Denge ve değerler dengesi…
Hayatı anlamlı ve değerli kılan şeyler bile disiplinsiz ve kontrolsüz ise değer olmaktan çıkar. Hayatı da, hayati değerleri de altüst eden sınırsızlık, dengesizlik ve ayarsızlık huzur, saadet, anlam ve düzeni tehdit eden en esaslı tehlikelerdendir.
Konjonktürel farkındalık…
Toplumsal veya küresel realitelerinin farkındalığında yaşadığımız dönem ve dönemeçler hangi yöntem, yaklaşım ve uygulamaları gerektiriyor ve uygun olduğunu gösteriyorsa-tabii ki Müslümanca bir usul, çizgi, yaklaşım ve bakışla-onu benimsemek lazım; yoksa körlük, körce bir taassup ve şartlanmışlık zarar ve ziyanı artırmaktan ve neticede sıkıntılara yol açmaktan gayrı bir işe yaramayacaktır.
Testiler, dökülenler…
Zihniyet nelerle doluysa amelden o dökülür. Rezaile mimar olmaktansa fezaile amele olmalı…
Kişilik mesafe gerektirir…
Ne başkasını malzeme olarak görmeli, ne de başkalarına malzeme olmalı… Çizgilerimizi korumalı, hem kendimiz aşmamalı ve hem de kimseye aştırmamalı. Onurlu bir duruşla temel dayanak noktalarımız korunmalı yoksa yaşamakla yaşamamak arasındaki farkın bir değeri olmayacağını, olamayacağını unutmamalı…
Küresel şuur…
Aklen, ruhen, ahlaken materyalleştirilmiş, zavallı bırakılmış insanlara unuttukları hatırlatılmalı, onur ve özgürlükleri geri verilmeli, üzerlerinden oynanan oyunları, dönen kirli dolapları, çıktıkları ve bir türlü inmedikleri kulelere kendi gafletleri ve umursamazlıkları yüzünden çıktıkları gösterilmeli; yarasalarca edinilen illegal servetler gösterilmeli, insanlara emeklerinin ve haklarının yendiği anlatılmalı…
Dünyalık vicdan…
Bu dünyada hem vicdanlı hem de rahat olunamaz. Bir insan rahatsa ya vicdansızdır, ya vicdanlı olduğunu zannediyordur ya da vicdan ticareti yapıyordur…
Sevgi güzeldir ama…
Sevgi güzeldir ama denge ile korunmazsa tehlikeli ve zararlı hale gelme riski çok yüksektir. Bu Allah sevgisi için de geçerlidir ve haliyle daha da büyük risk taşır. Burada dengeyi sağlayacak olan nedir? Doğru bilgi ve bilince dayalı itaattir. Ayrıca iman açısından itaate sevk etmeyen sevgi kadar tehlikeli az şey vardır.
Yılbaşı ve yeni mutluluklar…
Yılbaşının insanlara bir şeyler getireceği falan yok. İnsanlar, inanmasa da eğlenmek ve boş hayallere kapılarak kendinden uzaklaşmanın tadını çıkarmaktan başka bir şey düşünmüyorlar o kadar. İnsanlar gerçeklerden ve kendilerinden kaçarak huzur ve mutluluk bulamazlar, yani kendilerine gelerek bulurlar. İnsanların kendilerinden bu kadar uzaklaşmalarını anlamak ise zor değil. Şeytani, şehevi, mali, çevresel vs. dünyevileşmenin zehri böyle bir panzehiri gerektirir.
İlahiyat ne demek?
İslam’ın teoloji olarak algılanması, İslam söz konusu olmasa bile kendi başına teolojinin bilim olarak tartışılması gerekir. İlahiyat olarak adlandırmak bile sorunlu. İslamiyat daha uygun. Çünkü İslam’ın konusu sadece ‘ilahiyat’ değil; dünyeviyat, hayatiyat, ahlakiyat vs.
Nasıl bir çizgi?
Bir Mutezile ansiklopedisi hazırlamak lazım. Mutezile-Maturidi çizgisini yakalamak, ortaya konulan çalışmaları bu çizgide değerlendirmek, kaşarlanmış mantıkla aynı kılçıklı ve stres yapan laubali yorumları derinden ve temelden sarsıp neyin ne olduğunu-ne olmadığını ciddiyetle ortaya koymak lazım. Yeter artık! O kaşarlı mantıkla bir yere varılamayacağı, mevcut muhafazakar İslam anlayış ve algılayışını devam ettirmeyip başta Kur’an-tefsir olmak üzere diğer İslami ilimlere dinamik bir hayatiyet kazandırmak lazım. Çok mu oluyoruz yani...
Uhuvvet ve i’tisam…
Allahın kulum dediğine kardeşim denilememesi; ayet ve hadislerle bina edilen İslam’ın temel sabitelerinden, esaslı umdelerinden olan uhuvvet ve itisam dururken, etnik ve ideolojik kaygı ve gerekçelerle aykırı bir duruşta olunması, bunun oyuna gelmek de değil oyunun gönüllü piyonu olmak anlamına geldiğinin fark edilememesi, fark edilse de önemsenmemesi, bunun ciddiyetinden bihaber olunması…
Öncelikler, önceliklidir…
Talim, tarif, terbiye, tefekkür, telif, tercih, ifade, amel vs hayatını anlamlı ve değerli kılan ve kimliğini belirleyecek olan birçok husus ve alanda önceki-sonraki, farz-nafile, büyük-küçük, çok-az, öz-şekil, temel-tali, tümel-tikel, asıl-fer, derin-yüzeysel, elzem-lazım, ehem-mühim tefriki yapılabilmeli, bunun farkına varıp teorik ve pratik oluşumları buna muvafık kılacak. Yoksa hayatı doğru anlama ve tanıma, ömrünü anlamlı-amaçlı kılma adına üzerine bina edeceği zemini olmadığı veya kaygan bir zeminde durduğu için yaptıkları da, yapacakları da havada kalacak veya sağlam ve güvenilir bir istikametin devamını getiremeyecek, getirse de içi boş, yavan, ruhsuz bir ritüele dönüşmekten ibaret kalacaktır. Sorunlarımızın sebep ve kaynağı İslam’la hemhaliyetimizdeki ciddiyet ve samimiyet eksikliğinde ya da yokluğunda aranmalıdır. Daha da öte bu hemhaliyetin nasıllığından önce niçin’inin gafletinde… İnsanların, dini bilgi, algı, kavrayış ve yaşantıda asli kaynaklarının hakikatleri hususunda bunların bilgi ve bilinci yerine dini, akli, ilmi, fikri dayanaklardan yoksun; doğru mu eğri mi olduğu belirsiz meçhul duyuşlara, belirsiz ve rastgele hissiyatlara, heva, tahmin ve hazır fetvalara rağbet ve istinat ediyor ve zaten dinin doğrularına ilgi bakımından kapalı, umursamaz ve ciddiyetsiz olması veya bunu angarya, uzman işi zannetmesi… Habl-i metine tutunmak yerine beyt-i ankebuta sığınılma durumu yani! İslam’ın yaşanılabilir/uygulanabilir oluşundan emin olunamaması ve bunun ‘Ya hep ya hiç!’ mantığıyla takviye edilmesi… Daha neler, neler…
Mezhepler…
Selef, Şia, Mutezile vs. aykırılıkları teville yumuşatmadan, ama zararlı olmayan farklılıkları da tu kaka etmeden, tecrit edip her birinden alınması gerekenler almalı; her bir İslami ekolü ve mensuplarını ortak bir medeniyet ve ümmet anlayışı içinde değerlendirebilmeli; tefrik ve temyiz ölçülerini de kaçırmadan kardeşlik potasında kabul edebilmelidir. Kimse ya da hiçbir grup İslam’ın tek ve alternatifsiz yorumu değildir ve olamaz. İnsanın olduğu yerde sorunlar da güzellikler de vardır. İbn Teymiyye de, Geylani de, Kadı Abdulcebbar da-başka sembol isimler de verilebilir- bu ümmetin değerleridir. Hatalara ve yanlışlara hayır, güzelliklere ve inceliklere evet denilebilmelidir. Mezhepler ümmetin bilgi, fikir, metot ve yorum zenginliği iken ümmetin parçalanmışlığı için gerekçe olarak kullanılarak anlayıp yorumlamak, bir de bunu İslami hizmet adına savunmak cehalet, hamakat ve gaflettir. Mezhepler, köşeli, siyah-beyazlı mantıklar için tekfir-tadlil metre’si ya da terazisi değil, İslam’ın değişik yer, zaman, şart ve durumlar için esnek bıraktığı alanlar için usulü belirlenmiş ve zamanla değişebilir özellikteki alternatif yorum zenginlikleridir. Mezhepler ‘Din içinde din, dine alternatif din, dine rağmen din…’ değildir. Ve artık mesnet olarak iki temel referansa dayanan/dayanması gereken mezhepler arasında tercihler, telfikler, içtihatlar garip karşılanması, Allah’ın mezheplere ve imamlarına değil İslam’a: Kur’ana ve sahih sünnete çağırdığı artık doğru dürüst anlaşılmalı. Dinde yorumlar delilli-gerekçeli ve usulünce olursa ufuk açıcıdır ama böyle olsa bile tek alternatif anlam/dinin tek yorumu olarak dayatılırsa, bu en başta dini bilmemektir. Rahmetler yanlış ve rastgele anlayışlar, algılayışlar ve yaklaşımlar yüzünden zahmetlere çevrilmemeli. İmaj ve görüntü eksenli Müslümanlar nasıl bir dünyada yaşadıklarının, bu dünyada nasıl yaşanması ve örneklik oluşturulması gerektiğinin hesabını yapmalı; nasıl yaşanır, tavır ve duruşa sahip olunursa yerinde, etkin, yapıcı, doğru ve değerli bir şey yapmış olunacağı bilinir ve gereği icra edilirse var olmanın ve var kalabilmenin hakkını işte o zaman verebiliriz.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.