Dün akşam ATV’de yayınlanan canlı programda Başbakan Tayyip Erdoğan’a; “Efendim, dershane meselesinin 7 Şubat’la bir ilgisi var mı? MİT Operasyonunun arkasında cemaate yakın duran savcıların olduğu söylenmektedir” mealinde bir soru sorulmuştur. Başbakan Erdoğan, bu soruya dershane meselesine eğitim meselesi olarak baktıklarını ifade etmiştir. Çünkü AK Parti kurulduğu günden bu yana eğitim meselesindeki çarpıklığı halletmeye çalışan bir partidir. Buradaki kritik mesele şudur. Başbakan Tayyip Erdoğan, 7 Şubat MİT Darbesi’nin arkasında cemaatin olmadığını söylememiştir veya söyleyememiştir.
Diyelim ki devlet içerisinde siz veya ben savcıya ve emniyet kuruluşlarına emrediyoruz: “Filanca MİT Müsteşarını ve Genelkurmay Başkanı’nı tutuklayın. Çünkü bu ikisi benim sevdiğim İsrail Devleti’ne zarar verdiler veya bunlar ülke menfaatine aykırı davrandılar” dediğim zaman devleti Başbakan mı yönetmiş olur ben mi? MİT Operasyonu karşı devlet İsrail adına düzenlenmiştir. Elinde Müsteşarları ve Subayları tutuklatma gücü olan bir camia, en tehlikeli paralel devlet örgütlenmesidir.
Dün akşamdan sonra kimse geriye dönemez. Devlette icranın başı, Camia Örgütü’nün MİT Operasyonu ile bir alakası yoktur diyememiştir. Hiçbir ciddi devlet varlığına kasteden böyle bir yapılanmaya izin veremez. Kaldı ki bizzat camia örgütünün sözcüleri bile MİT olayıyla alakamız yok diyememektedirler. Onların tek tezi Hakan Fidan tutuklandıktan sonra Tayyip Erdoğan’ın tutuklanması diye bir hadisenin mümkün olmadığı tezini aşamamaktadır. Bu ülke kanunların rutin dışına çıktığını çok fazla gördü. Başbakan’da pekâlâ tutuklanabilirdi. Kaldı ki Başbakan tutuklanmasa bile Başbakan’ın görev verdiği kimseyi tutukluyorsanız Başbakana; “Ayağını denk al, bundan sonra bizim sözümüzün dışına çıkma. Çıkarsan seni perişan ederiz. Gerekirse seni PKK’nın sorumlu lideri gibi gösteririz” mesajını vermiş olursunuz.
Türkiye’de camia örgütü dağıtılmazsa hiçbir kimsenin başta can emniyeti olmak üzere hiçbir emniyeti yoktur. Kendi seçtiğiniz Başbakanlar bile tehlikededir. Bizzat sosyal sözleşmenin ürünü devlet tehlikededir. Bazıları boş boş “fitne” meselesinden veya “seçimlere giderken gerginliğe gerek yok” gibi sevimli sözler söylemektedir. Ama onlar şunu görmelidir. Camia, bizzat devlete kastetmiştir. Kaldı ki camianın hukuki bir kişiliğe de yoktur. Legal bir kuruluş da değildir. Camia Türkiye’de yaşayan bütün insanların selameti adına dağıtılmalıdır.
Camia’nın lideri denilen şahıs Başbakan Erdoğan’a, Fir’avun demiştir. Kendisini Hz. Musa (as)’ın yanında gören bu şahısın unuttuğu bir şey vardır: Tevrat nesholmuştur. Bugün İsrail, tahrif ve nesh edilmiş Yahudi Şer’iatı ile hükmetmektedir. Dolaysıyla İsrail adına hareket edenler ve ağlama show yapanlar, aslında batıl bir dinin peşindedir. Mavi Marmara olaylarında İsrail’i otorite olarak gören camia örgütü, Başbakan’ı otorite olarak görmemektedir. Onunla ve Türkiye ile istediği gibi oynayabileceğini zannetmektedir. Milletin kendisi tehlikededir ve ne yazık ki Başbakan seçim kaygısı veya fitne olmasın safsatası ile bu şebekeye hoşgörülü davranmaktadır. Başbakan, görevini yapmalıdır. Bu memlekette İsrail’e çalışan bir şebekeyi hiçbir memleket evladı istemez. Önce o şahıs dershaneler için ağlayacağına Mavi Marmara’da şehit ettikleri 9 evladımızın hesabını vermelidir. Otoriteleri dün akşam Gazze’yi bombalamıştır.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.