ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Ne kadar yaşadınız?

Naime Gündüz

08 Nisan 2013 Pazartesi 12:32
  • A
  • A

Uzun bir yaşanmışlıkların arkasından, giden yolcuya bakar gibi hiç baktınız mı?
Vay be!... nereden neye gelmişiz...
Bir günün ardından, yataklarımıza uzandığımızda düşünürüz:
“ bugün ne yaptım ben?”
Kendi bir günümü anlatayım. Tahminim o ki sizde benim benzer işlerimi yapmışsınızdır.
Sabah işe gelip, bu arada elimdeki evrakların fotokopisini çıkarttım. İlerleyen saatlerde çalışmalar sürerken, haber için gittiğim yol üzerinde bir tanışın elektrik faturasını yatırdım. Tabi hemen değil yarım saat sıra bekledim. Yine haber dönüşü telekoma gidip evin telefon faturasını yatırdım. Öğlen saatinde kuzenin okul kaydını yaptırdım. Bu süre sarfında haber üretip, haber yazdım. Bankaya uğrayıp bir de kendi borcumu öğrendim.
Eve giderken şunu yemek istiyorum dediğim bir şey almak için manava uğradım annem sever diye başka bir poşetle eve döndüm.

Bir günün ardında bana teşekkür sunan birini olmasını beklerken, neden eve geç kaldığıma kızan bir surat karşıladı.

Bir nefes kadar kısa olan yaşamlarımızı sevdiğimiz insanlar için harcıyoruz. Günün sonunda elimizde bir azar, sitem kalıyor. En çokta bu işten usanma bilmeyen, sevdiği insanlar yaşayan birisi iseniz.
Bilirsiniz Aziz Nesin’in meşhur “Yaşar ne yaşan ne yaşamaz” oyununu... Yaşar evraklarda ölü gözükmesine rağmen yaşıyordur. Ama kimliği olmadığı için yaşadığına kimseyi inandıramıyordu.
İşte bizim yaşadığımız hayatlarda böyle elimizde yaşadığımıza dair kimlikler bulunuyor ama ne kadar yaşıyoruz?
Sevdiklerimize karşı sorumluluklarını bilen bizler, kendimize karşı olan sorumluluk duygumuzu bir kenara itebiliyoruz.
Neyi sevdiğimiz bile anlamadan bir ömrümüzü aslında hiç sevmediğimiz birine bağışlamış olduğumuz fark ediyoruz. Gördüğümüz manzara bir yolcunun gidişine bakmak gibi oluyor. Sevdiğimiz kendilerimiz kopmuş parçalar gibi bir otobüs garından hareket ediyoruz. Geriye başkaları için yaşanmış bir hayat armağan bırakarak gidebiliyor.
“Evvel zaman içinde” hikayeler anlatan bizler oluvermişiz. Kabullenerek olayları hiç yaşamadığımız hayatlar içinde bir nefes almaya başlamışız.
Peki bunu sorduk mu kendimize:
“kendim için bu gün ne yaptım”

İclal Aydın’ın köşesini okurken aklıma bunlar geldi. İclal Hanım’ın son parağrafları ile sonlandırmak istiyorum cümlelerimi...

“Düşünüyorum da... Kaç ömür açtıysa bana kapısını, rengi ve rüzgârı farklı olsa da benzer bir gecikmişlik hikâyesi gördüm pek çoğunda...

Bir karar vermek için geç olmamalı aslında. Kimi korktuğu için, kimi tembellikten kimi de farkında olmadığından veremiyor hayatıyla ilgili kararları...

Oysa bir mutsuzluğu bitirebilmek için insan kendi hayatının farkında olmalı...”

YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - Misafir:09 Nisan 2013, Salı 08:54

    Arkadaşım, biraz da düzgün Türkçe ve dil bilgisi bir zahmet ;)