Rantlar uçuşurken, gemicikler kaçışırken, belediye ihaleleri yolsuzlukta yarışırken, küçük bir kız yaşarmış isli, tangırtılı, aradığını bulamadığın bir şehirde. Üzerinden AVM’den aldığı kırmızı kapşonlu ceketini hiç çıkarmazmış. Annesinin arada giyim tarzı üzerine söylediği sözlerine “Burası İstanbul anne!” diye karşılık verirmiş. Annesi de çaresiz bir şey diyemiyormuş.
Günlerden bir gün, Kırmızı kapşonlu kızın annesi, kızının ne zamandır anneannesinin yanına gitmediğini fark etmiş. Kızının iki bin nüfuslu, yüz sınıflı, ak çatılı, kara yazılı, yolu kazılı, müdürü obez, helali yemez, verdiğin bağış asla yetmez okulundan dönmesini beklemiş. Kızı okuldan döner dönmez ninesine götürmesi için hazırladığı valizi ona vermiş. Valizde neler varmış neler! Takma dişler, örgü için şişler, yün ipler değilmiş tabi ki! Hisseli senetler, mikro çipler, şifreli diskler ve daha pek çok şey varmış. Kırmızı kapşonlu kız ninesinin bunlarla neler yapacağını çok merak ediyormuş.
Konversini giyip, empidördünü açıp kulaklıklarını takmış ve yola koyulmuş. Fakat üç dört semt aşağıda oturan ninesinin yanına halk otobüsüyle mi, taksiyle mi yoksa metroyla mı gideceğine karar verememiş. Kırmızı kapşonlu kızın elindeki valizi ve de düştüğü kararsızlığı fark eden bir kapkaççı hemen yanına yanaşıp konuşmaya başlamış. Kızın ne yapacağını, nereye gideceğini öğrenince ninesinin evinde hem valizi alıp hem de evi soymaya karar vermiş. Kıza belediye otobüsüyle gitmesini, böylece gezerek eğlenerek gidebileceğini söyleyip kandırmış. Bu öneri hoşuna gitmiş ve gelen otobüse binmiş. Kırmızı kapşonlu kız geze dursun, kapkaççı adam metroyla ninesinin evine gelmiş. Kırmızı kapşonlu kız geldi zanneden ninesi kapıyı açınca bir de ne görsün; gelen pis kokuşlu, soluk bakışlı, örümcek sakallı, yok mideli, kömür dişli, şeytan gülüşlü bir garip adam! Kapkaççı ise karşısında yaşlı bir nine beklerken aniden çıkan adam karşısında afallamış, bunda bir gariplik olduğunu anlamış ama kendini çabucak toparlamış. Nine adam hemen bağırmaya çalışsa da kapkaççı, nineyi etkisiz hale getirip bir odaya kilitlemiş. Bu sırada Kırmızı kapşonlu kız ise bir o semti bir bu semti gezmiş dolaşmış. Gördüklerine, duyduklarına şaşmış. Alt yollardan, üst yollardan aşmış. Oturduğu koltuk otobüste en başmış. Artık yol gitmekten sabrı taşmış. Bir sonraki adres son durakmış.
Kırmızı kapşonlu kız ninesinin evine gelmiş, zile basıp yukarı çıkmış. Kapıyı açan kapkaççıyı hemen tanımış ama bir şey söylemeye fırsat kalmadan o da ninesinin yanını boylamış. Tam bu sırada kapı çalmış kapkaççı kapı deliğinden bakmış. Aman Allahım! Gelenler MİT ve İstihbaratmış. Bir o odaya kaçmış, bir şu odaya kaçmış, çaresiz kapıyı açmış. Kapıyı açmış açmasına ama kimse ona aldırış etmemiş bile. Polisler hemen odaları aramış ve nineyle kızı salona getirmişler. Kızın valizinden çıkanları bilgisayarda incelemişler. Kırmızı kapşonlu kızın valizinden çıkan kozmik oda bilgileriymiş. Ninesi de Ergenekon zanlısı çıkmış. Polisler ikisini de tutuklayıp götürmüş. Çıkarken de kapkaççıya bilmeden de olsa bunları bulmalarına yardım ettiği için polis amiri teşekkür etmiş. Kapkaççı duruma şaşmış kalmış. Üç kuruş için neler yaptığına yanmış. Oysa o da kendisini suçlu sanırmış. Devleti sömürüp mis gibi yaşamak varmış. Nede olsa cezası yanlarına kârmış.
Nineyi, anneyi ve Kırmızı kapşonlu kızı adliyeye getirip, mahkemeye sevk etmişler. Hâkim demiş: “ Yaz kızım! Kod adı: Kırmızı Kapşonlu Kız!”
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.