürmesi "Alevi katili" olarak adlandırılmasına sebep oluyor ise PKK ile mücadele eden ordumuz da "Kürt katili" olarak adlandırılmalıdır. Olabilir mi böyle bir şey? Devlete karşı çıkan, dış mihrakların hizmetine girip de kendi devletine zarar veren kişilere hangi güçlü devlet tahammül edebilir. Daha dün eylem yapan PKK ne ise, o dönemde öldürülen Alevilerin yaptıkları da odur.
Abartılan rakamların aksine devlet kayıtlarında cüzi bir rakam olan "öldürülen Aleviler" de yine insanı yaşatmak ve devleti yaşatmak adına öldürülmüşlerdir. "Şahkulu" ismiyle isyan çıkaracak kadar gözü dönmüş olan bir topluluk var ise, kendi halkını koruyacak bir "Allah kulu" da çıkacaktır elbet.
Birkaç kişinin çıkarı için, bir grubun çıkarı için asla halk mağdur durumda bırakılamaz. Bu adalet ile bağdaşmaz. Felsefe halen aynıdır. Birkaç bin kişi devleti zarara sokuluyor, otobüsleri yakıyor ve ülkeyi geriye götürüyor ise bir çaresi bulunmalıdır. Öksüzün, yetimin hakkı olan otobüsleri yakanların önüne geçmek ve dolayısıyla İNSANI YAŞATMAK, DEVLETİ YAŞATMAK gerekmektedir.
Esen Kalın...