Öncelikle biraz tarihinden bahsedelim.Doğu Türkistan’ın tarihini, Türk tarihinin başlangıcı içinde değerlendirmek lazım. Türk tarihinin başlangıcı, aynı zamanda Doğu Türkistan tarihinin başlangıcıdır. İslamiyet’i kabul ederek, Müslümanlığın Orta Asya ve Uzakdoğu’daki bayraktarlığını yürüten Karahanlı Devleti’nin yıkılmasıyla beraber, zengin doğal kaynaklara sahip olan Doğu Türkistan bu tarihten itibaren Çinlilerin tehdidi ve saldırısına muhatap olmuşlardır.
Doğu Türkistan birçok Türk Devlet, Hanlık ve Beylikleri’ne ev sahipliği yapmıştır. İskitler’e, Hunlar’a, Göktürkler’e, Kutluklar’a, Karluklar’a, Cengiz İmparatorluğu’na ev sahipliği yapan Doğu Türkistan’da 744-840 yıllarında Uygur Devletleri kurulmuştur. Daha sonra Karahanlılar’a ve Seyidiye Hanlığı’na merkezlik eden bu Müslüman Türk yurdunun huzuru 1759 yılında Çin-Mançu Hanedanı’nın işgali ile son bulmuş ve bu tarihten itibaren günümüze kadar süre gelen üzücü olaylara sahne olmuştur. 1759 yılından günümüze 200’den fazla silahlı ayaklanma olmuş ve bu dönemlerde Doğu Türkistan halkı 3 defa bağımsızlık ve özgürlüklerine kavuşmuşlardır:
1863 yılında bağımsızlığa kavuşan Doğu Türkistan’da Yakup Han Bedevlet başkanlığında Kaşgarya Hanlığı kurulmuş ve bu devlet Osmanlı Devleti’ne biat ederek tabi olmuştur. Rusların ve İngilizlerin de tanıdığı bu bağımsız devlet 1876 yılında yeterli destek alamadığından Çin-Mançu Devleti’nce yıkılmıştır. Doğu Türkistan’ın milli adı bu dönemde 1884’de “yeniden ilhak edilen, fethedilen toprak” anlamına gelen “Şİncan” adı verilerek Çin İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Bu tarihten itibaren merkezden bağımsız, daha otoriter Çinli Genel Valiler dönemi başlamıştır.
1933 yılına gelindiğinde Çinli Genel Valilerin dikta rejimlerinden ve baskılarından bunalan soydaşlarımız ayaklanarak ikinci, defa bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Kaşgar’da Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti adlı bir devlet kurulmuş ve Atatürk’ün de bilgisi ve onayı dahilinde bugünkü ay yıldızlı Gökbayrak, bu Cumhuriyet’in resmi milli bayrağı olarak göndere çekilmiştir. Ne var ki bölgenin zengin yer altı maden kaynaklarından faydalanması karşılığında Rusların desteğini alan Çinliler bölgede tekrar hakimiyeti ele geçirmişler ve 1937’de bu milli devletimiz yıkılmıştır.
1944 yılına gelindiğinde İkinci dünya Savaşı’ndan faydalanarak soydaşlarımız bir kez daha ayaklanmış ve merkezi Gulca’da Doğu Türkistan Cumhuriyeti kurulmuştur. 1946’da Çinlilerin ve Rusların da katılımıyla bölgede “Karma Hükümet” oluşturulmuştur. 1949 yılına gelindiğinde ise merkezi Çin’de iktidarı ele geçiren komünist Çin birlikleri tarafından işgal edilmiş olup, bu vatan parçasındaki 30 milyon insan, 60 yıldır kendi topraklarında esaret altında cehennem hayatı yaşamaktadır.
Hepimizin bildiği “Çin işkencesi” kavramı tabiri vardır. Bu tabir, gerçeğin ifadesidir. Tespit edildiği kadar yakın geçmişte Doğu Türkistanlılar üzerinde tam 118 çeşit Çin işkence çeşidi uygulanmıştır. Günümüzde de işkencenin her türlüsünün Doğu Türkistan mahkûmları üzerinde uygulandığı işkence metotları insan hakları örgütleri tarafından kayıt altına alınmıştır. İşte Doğu Türkistan’da soydaşlarımıza uygulanan işkence örneklerinden bazıları şunlar:
Mahpusları ağaç kazığa oturtma,
Sol elini masaya çiviyle çakıp, sağ eliyle itirafname yazdırma,
Çemberle kafatasını sıkıştırma,
Buruna biber suyu akıtma,
Çıplak bedene kızdırılmış yağ saçma
Aşık kemiği ezme,
Aşil tendonunun kesilmesi,
Mahpusların ayak bileklerine (yıllarca) 10 kg ağırlığında pranga takma cezası.
Mahpusların ellerine kelepçe takma cezası.
Bu cezalarda üç çeşit kelepçe takılır:
Bir el omuz üstünden, bir el omuz altından alınarak çapraz bir durumda bağlayarak dolaştırma cezası
Su gölçekine çılaş (boğazına kadar soğuk suya sokma),
"Buz koğuşuna" koyup dondurma,
Sopalama,
Telle kaplanmış kamçılarla çıplak bedeni kırbaçlama,
Çivi kakılmış tahta [düzlem] üzerinde durdurma,
Küçük kömür ve cam parçaları üzerinde dizlendirme,
Boyu eni bir buçuk metre koğuşlara hapsetme cezası.
Aç bırakma cezası.
Sert emek cezası.
Birinci bağlak cezası.
Eller yukarıda, eller arkadan bağlı vaziyette veya baş aşağıya doğru Asmak işkencesi.
Binlerce insan önünde "güreş" yaptırarak, özeleştiri yapmaya zorlamak;
Emek işkencesi: Kamplarda (yazın) 12 saat çalıştırılır. Bundan başka kişi başına 1000 kg gübre, 1000 kg yem haşek (saman, ot), 500 kg iğde, 500 kg buya yıltizi toplama cezası verilir. Bütün bunlar iş vaktinin dışında yapılması zorunlu emeklerdir.
Uykusuz bırakarak, sorgulama işkencesi
koğuşlarda istirahat ettirmeden suçunu düşünmeye zorlama işkencesi.
Hastayı tedavi etmeme cezası.
Amburla [kerpeten] tırnak çekme işkencesi.
Kışları koğuşa sıcak hava vermeme cezası.
Bize düşen görev soydaşlarımıza sahip çıkmalıyız.Anadolu adı üstünde ana kucağıdır. Bu ana kucağımız bütün Türk Dünyasını kucaklamak mecburiyetindedir. Hürriyetine kavuşmuş olanlarıyla özerk yaşama kavuşmuş olanlarıyla, hala ne hürriyetini nede özerkliğini elde edememiş olan hala esaret altında bulunan kardeşlerimizin meselesi Anadolu insanının yani bizim meselemizdir. Acıda, çilede, sevinçte, mutlulukta beraber olmak birlikte olmak bizim davamızdır.
Bir bayrak rüzgar bekliyor. Bu rüzgar bekleyen bayraklardan biriside Gök Bayrağımızdır. Biz bunun olacağını biliyoruz. Ama yapmamız gereken şeyler var. Sahip çıkmalıyız. Gazi Mustafa Kemal 29 Ekim 1923’de bir konuşmasında ‘’Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Dünya bir gün yeni bir dengeye kavuştuğunda, Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostluğumuzun bünyesinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır: manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür, tarih bir köprüdür köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir’’ demiştir. İşte bugün de Çin Türkiye’yle dost olması gereken bir ülke geleceğin dünyasında Çin mutlaka olacaktır. Nüfusuyla, ekonomisiyle güçlü bir ülke olacaktır. Ama Çin’in var olabilmesi ve büyük olabilmesinin tek yolu o uçtan bu uçtaki Türkiye’yle iyi ilişkiler içinde bulunmasıydan geçer. Çin’in Türkiye’yle iyi ilişkiler kurabilmesinin tek yolu ise Uygur Türklerinin insani haklarının tümünü vermesine bağlıdır. Onların Şincan dediği bizim Doğu Türkistan diye hitap ettiğimiz soydaşlarımıza özerklik tanımıştır. Ama bu sözde kalmıştır. Uluslararası Hukuka uygun şekilde bunun bütün gereklerinin yerine getirilmesi , barışın, huzurun sağlandığı bir düzen kurulmalıdır.
Soydaşlarımızın kendi topraklarında atom denemelerine kalarak yok edilmesine, asimile edilmesine değil. Kendi topraklarında madenlerini, yer altı zenginliklerini kullanarak işbirliği ile ekonomik potansiyelini iktisadi işbirliğine kullanmak suretiyle kendi topraklarında hür ve insanca yaşamasına Çin’in razı olmasına bağlıdır. Bölgenin huzuruda buna bağlıdır. Ya bu olacak Asya ve dünya huzura kavuşacak ve barış içinde yaşayacak. Ya da hiçbir zaman bu coğrafya huzura kavuşamayacak ve Çin’de hiçbir zaman huzurlu olamayacaktır.
KURTULUŞ MİLLİ MARŞI
( Türkiye Türkçesi )
Kurtuluş yolunda su gibi aktı kanımız,
Senin için ey yurdum, olsun feda canımız
Kan dökerek, can vererek, seni kurtardık,
Kalbimizde, kurtuluş için imanımız vardı.
Yar oldu, himmetimiz sana,
Dünyaya hükmetmişti geçmiş ecdadımız.
Yurdum, kanla temizledim seni,
Asla kirletmeyiz, Türk’tür adımız.
Atilla, Cengiz, Timur dünyayı titretmişti,
Kan veripi şan alan biz onların ahfadıyız.
Can verdik, aktı kanımız, aldık düşmandan intikam,
Yaşasın, hiç sönmesin parlasın istikbalimiz.
QURTULUŞ MİLLİ MARŞİ
(Uygur Türkçesi)
Qurtulush yolinda sudek aqti biznig qanimiz,
Sen üçün ey yurtimiz bolsun pida janimiz.
Qan kiçip hem jan birip akhir qurtuldurduq sini,
Qelbimizde qutquzushqe bar idi imanimiz.
Yar-i hem dem boldi biznig himmitimiz sen üçün,
Dunyani sorghan idi ötken ulugh ejdadimiz.
Yurtumuz biz yüz-közigni qan birle pakizliduq,
Emdi hiç kirletmigeymiz çünki Türktur namimiz.
Attila, Çinggiz, Tömür Dünyani Titretken idi,
Qan birip nam alimiz biz ularnig evladibiz.
Çiqti jan hem aqti qan düshmendin boldi el aman
Yashisun hiç öçmüsun parlansun istiqbalimiz
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
Güzel bir yazı tebrik ederim
Çok güzel bi yazı olmuş tebrik ederim inşallah devamı gelir.
Hakan Yurtsever beye katılıyorum eğer doğruysa gerçekten gıpta ettim.Umarım yeni netişen gençliğimize örnek bir kişi olur.yolunuz açık olsun
Eline sağlık, yazılarının devamını bekliyoruz.
Hakan bey profil linkini atarmısınız lütfen
Geriye dönük verdiği tarihi bilgiler ve hatırlatmalar ile güzel bir yazı olmuş.
Yazmış olduğunuz bu güzel yazı için sizi tebrik ediyorum.Yazılarınızın devamını büyük heyacanla bekliyorum :)
Ömer Faruk bey yazınız ben içten etkiledi ben Doğu Türkistanda böyle birşey olduğunu bilmiyordum.Birde rica etsem bi iletişim adresi alabilirmiyim.Teşkkürler
Emeğinize sağlık.Galiba ilk yazınız ama gerçekten çok güzel.