Tevazu kimlere yakışır…
Tevazunun yaşla ilgisi yoktur. Kendinin, yani artı ve eksilerinin faruku olan, insaniyet kaygısında olan güzide insanların hakkıdır ve onların nasibidir. Tevazu taslayanlarsa, tevazuyu yüzlerine gözlerine bulaştırırlar da farkında olmazlar…
Az, küçük, kıymetsiz şey yoktur…
En kısa anların, en küçük nesnelerin, en az eşyanın insanca farkına varmalı, değer bilip değerlendirmelidir. Görülecektir ki kısa, küçük ve az diye zannedilenler ne kadar uzun, büyük ve çokmuş...
Soğukkanlılık…
Soğukkanlılık ve dikkat, hayatın elim-leziz her anında huzur ve rahatın iki temel anahtarıdır.
Hükmetmek…
Tek taraflı hükmedenler, hele de özellikle böyle yapanlar şeytandan bir damara sahip demektir. Hükmetmek, insanlık kaygısına sahip olanlara yakışır.
Hak-batıla dair…
Hakkın delaleti olmazsa batılın dalaleti devreye girer. Zaten sürekli devrededir. Her sese, herkese değil hakkın şahidi gür ve hür seslere itibar et.
Gazeteler ve diğerleri…
Türkiye’de gazeteler daha çok sağ, sol, İslamcı, liberal, sosyalist, marksist, dindar, pozitivist, materyalist, bilimci vs. kesimlerce ya ideolojik tiryakilik, ya promosyon, ya cinsel sapıklık, ya entel takılmak/görünmek, ya safını belli edip dostlar alışverişte görsün diye okunur. İlmi, fikri, ahlaki kaygılar, ideolojik ciddiyet gereği okuyanlar ve bunlara hitap eden yayınlar istisna da olsa söz konusu. Hangi gruptan olursa olsun, hangi ideoloji takip edilirse edilsin fikriyatını ciddiye alanlar, her türlü pespayeliğin, iğrençliğin, sahteliklerin, sanallıkların, laçkalığın, yamuklukların ayyuka çıktığı şu zamanda saygıya fazlasıyla layıktırlar.
Tenkide dair…
Eleştirilmek nimettir; çünkü söylenen sözün ya da eylenen işin ciddiye alındığını, değer verildiğini gösteren bir işarettir; tabii ki gerçekten de eleştiri ise… Yani laf salatası değilse; usullü, sınırlı, delilli, dengeli, yapıcı ve düzeyli ise…
Siyah-beyazdan başka renk yok mu…
İlmi, fikri meseleleri, konu ve kavramları, tartışmaları GS-FB maçı gibi okumak, anlamak, algılamak, izlemek ve gözlemek anlamsızdır, komedidir ve tabii ki zaman kaybıdır.
Kendine düşmanlığın böylesi…
İnsanların dinlerine göre yaşaması neden rahatsız edicidir? Çünkü din iyi, güzel, doğru, yararlı, gerçekçi, hak olana çağırır! Sesi bastırılsın ki meydan boş kalsın, isteyen istediğini yapabilsin ve zevk-u safayı daimi kılmada güç ve para her şeyi mubah kılsın. Doğruların, adalet ve merhametin olduğu yer ve zamanda yarasaların, çakalların, yılan-çıyanların rahat olabilmeleri mümkün mü?
Dünya, mukayyet değerler diyarı…
Mutlak anlamda özgürlük yoktur ama mutlak anlamda tersi de söz konusu değildir. Dünya mukayyet değerler, imkanlar, nimetler, olgu ve durumlar diyarı…
Bir diyalog…
Duvara dedim ki:
-Ey duvar beni neden anlamıyorsun?
Duvar da dedi ki:
-İnsanlar çok mu anlıyor ki...
Genellemeler yanıltıcıdır…
Genellemeleri daha çok cahiller yapar; çünkü uzun boylu düşünmek zahmetine katlanmak, tahkik, tahlil, tetkik, temyiz ve tefrik etme inceliğine ve hakşinaslığına sahip olmak, bu zorlu zahmetlere katlanmak gibi bir dert ve kaygıları yoktur…
İnsanların imlası…
Çizgisizlerin noktalanması kolay olur; zira hayatlarında, tercih ve kararlarında bir türlü ünlem koyamadıkları gibi virgüllerden kurtulamazlar... Noktalanmaları da başkalarınca gerçekleşir. Yani satılabilir, malzeme olarak kullanılabilir, olmasıyla olmaması arasında itibar edilecek bir anlam ve gerekçenin görülemeyeceği yavan, ucuz ve silik bir hayattır onlarınki.
İnsanlık hali işte…
Esaslı problemler varken detay hatta yapay sorunlarla insanları oyalamak gaflet de değil ihanettir. Siyasi, sosyal, etnik, ekonomik, hukuki, hatta dini ve manevi aşırılık ve abartılı sertlik ve yumuşaklıklar, ferdi hayatta olduğu gibi kitlesel hayatta da yılgınlıklara, anormalliklere, sıkıntılara ve acziyetlere neden olur.
Gerçek kahramanlar…
İdealine aşık, kimlik ve karakteri düzgün ve tertemiz, kararlı ve cesur öğretmenler, sanatçılar, yazarlar ve hakiki devlet adamları… İşte benim gerçek kahramanlarım!
Bütün ve parçaları…
Bilginin, ilginin, algının, sezginin doğru olması güzel de doğru yer ve zamanda ibrazı şart. Bir doğru eğer yanlış bir bütün içerisinde ise yol açtığı yanlış daha etkin, çözümü çok daha zor hale gelebiliyor…
İdrak guslü…
Sürekli gelip geçenlere zamanında ve yerinde dur diyemezsek deler de geçerler... Bir idrak guslü gerek, kuru yer kalmayacasına...
Kulluk ve insaniyette denge…
Allah’a karşı görevlerimiz bizleri kendimize, çevremize ve insanlara karşı görevlerimizden alıkoymamalı; aleme ve alemdekilere dair tüm sorumluluklarımızın da temelde ve sonuçta Allah’ın bir emri ve talimatı olması hasebiyle onlara karşı sorumsuzluğumuz Allah’a karşı sorumsuzluğumuz anlamına geleceğini de unutmamak lazımdır.
Ferdi kararın önemi…
Faydalansan da son kararı kendin ver! Yoksa nedamet ateşi kemirir, yer… Zaman, zaten er-geç yola getirir insanları hep birer, birer...
Hak ve hak’lılar…
Hakkı enderin müdafaası hakkın mağlubiyetini değil kıymetini gösterir.
Hayati bir kanaat dersi…
Vazgeçemediğine ulaşamazsan ulaştığından vazgeçme ki çifte kayıp yaşamayasın.
Ses çıkarmak-konuşmak farkına dair…
Düşünmeden konuşan, konuştuğunu acı acı düşünür. Çoğu zaman da fazlası söz konusudur.
Yaşamaya dair bir-iki benzetme…
Yaşamak yemeğe benzer; dertler de yağı, salçası... Ayrıca sevgisiz hayat çimentosuz harç gibidir.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.