Hükümetin uzun süren bekleyişler neticesinde 30 Eylül Pazartesi günü açıkladığı demokratikleşme paketi önümüzdeki birkaç hafta gündemden düşmeyeceğe benziyor. Zira paketin açıklanması mevzuu bahis olduğundan beridir yaklaşık iki hafta müddetince tartışılmıştı. Bunu da hesaba katarsak demokratikleşme paketi baya bir müddet gündemde kalmış olacak.
Bu paketin, muhtevasındaki maddeler itibariyle Türk demokrasisini ileri mertebelere götüreceği aşikârdır. Bu son derece mühim faktörü paketteki maddelere kulp bularak, “falanca madde noksan kalmış” diye baltalayarak, “yetmez ama evet” klişesini öne sürerek kimse ihmal etmemelidir. Tabi azılı bir hükümet muarızı olmayanlar için meşrudur bu…
Tekraren bu paketteki her bir maddenin ülkemizin her bir kanayan yarasına, az ya da çok, şifa olacağını düşüncesini dile getirmek isterim. Evet, ülkemizde insan hak ve hürriyetlerine müteallik birtakım problemleri çözecek bu paket. Lakin Türk siyasetindeki mevcut muhalefet problemini pek çözeceğe benzemiyor. Aksine daha da beter hale getirecek gibi gözüküyor. Öyle ki paket ile alakalı muhalefetin, bilhassa CHP’nin açıklamaları “pes” dedirtecek derecede bir şuursuzlaşmanın ve akıl tutulmasının işaretini veriyor adeta!
AYNI CHP, AYNI MUHALEFET YÖNTEMİ…
Cumhuriyet Halk Partisi 1950’den bu yana Türk muhalefet geleneğinde oldukça mühim ve köklü bir mesken teşkil etmektedir. Sağ partilerin merhum Menderes iktidarıyla birlikte yükselmesi ve iktidara gelmiş olması CHP’yi genellikle muhalefette bıraktığı için bu partiye sağlam bir muhalefet tecrübesi kazandırmıştır. Geçmişle mukayese yaparsak esasen dünden bugüne CHP muhalefetinde değişen pek bir şey olmuş değil. İnönü 27 Mayıs darbesi evvelinde Menderes’in neyine karşı çıkmışsa bugün de Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın aynı şeylerine muhalefet etmekte. İktidara gelmek için kendini geliştiren ve ülke menfaatini düşünen bir muhalefet şekli CHP’ye maalesef ırak kaldı çoğu zaman. Sadece ara ara parti içinde reformist hareketler çıktı, Bülent Ecevit’in 1972’deki “Ortanın Solu” gibi. Veya Deniz Baykal’ın “Anadolu Solu” hareketi gibi…
Son olarak da 2010’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun yenilikçi hareketine şahit olduk. CHP’deki bu son reformist (!) hareket siyaseten bir muvaffakiyet gösteremediği gibi aksine parti içindeki istikrara da oldukça hasar verdi. CHP şuan her kafadan bir sesin çıktığı ve genel başkanlık makamının sadece resmiyette kaldığı bir parti oldu maalesef.
Birçok CHP’li arkadaşım Deniz Baykal döneminin dinamizmini ve parti içi istikrarını arıyor artık. Bana kalırsa CHP’de parti içi istikrardan veya lider probleminden çok, son derece kötüye giden ve şuursuzlaşan bir muhalefet problemi var! Aslında bu problem daha evvelden de mevcudiyet göstermeye başlamıştı ama demokratikleşme paketi meselesine CHP kanadından getirilen tenkitler, bu muhalefet probleminin varlığına tamamen hüküm verdirdi artık!
BAŞBAKAN’IN CÜMLELERİNDEN DIŞARI ÇIKAMAMAK
Öyle ki daha paket açıklanmadan, ortada fol-yumurta yok iken Kılıçdaroğlu paketin Erdoğan ile Öcalan anlaşması olduğunu söyledi. Yine aynı isim daha paketin tek bir maddesi bile gündemde değilken “ben bu paketi asla demokratik bulmuyorum” dedi. Paket açıklanana kadar bu ve benzeri aslı astarı olmayan tenkitler CHP’liler tarafından hükümete yöneltildi. Parti içinde bir Allah’ın kulu bile çıkıp “bekleyelim, göreceğiz” mealinde bir cümle kurmadı! Anladık ki CHP hükümetin bir faaliyetine karşı çıkmak için herhangi bir tahkike veya tahlile ihtiyaç duymuyor; artık hiç beklemeden cephe alıyor hükümete. Sanırım CHP’nin yeni muhalefet taktiği bu olsa gerek…
Ve şunu da fark ettim ki artık Kılıçdaroğlu’nun “yeni CHP”sinin planladığı yapıcı muhalefetten ve iktidara karşı ürettiği bir takım projelerden eser kalmamış! Özellikle son zamanlarda vuku bulan bir takım hükümet karşıtı eylemlerin ardından CHP iyice katılaştı ve hükümete diş biler hale geldi. Son zamanlarda yapılan açıklamalarla ve nefret söylemleriyle hiçbir marjinal sol partiyi aratmadı CHP! Tamamen, ama tamamen kendisini Tayyip Erdoğan’ın iki dudağının arasından çıkan kelimelere odaklayan ve bunun haricinde kendine ait hiçbir bağımsız gündemi olmayan bir CHP ile karşı karşıyayız maalesef…
İşin ironik tarafı da şudur ki AKP siyasetinden bağımsız olduğunu iddia eden ve alternatif üretme iddiasıyla ortaya çıkan bu şahıslar resmen Erdoğan’ın oluşturduğu gündeme ve ağzından çıkan cümlelere mahkûm kalmış vaziyetteler. Muhtemelen tek hedeflerinin Erdoğan’ı elimine etmek olduğundan kaynaklanıyor bu merbutiyet.
Bu vaziyetten karlı çıkan her zaman iktidar oluyor şüphesiz. Ama kaybeden Türk siyaseti ve demokrasisidir maalesef. Kendi siyasetini sadece iktidarın politikalarına, hatta daha da özel olarak bir liderin ağzından çıkan söze kilitleyen ve bunun dışına çıkamayan bir muhalefet Türkiye’de hiçbir zaman kazanamaz. Çünki yeni dönemde siyasi rekabet proje ve hizmet üreterek yapılıyor. Polemik ve laf sokma sanatıyla yapılan şey siyaset değil, çirkefliktir…
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.