ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

TEYAKKUZ FREKANSI/Aforizmalar 11

Ömer Faruk KARATAŞ

07 Haziran 2013 Cuma 16:23
  • A
  • A

Es-Sabur olan Allah’ım!
Varlıklar arasında insanı 1. sıraya koyan Allah’ı sıraya bile almayanlar var. Sabrın ne kadar büyük ve adaletin ne kadar anlamlı ve değerli ya Rabbi!

Onur…
Her şeye eyvallah demek korku ve zilletin eseri, rezalet ve felaketin habercisi, şahsiyetsizliğin başlıca sebebidir. Hayır diyemeyenin evetini kim kale alır ki? Onur, hiçbir kaygı ve menfaate tercih edilemeyecek kadar değerlidir. Zira aklını ve onurunu kaybetmeyen gerçekte bir şey kaybetmiş, bunları kaybedense aslında bir şey kazanmış sayılmaz.

Şahıs mı, ilkeler ve sistem mi?
Birçok dava, lideriyle zirvelere çıkar ama davanın ideolojik sarhoşluğu, sistematik idame mekanizmasının zafiyetleri yüzünden liderin ölümü, davanın da ölümü demektir ve dava devam ediyor olsa da cazibe ve etkinliğini kaybeder. Demek ki ferdi bilinç ve aksiyon esas olandır.

Şahs-ı kaim…
Koyun gibi güdülmektense gerektiğinde aslanlar gibi tek ve zor yaşayabilmeli; esirce keyif çatmaktansa özgürce feleğin çemberinden geçmeyi yeğlemeli ve bunun sanıldığından çok daha fazla huzur verici bir iksir olduğunu, bunu tatmayanlar bilmese de Müslüman bilmeli…

İnsan iradesi…
Zorunlu yok oluş fikrine itibar edeceksek tarih şuurundan, insanın tarihe müdahale gücünden ve iradesinden söz etmemek gerekir. Tarih kehanetlerle değil, ilahi yasalara uygun iradelerle yazılır.

Tabiatla hemhaliyet…
Tabiat insanda mündemiç, insan da tabiatta müdahil bir misafir. Tabiatın sürekli veya değişken kelime ve cümlelerini okuyamayanlar; söylediğini ve anlatmak istediğini duymayanlar, asla kalıcı şeyler söyleyemezler ve üretemezler.

Mümin olmak…
Mümin olmak iradi bir tercihtir ve her tercihin gerektirdiği ‘Bilinmesi ve yapılması gerekenleri’ olur. Bir mümin için de bu levazımat söz konusu olduğuna göre ‘Bilinmesi ve yapılması gerekenler’ listesinin sağlıklı ve güvenilir bir referansa dayanması gerekir ve doğal olarak müminin referansı da öncelikle ve özellikle Kur’andır ve tabii ki Kur’anın ilk muhatabı ve pratik hayata tatbikinde olmazsa olmaz rehber olan Resulullahtır(s.), onun sünnetidir. Bu temel iki referansın onaylamasına uygun olanlar kabule, aykırı ve uyumsuz olanlar da redde konu olur; doğal olarak böyle olması gerekir. Nelerin uygun olup olmadığı ise bilmek ve kavramakla, bunu gerçekleştirmekse anlamakla ve gereğini tatbik için gerekli olan etkin bir iradeyle mümkündür. Bir müminin kim olup kim olmadığını veya neleri yapıp yapmaması gerektiğini belirleyecek olan Kur’andır. Bu yüzden Kur’anda itikadi, ibadi, ahlaki, kavli, fiili, akli, ruhi ilke ve esaslar, hüküm ve talimatlar belirleyici ve yönlendirici olarak zihnimizde, ruhumuzda, akıl ve muhakememizde merci, melce’, mesnet ve merkez edinilmeli, kendimizi bu ilahi rehberlik aynasında muhasebeye tabi tutmalıyız. Kur’anın ütopik/hayali bir manifesto, ideolojik bir prospektüs değil içiyle dışıyla hayatı imar, inşa ve ıslah için inzal/ikram edilmiş bir hitap, uygulanabilir bir nizama çağıran ilahi bir tenezzül, bir davet olduğunu bilmeli, bilmekle kalmamalı gereğinin gayretinde olunmalıdır.

Konuşmak, ses çıkarmak mıdır?
Marifet çok konuşmak değil, az da olsa mantıklı, tutarlı, özlü, anlaşılır, samimi, ciddi ve gayeli konuşmaktır. Sen çağrını yap; yankı ister gelsin, ister gelmesin… Sen, yapman gerekenlerle mükellefsin. Mücadelende yalnız da değilsin. Ya olması gerekenlerin savaşçısı ya da olanların mahkumu, esirisin!

İbadet…
İbadet; varoluşumuzun sebeb-i hikmeti, zirve şeref. Allaha ‘Semi’na ve ata'na’ kararlılığı ve heyecanıyla huzurda hazır duruş kararlılığı, Onun rızasına muvafık bir şuur ve zihniyetle ömrü leh'e çevirme ameliyesi… Zarif kulların nasibi, alamet-i farikası, ademin adamlığı. Özgürlüğün ta kendisi…

Hakikat…
Bir şey neyse o. Gerçek ve doğru olan. Sözün, eylemin, varlığın özü, aslı ve esası. Mecazi olmayan anlam. İlahi rehberliğe bağlı olan ve bu rehberliğin ilke ve esaslarına, ölçülerine ve tariflerine uygun olan. Gerçekleşmesi kaçınılmaz ve kesin olan. İhtimal ve şüphe barındırmayan durum, değer, varlık, olgu ve haberler.

Cehalet…
Öyle bir karmaşıklıklar arenasındayız ve zihinlerimiz öylesine bulanık hale gelmiş ki önce cehalete yükselmemiz ve bunun için de bulanıklıklarımızın, çözülmesi zorlu bir düğüm haline gelmiş girift başkalaşım kırıntılarımızın, iç çelişkilerimizin farkına varmalı ve sonra cehaletimizi kabullenmeli ve sonrası da buna göre bina edilmeli. Yoksa yığdıkça malumatımız artıyor ama cehalet ve gaflet dünyamız iyice içinden çıkılmaz hale geliyor…

İdealar ve İslamiliği…
‘Komünist olunmadan Müslüman olunmaz! (İsmet Özel)’ Tarihteki büyük Müslümanların; yani peygamberlerin, o peygamberin yanındakilerin ve izlerinden giden sair salihlerin hangisi komünizmin (veya sair ideolojilerin) idealarını seslendirdi ya da komünizmin idea ve söylemlerini İslami ilkeler doğrultusunda nasıl meşru bir zemine oturtuyor? Beşeri olanla ilahi olan bu şekilde aynileştirilmiş olmuyor mu? İslam sadece siyasi söylemleri olan bir ideoloji midir? Yoksa temel-detay tüm parçalarının birbiriyle uyumlu haldeki ilahi bir bütünlüğe sahip bir nizam mı? Yani amaç sırf benzerlikleri bahane veya malzeme edinerek komünistlerin dinamik samimiyetlerinin cazibesinin hatırına onları İslam’a çekmek mi veya umursamaz, bilinçsiz ve samimiyetsiz Müslümanları adam etmek veya entelektüel gayz ihtirasını tatmin için söylenmiş bir iddia mıdır bilmem. İsmet Özel’in düşünce hayatımızdaki önemli ve ayrı bir yeri olsa da kendi içinde harmanlaştırdığı ve alternatifsiz gördüğü idealarına muvafık şaz/marjinal iddiaları savunması ister istemez ihtiyatlı olmayı gerektiriyor.

Olmak ya da olmamak…
Olanda kaybolmayıp olması gerekene doğru vahiy, sünnet, ilim-irfan, dünün mirası, bugünün farkındalığı ve gerçeklikleri üzerinden yürüyen seviyeli, bilinçli, donanımlı, istikrarlı, dengeli, ahlaklı, içinde ve dışında yaşadığı hayatın faruku, sağlam ve dinamik bir muhakemeye sahip, doğrularının tavizsiz mümessilleri olmalı; böyle çevrelerin oluşmasına gayret etmeli, böyle nesiller yetiştirilmeli…

Problemlerin temel kaynağı ve çözüm teklifi…
Yanlış nokta ve adreslerde doğru ve yapıcı tespitler yapılamaz. Yapma imkanında yapılmayan doğruların ve yapmama imkanında yapılan yanlışların, iç-dış, beri-öte fiyaskoların sebebi olduğunu; hayatın ilahi, tabii ve fıtri anlam ve değerler örgüsünün tercihlerimize bağlı olduğunu; içte bitmeyen sorunun dışta da bitmeyeceğini anlamalı. Tercih ve eylemlerimizin bizim kim ve ne olduğumuzu-olmadığımızı/kim ve ne olacağımızı belirleyeceğini asla aklımızdan çıkarmamalıyız.

Marifet…
Marifet, artist ya da aktristleri bilmek değil, senaryoları ve senaristleri tanımaktır…

Nitelikli hayat…
Çok, uzun ve rahat yaşamak değil az, kısa ve zor da olsa düzgün, harbi-hasbi yaşamaktır…

Zenginliğin hası…
Zenginlik servet ve şöhret çokluğunda değil, az da olsa sahip olunanların kıymetini bilmede ve yerinde kullanma bilincinde ve becerisindedir.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.