ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Balyoz Davasını Şehvetle Savunmak Zulümdür!..

Ömer Yavuzer

12 Ekim 2013 Cumartesi 01:13
  • A
  • A

Adaleti ile nam salan Hz. Ömer (ra) şöyle demiştir:

“Şüphesiz kaza (mahkeme) muhkem bir farz ve takip edilen bir sünnettir. Sana dava olarak getirilen hususları inceden inceye düşün!.. Senin nezdinde hak ortaya çıkınca derhal hükmünü ver ve icra et!.. Zira icra edilmeyen bir hakkın hiçbir kıymeti ve faydası yoktur. Davacı ve davalıya; duruşma yerlerinin seçiminde ve duruşma anında eşit muamele et ki; zengin olanlar, kendilerinden yana hüküm vereceğin hissine kapılmasınlar. Zayıf olanlar da; zulme uğrayacaklarını zannetmesinler; içlerinden böyle bir duygu geçmesin. Davasını beyyine ile ispat etmek dava açana; yemin ise iddiayı reddedene düşer. İnsanlar arasında helali haram, haramı helal etmemek şartı ile sulh caizdir. Bir gün davayı hükme bağladıktan sonra; ertesi gün verdiğin hükmün doğru olmadığını anlar ve hakiki bir hal çaresi bulursan hakka dönmekten seni hiçbir engel alıkoymasın. Zira hak olan bir şeyi, hiçbir engel batıl kılamaz. Şu hususu da kat’i olarak bil ki; hakka dönmek, hatalı yolda devam etmekten çok daha hayırlıdır. Sana dava olarak getirilen meselelerin hükmünü Kur’an ve Sünnet’te bulamaz, kalbine şek ve şüphe taarruz ederse, çok dikkatli olarak düşün. O hadise ve davaların benzerini araştır, illetlerini iyi kavra. Sonra bu hususta kıyas yoluyla ictihad et. Sana göre Allahü Teâlâ (cc)’ya karşı daha sevimli ve hakka daha yakın, daha uygun düşecek hükmünü ver. Hakkını iddia eden bir kimseye; davasını ispat edebilecek münasip bir zaman tanı. Eğer beyyine getirirse o şahıs hakkını alır. Ancak münasip gördüğün zaman içerisinde delilini getirmeyen veya getiremeyenin aleyhine hüküm ver!.. Mü’minler adildirler. Onlardan biri diğerinin lehinde veya aleyhinde şahitlik edebilir. Ancak yalancı şahitlikte meşhur olan veya hakkında “iftira cezası” tatbik edilmiş bulunan veya akrabalık bağı bulunan kimseler bundan müstesnadır. Gerçekten Allahü Teâlâ (cc) gizli olan şeyleri hakkı ile bilir ve sizden beyyineler vasıtasıyla cezaları uzaklaştırır. Sizlerden deliller ve yeminler vasıtasıyla cezaları kaldırır. Yani siz zahiri hakkı deliller ve yeminler vasıtasıyla ortaya çıkarırsınız, Allah ise hepsini bilir. Mahkeme esnasında insanlara gazap etmekten, hiddet göstermekten, bağırıp çağırmaktan, işlerinin çokluğunu bahane edip sıkıntı edip sıkıntı belirtmekten ve ekşi suratlı olmaktan kat’i olarak sakın. Çünkü Allahü Teâlâ (cc) mahkeme işleri sebebiyle, bu işle hakkı ile meşgul olanlara mükâfatlarını verir. Ahiret gününde onun ameli güzel olur. Allahü Teâlâ (cc) yaptığı işlerde kendi rızasından ayrılmayan hâkimi; insanlar arasında meydana gelebilecek tehlikelerden muhafaza eder. Yaptığı işlerde riya karıştıran ve hüsn-i niyeti ihlal eden Hâkimi; Allahü Teâlâ (cc) insanlar içerisinde rezil ve rüsva eder. Çünkü Allahü Teâlâ (cc); ancak samimi ve halis bir niyet ile yapılan amelleri kabul eder. Allahü Teâlâ (cc)’nın sana bu dünyada rızık olarak verdiği ve rahmet hazinelerinin sana ihsan ettiği nimetlerde; Allahü Teâlâ (cc) yanında sana mükâfat olarak ne gibi bir şey düşünürsün.”

Hz. Ömer (ra)’ın sözleri çerçevesinde “Balyoz Davası”nı kısaca değerlendirmeye çalışalım. Hz. Ömer Efendimiz şöyle demektedir: “Davacı ve davalıya; duruşma yerlerinin seçiminde ve duruşma anında eşit muamele et ki; zengin olanlar, kendilerinden yana hüküm vereceğin hissine kapılmasınlar. Zayıf olanlar da; zulme uğrayacaklarını zannetmesinler; içlerinden böyle bir duygu geçmesin.” Bu sözlerde hâkimin tarafsızlığından bahsedilmektedir. Özel Yetkili Mahkemeler, tarafsız olabilir mi? İhtisas mahkemesi olarak görüyorsanız “tarafsızlık” meselesine müspet cevap verebilirsiniz. Ama başta icranın başı Başbakan olmak üzere devletin üst düzey yöneticileri “Özel Yetkili Mahkemeleri” çok şiddetli bir şekilde eleştirmişlerdir. Tabii hâkim ilkesini çiğneyen hâkimlerin tarafsızlıklarını kanıtlamak için oldukça güçlü deliller ortaya koyması gerekmektedir. Hz. Ömer (ra) şöyle devam etmektedir:

“Davasını beyyine ile ispat etmek dava açana; yemin ise iddiayı reddedene düşer.”

Dava açılıyorsa iddia makamı delillerini şüpheden uzak bir şekilde ortaya sermek zorundadır. Dijital Belgeler velev ki doğru bile olsa delil olabilir mi? Çünkü dijital belgeler, değiştirilmeye müsait belgelerdir. Devam edelim:

”Mü’minler adildirler. Onlardan biri diğerinin lehinde veya aleyhinde şahitlik edebilir.”

Burada adeta şahitlerin davayı çözmek için önemine dikkat çekilmektedir. Tanıkları dinlememek veya dinlense bile zaten hüküm değişmez demek “ön yargılı” olmak demek değil midir? Gelelim son noktaya:

“Gerçekten Allahü Teâlâ (cc) gizli olan şeyleri hakkı ile bilir ve sizden beyyineler vasıtasıyla cezaları uzaklaştırır. Sizlerden deliller ve yeminler vasıtasıyla cezaları kaldırır. Yani siz zahiri hakkı deliller ve yeminler vasıtasıyla ortaya çıkarırsınız, Allah ise hepsini bilir.”

Bu sözlerden hâkimin cezalandırma konusunda iştahlı olmaması gerektiğini beyan eden bir ihtar vardır. Özellikle devlete karşı işlendiği iddia edilen suçlarda bu hassasiyet daha çok korunmalıdır. Çünkü devlete karşı işlenen suçlarda somut ceza gören kimse bulunmamaktadır. Hâkimin amacı cezalandırmadan çok beraat ettirmek olmalıdır. Çünkü affetmekte hata etmek suçlamada hata etmekten çok çok hafiftir. İnsan için aslolan suçsuzluk olduğuna göre hâkim, beraata yönelik azimli olmalıdır. Elbette çok kuvvetli deliller söz konusu ise yapacak bir şey yoktur. Ama görünen nedir?

Görünen şu… İlk şüphe anında tutuklamak. Sonra ceza vermek için fırsat kollamak. Yargıtay’a göre Balyoz Davası’nda 88 kişi 3 yıl boyunca haksız yere tutuklu kalmıştır. 3 yıl ve 88 kişi dile kolay. Eğer sizin hakkınızda atılı suçlama “terör suçu” ise bu suç katalog suçlar olarak değerlendirilir ve herhangi bir delil olmasa bile direk tutuklanabilirsiniz. Mevcut kanunlara göre hakkınızda hüküm verilmeden 10 yıl tutuklu kalabilirsiniz.

Sonuç olarak alınan kararların vicdanları yaraladığını söylemek zorundayım. Türkiye’deki mahkemelerin baştan aşağı masaya yatırılması lazımdır. “Beyaz Türklere” yapılan haksızlık fırsat bilinerek mahkemeler yeniden değerlendirmelidir. Yargılananlar düşmanımız veya muhalifimiz diye şehvetle yargı sonuçlarını savunmamız adil değildir.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.