ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Hasan Karacadağ ve Filmleri üzerine

Ömer F. Yıldız

30 Ağustos 2013 Cuma 00:57
  • A
  • A

Sinema merakı olan ve bu sahayla alakalı projeleri olan biri olarak sevdiğim sinemacılardan bahsetmekten ve tavsiye mahiyetinde yazılar yazmaktan hoşlanıyorum. Başlığa ismini koyduğum zat-ı muhterem de son zamanlarda yaptığı sağlam eserlerle ve oluşturduğu kendine has tarzıyla alakamı oldukça celbeden, hakkında ısrarla konuşmak istediğim bir yönetmendir. Kendisini ilk olarak 2005 senesinde çektiği ve adeta filminin ismi müessirinden daha çok mezkûr “dabbe” filmiyle tanıdık. Bütçesi bir Hollywood filminin fragmanını bile çekemeyecek derecede kısıtlı imkânlardan müteşekkil “dabbe” oldukça iyi bir hasılatla beyaz perdenin gündemine oturmuş bir yapıttı.

Dabbe filmi, yaptığı hasılattan ziyade esasen Türk korku sinemasında oldukça mühim bir milat teşkil etti. Türk sinemasında zaten oldukça kısır ve zayıf bir alan olan korku filmleri “dabbe” ile ciddi bir şekilde gündeme geldi ve Türkiye’deki korku filmi idrakini ciddi bir şekilde değiştirmenin temellerini attı. Dabbe filminin getirdiği rüzgârla Hasan Karacadağ korku filmleri serisine 2007’de Semum’u ilave etti. Semum ilk film kadar rağbet görmüş olmasa da Türk korku sineması nazarında sinemacılara iyi bir örnek teşkil edecek cinstendi. Semum’dan sonra 2009’da çıkardığı “dabbe 2” filmi öncekilere nazaran daha büyük bütçeli ama mahiyet olarak vasat sayılabilecek konumdaydı. Dolayısıyla bu filmden sonra Karacadağ 3 senelik bir toparlanma evresine girdi. Korku filmlerinden ve kendi anlatım tarzını şekillendirmekten vazgeçmemeye karar vermişti Hasan Karacadağ.

Uzun bir aradan sonra nihayet geçen sene Karacadağ’dan dabbe serisine devam sinyalleri aldık. Seriyi Dabbe: Bir Cin Vakası filmiyle devam ettiren yönetmen bu filmde son zamanlarda meşhur olan Paranormal Activity tarzı bir konsept kullanmayı denedi ve oldukça başarılı da oldu. İzleyen biri olarak bu filmin Hollywood’daki muadilleriyle çok rahat boy ölçüşeceğine garanti veririm. Karacadağ’ın iyi bir tekâmül elde etmesini sağlayan bu filmin ardından bir sene sonra iki tane bomba film daha geldi. Birisi bu sene nisan ayında vizyona giren El-Cin, diğeri de dabbe serisinin dördüncü filmi olan Dabbe: Cin Çarpması…

Uzun bir Hasan Karacadağ girizgâhının ardından daha da uzatıp bu saydığım filmleri tek tek tahlil edecek değilim. Mumaileyh ile anlatmak istediğim bazı hususlar var ki bunlardan biri Hasan Karacadağ’ın Türk sinemasında tek başına inşa ettiği büyük bir kararlılıkla yürüdüğü “Türk korku sineması” tarzı; diğeri de bu üstün gayretlerine ve kaliteli eserlerine rağmen Karacadağ’ın sinema camiasında neden hak ettiği itibarı görmüyor olması…

Karacadağ’ın filmlerinde genel itibariyle İslami metafizik unsurlar metafor olarak kullanılmaktadır. Yönetmen, metafizik unsurlar üzerine yaptığı yıllar süren araştırmalarının neticesinde ortaya koyduğu tezleri adeta ilk dabbe filminden itibaren izleyenlere takdim etmektedir.. Dolayısıyla Karacadağ’ın filmleri bir nevi, yaptığı araştırmaların bitirme tezi mahiyetindedir. Genel itibariyle kıyamet-cinler-dabbe kavramları üzerinden tezlerini ortaya koyan Karacadağ’ın en dikkat çekici hükümlerinden biri “dabbetül arz” kavramının kelime manası itibariyle bugünkü karşılığının “internet” olduğunu neredeyse her filminde iddia etmesidir. Kuran’da bir kıyamet alameti olan dabbe’nin “arz üzerinde dolaşan varlık” olarak tasvir edilmesi ile internetin “world wide web” tanımlamasının yönetmen tarafından benzeştirilmesi oldukça ilginç ve üzerine mükemmel filmler çekilecek bir konudur.

Karacadağ filmlerinin haricinde yapılan Türk korku filmleri genel itibariyle klasik Hollywood taklidi olmaktan öteye gidememiş kalitesiz yapımlardır. Türk sinema tarihinde ilk defa konusu milli ve dini değerlerimizden beslenen, kendine has ve tabiri caizse şahsiyet sahibi korku filmleri 2005’ten itibaren yapılmaya başlanmıştır. Bir sinema meraklısı olarak Karacadağ’ın sinemamıza getirdiği bu milat ile şahsım ve milletim adına oldukça iftihar ettim. Karacadağ’daki bu büyük sanatsal idealizme binaen çektiği her filmi bizatihi sinemada izledim ve arkadaşlarıma izlettirdim. Lakin Karacadağ filmlerinin gösterildiği sinema salonlarında gördüğüm kalabalık bir elin parmağını geçen bir meblağa ulaşamadı.

Bu alakasızlık için sinema izleyicilerini suçlamamak lazım. Çünkü esas cürüm ve kabahat bu güzel korku filmlerini kasten ve inatla millete tanıtmayan medyadadır. Aynı şekilde, filmlerinde sırf dini muhtevalı unsurlar kullanıyor diye Karacadağ filmlerini senelerdir görmezden gelen ve adeta her dakikası erotizme boğulmuş sözde romantik filmleri pohpohlayan sinema eleştirmenleri de bu cürmün bir numaralı faillerindendir.

Filmlerinde kıyamet konusunu kilise, incil, rahipler gibi Hristiyan temalarını kullanıp üzerine bol etorizm ve kadın vücudu ilave ederek işlemek yerine; cin, şeytan, dabbe gibi İslami unsurları kullanıp Kuran ayetleriyle işlemeyi tercih eden bir yönetmen elbette ki sol tandanslı sinema camiamızın alakasını çekmeyecektir. Hadi bu normal bir vaka. Peki ya aynı filmlerin sağ-dindar kesimin alakasını çekmemesine, aksine bu kesimin “yahu dinimizi korku unsuru olarak yansıtıyor, bunlar din düşmanlarının oyunu!” gibi salakça tepkilerine maruz kalmasına ne demeli!

Bu sözde sinema eleştirmenlerimiz Hasan Karacadağ’ı ve filmlerini ne kadar görmezden gelirse gelsinler… Hatta lafazan İslamcılar da istedikleri kadar tekfir sanatını icra ederse etsinler! Şu bilinsin ki Karacadağ filmleri uluslararası sinema camiasında, bilhassa uzak doğu ülkelerinde neredeyse Türkiye’de olduğundan daha çok beğeniliyor ve konuşuluyor. Bu “öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” vaziyeti bir yandan beni memnun etse de diğer yandan şahsımı oldukça teessür etmekle birlikte gururuma dokunuyor. Bu sebeptendir ki; bir destekçisi olarak Hasan Karacadağ’ın ve filmlerinin Türkiye’nin en çok tıklanan sitelerinden biri olan Yazete’de gündeme gelmesine elimden geldiği müddetçe katkı sağlamak istiyorum.

Hasan Karacadağ’ın 8 senelik bir sinema serüvenini ve anlatım dilini bir yazıda anlatabilmek mümkin değildir. Bu yüzden bu yazıyı okuyan kardeşlerimizin mutlaka Karacadağ’ın filmlerini bir şekilde izlemesini ve üzerine tefekkür etmesini talep ediyorum.

Selamlar…

YORUM YAZ
TOPLAM 6 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - Resul Tiryaki:31 Ağustos 2013, Cumartesi 02:00

  • - sertaç:30 Ağustos 2013, Cuma 17:31

  • - Ersel Yerlikaya:30 Ağustos 2013, Cuma 17:25

  • - yahya temurtaş:30 Ağustos 2013, Cuma 17:21

  • - ismini vermek istemeyen okuyuc:30 Ağustos 2013, Cuma 16:49

  • - halit emre:30 Ağustos 2013, Cuma 16:32