Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığı, kendine bağlı sağlık kurumlarının tabelalarında değişikliğe gitmişti. Yapılan değişiklikle birlikte sağlık kuruluşlarının tabelalarında Türkiye Cumhuriyeti'nin kısaltması olan "T.C." ibaresinin kaldırılmasına karar verilmişti bildiğiniz gibi bunun üzerine sosyal ağlarda ki klavye örgütlenmesi hakkında birkaç noktaya değinmek istedim.

Tarih 7 Nisan 2013, yani Cumhuriyetin kuruluşu üzerinden 90.yılın içerisindeyiz ve vaziyet bedbaht bir halde. Kaçınılmaz bir gerçektir ki, aydın insanların, gazetecilerin, yazarların, komutanların, içeride bağnaz kuş beyinli insanların dışarıda olması büyük bir tezatlıktır. İnsan haklarından, özel mülkiyet anlayışına, kanun-hüküm ve kararlardan, anayasal süreçlerin hepsinin bir kişiye bağlı olduğu ülkede kimse bana demokrasiden, adaletten, haktan-hukuktan bahsetmesin. Yanlış istatistik değerleri ile, terlik, sineklik, pinpon topu ile ortaya çıkarılan yıllık bütçe hesaplarında ki düzenden tutun, yıllarca onuru ile şerefi ile bu ülkenin bekası için emek vermiş komutanlarımızın bir suçlu gibi içeride tutulmasına, oradan önce andımızın kaldırılması, ardından kılık kıyafet değişikliği (kamuda ve öğrencilerde) sonrasında da TC ibaresinin kaldırılmasına kadar tüm bu milli birlik ve beraberliğe zarar niteliğinde ki işlerin tek sorumlusu vardır ki günümüz AKP hükümeti. Hangi hükümet ki böylesine her şeyi ile kendisine muhtaç edip sonrasında şirin gözükmeye çalışır ve bizim aptal insanlarımız da bir torba kömüre, bir çamaşır makinesine kanar gider. Yine hangi ülke var ki eczacılarından doktorlarına, savcısından avukatına, okul müdürüne öğretmenine, berberine emeklisine, öğrencisine, yaşlısına gencine her kesime insana bu kadar itici illet gelirken, bir seçim döneminde ülkenin \%50 sini aşık seçmen kazanabilir.

Sussan olmuyor, susmasan olmaz diyerek bekledik yıllarca. Ben bu genç yaşım da ve bu cahilliğimde asla yitirilmemesi gereken değerleri bilip sahip çıkmak korumak kollamaktan yana olurken, bir meslek, bir unvan sahibi büyüklerimiz neden bu hezeyana dur demekten korkuyorlar. Kardeşlerim, dostlarım, ağabeylerim, ablalarım, sn. öğretmenlerim, doktorlarım, savcılarım, eczacılarım, mühendislerim, sevgili halkım, artık uyanın!
Dinleyeceğimiz şarkıdan, okuyacağımız kitaba, yiyeceğimiz ekmekten, içeceğimiz suya, ketler vuran engel teşkil eden bir anlayış-olgu neyi ile doğru geliyor sizlere?
İdeolojik ayrımı, etnik farklılığı yaratıp önümüze tembiçten kalma bir pilav gibi sundukları bu illet rüyanın neresi size real geliyor? Okuyup, okutup, anlatıp, üretebilen bir halk neden olamıyoruz bir sorun kendinize? Hususlar bitmeyecektir henüz bunlar çok güzel günlerimiz.

Şimdi kimse çıkıp ta facebook ta, twitter da vatan millet naraları atmaya kalkışmasın!
Ekmediğiniz tarladan hasat dönemi buğday bekleyip eliniz boş kaldığında, toprağa küfretmekle elinize hiçbir şey geçmeyecektir. Ekeceksiniz, sulayacaksınız, gübreleyecek, bakacaksınız ki hasatta yüzünüz gülsün. Yani okuyacaksınız, yazacaksınız, üreteceksiniz.
Sistemin kölesi olmak kolaydır, zor olanı başaracaksınız.
‘’Zafer, zafer benimdir, diyebilenindir. Başarı ise, başaracağım diye yola çıkarak, sonunda başardım diyebilenindir. ‘’ derken Atatürk, Türk milletinin imkânsızlıklardan doğabilecek bir gücü olduğunu ve kesin kararlılıkla başarıya ulaşılabilineceğini vurgulamıştır. Zor olanı başarmalıyız, önce uyanmalı, sonra kesin adımlar atmalıyız.
Bu kadar ucuz bir millet, bu kadar ucuz bir tarih değiliz. Yitirilmeye çalışılan değerlerimizi fark edin. Tepkiniz adınızın önüne TC ibaresi koyarak değil, aydınlanarak, bilinçlenerek gösterin çünkü yeryüzünde organik her yaşamın bir sonu vardır, ama organize olmuş yaşamların asla.
Uyanın!

MANAS ÜNİVERSİTESİ-FELSEFE/1
FRUNZE-BİŞKEK
KIRGIZİSTAN