Vicdanlı insanlar şantiyesiydi memleket.
Ne böyle lüks otomobiller vardı ortalıkta.
Ne bit gibi çoğalan alışveriş merkezleri.
Ne böyle emniyet şeritlerini kullanan çakallarımız mevcuttu.
Ne sonradan görme zenginler.
Ramazan'da topun patlamasını beklerdik.
Yetim çocukların hakkını kimseler yemez zannederdik.
Potinlerimizin bağı yoktu, arkadaşlık bağlarımız vardı.
Anneler görgülerini dile dolardı, genç kızlar el örgülerini.
Her çocuk, yatmadan önce vicdanının sesini dinlerdi.
Camiden çıkan siyaset konuşmazdı, insanlık ne güne duruyor.
Lüks otellerde, pahalı restoranlarda Ramazan sofraları düzenlemek, ne kitapta yazardı, ne insanlığın ruhunda.
Ramazan'da yoksul evlerin kapısını bir dilenci çalsa, Tanrı misafiri sayılır, o yoksul sofralara davet edilirdi.
Şimdi ne o misafirler kaldı, ne onlara kapıyı açacak güven.
Şimdi nefretin anahtarı açıyor düşmanlığın bütün kapılarını.
Bizler izin vermesek, kim yaratabilirdi bu düzeni?
Açlık, insanın ruhunda açılan en derin yaradır.
İnsanların sahibi olduğu para, tutulan orucun anlamını bozuyorsa, bu sükseli iftar sofralarından geriye harcanan paradan başka ne kalıyor?
Ramazan'ın öznesi yardımlaşmaksa...
Oruç; ibadet kadar açın halinden anlamaksa.
Süksenin ve gösterişin Allah katında yeri yoksa.
Bırakın lüks restoranlar, oteller boş kalsın.
Oraya harcanan paralar, ihtiyacı olan insanların hakkıdır çünkü.
Sefalete, çaresizliğe uzaktan bakmanın, ruhumuzda yeri yoksa.
Bir tarafı görkemli zenginleri barındıran ülkenin, öte yanında hala çöplerdeki yiyeceklerle beslenen insanların varlığı da hüküm sürüyorsa.
İçinden geçtiğimiz ömrün sonundaki gerçekleri de "hesaba" katalım biraz!
Lüks restoranlarda yüksek hesap ödemeyi gurur sayacağımıza!
Bu ülkenin, eski iyilikler ve güzellikler için kendine dönüş zamanıdır.
Kardeşlik kitabının en güzel sayfasıdır Ramazan.
Hiç olmazsa bir ay boyunca okuyalım.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.