Anlam veremediğim bir anda, (sen-ben)
"Evime geldim,odama geçtim,üzerimi değiştim ve oturdum masama, içimi dökeceğim birkaç sayfa..Dilersen öte yandan da seninle konuşabilirim dilersen uyu ya da bilirsin tabi.. ‘’ mesajımı attıktan sonra başladım bu dizelerime.. Geçip giden ablukalarda kalma korkusunda ölüm bir ısırgan otu şefkati ile sadık kalmıştı randevumuza hep. Sen öylesine yücesin ki zulamda gün yüzüne muhtaç sevginin dahi çıkası gelmez aydınlığına,zulüm ejderha olsa bile gözlerinde yine de yaşayabilme ihtimali taşıdım seni hep içimde.. Ne dualar kurtarır artık bizi, ne de zaman tabirinin aklıma gelmesi olayıda yüceliğinin cabası tabi. Ağlıyorum diyebilmen için göz yaşında inanç olmalı,seni beni bizi bitiren unutma kısır bir döngü değildi.. Sana karşı bin duygum var yüreğimde,ama sen bir kez yan.. Yılma.. ağlasan da gülersin bir gün inan.. Gelme.. seveceğin zaman uçup gider zaman..
Al ömrümü koy ömrüne üstünü ört, ama unutma ertelediğim duygular: kuşkusudur bir gün kopacak fırtınanın. İstediğim,söylediğim türkülerde senin de sesin olsun.. Gamın, kederin, hüznün benim.. Sevdam,huzurum,ömrüm senin olsun.. Başrolü sen olan muzaffer bir film izlemek istedim hep,galanda tek ben finalinde yine bir tek ben ve yanımda öte parçam sen.. Çok mu? Gidebilmekti çok uzaklara hayallerinle,hayallerime gelir gibi..Hala bir el uzanır gibi, onca derdin içinde dermanı hiçe sayar gibi; Apansızca gülmekti bizdeki..Herkesi her şeyi hiçe sayar gibi.. Sevebilmekti oysa bendeki inanç dolu hasret yüklü şu kalbi.Görebilmekti bendeki seni tıpkı bir sesleniş bir çırpınış gibi..Hiç işitmediği bir sesi duymak bilmediği bir lezzeti tatmak gibi; mateme uzanan sen,nostaljide yitirilen ben gibi..
‘’Aşk yolunda yüzlerce yürek bir pula satılırken,ben bu yüreği sana adadım..Çağırmasını bil de icap ederse sürüne sürüne geleyim.‘’ derken Mevlana,hangi keşfedilmemiş aşk ile köreltti kalbini. Hangi sevda kül eyledi,hangi umut onu bu kadar,okurken bile hazmı zor bir duygusallığa sürükledi.. ‘’ aşk ‘’ hiçbir zaman zannettiğin gibi bir şey değildi.. Eşkıya yüreğime çığ düştü,sevmeden yaşamayı öğrenmek,alışmak ve kaybetmek.. Zor.. Soğuk bir iklim yaşıyorum şu sıralar çöllerinde,üzerime düşen gün ışığı bırak gölgemi bana göstermeyi kavurduğu duygularımla köreltiyor bende ki seni.. İnsanın amacı mutluluksa ki öyle olmalı, bu formül doğrudur. İnsan hayvanların en doyumsuzudur, istekleri bitmez. Ben gözlerini dilerken mutluluk için, etrafımda uçuşan sevişmelerin amacı hangi mealde mutluluktur Allah için?
‘’Zamanın her şeyi değiştireceğini söylerken büyüklerim, onları aslında bir tek benim değiştirebileceğimin neden altını çizmediler? ‘’ ya da bu aforizma ile avunmak nereye kadar?
Cesaret bir nevi kurtuluştur, kaçıştığın yoklukta. Ve bir o kadar umuttur her gece yarısından sonra doğacağına inandığımız güneş. Bensiz geçirdiğin geceler söyle bana ne kadar kalleş?
Yoksa babaannemin dediği gibi; sevdiğime erişemediğimde, erişebileceklerimi mi sevmeliyim? ‘’ Hep ‘’ ve ‘’ Hiç ‘’ hiç kullanmamayı hep hatırlaman gereken iki kelimedir,derken W.Johnson, ‘hiç’ aklına getirmemiş seni ‘hep’ hatırlayacağımı.. Garip..
Nasıl ki rüzgar estiğinde ot eğilmek zorundadır, bende sen güldüğünde gülmek,ağladığında ağlamak zorundayım, bu ikilem de ütopik olduğu kadar real olmak zorunda.. Bence..
En derin nefretin en derin arzudan doğduğunu ispatlayarak yaşattın içimde ki seni, ya da öfkeni göstererek bana en büyük yanlışı yaptın.. Şimdi sence; Yokluğunda ki ben, hangi varlıkta mutlu kalabilirim ki ?
18 Şubat 2012
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.