Ülkemizde son dönemlerde sıkça yaşadığı kaos ortamına bir yenisi daha eklendi. Son bir yıllık süreçte ülkemiz, sürekli olarak tesadüf demeye mecalimizin kalmadığı bir kargaşa ortamından kurtulamıyor. Hepsini bir neden bağlamaya çalıştıkça nedenlerin hepsinin birleştiği bir dörtgenle karşılaşıyoruz. Başbakan bu dörtgenin yalnız kalmış uç tarafını oluşturuyor. Karşı cephede dış güçler bilhassa Amerika, yıllarca hepimizin içimizden sevgi beslediği cemaat ve ülkemizde atıl ve basiretsiz halde bulunan bir takım muhalefet mensupları….. Bütün yaşanan olağan dışı durumlarda bu dörtgenin bir şekilde karşılaştığını hatta çarpıştığını görüyoruz… Çok enteresan olan noktalardan birisi ise eleştirilerin hükümet bazında olmaması sadece başbakana yüklenilerek sanki bütün sorun başbakanmış gibi gösterilerek olağan dışı bir tablo ortaya konuyor..
Gezi süreciyle başlayan olağan dışı karmaşa yumakları şimdi ırakta yaşanan gelişmelerle yine zirve noktasına tırmandı. Peki ırakta neler yaşanıyor; Türkiye bu olayın neresinde Amerika neresinde cemaat neresinde muhalefet neresinde bunları sorgulamak için çok şey bilmeye gerek yok… Yaklaşan ve ülkemizin geleceği için çok önemli olan Cumhurbaşkanlığı seçimini düşünürsek bazı parçalar yerine oturuyor. Birde buna Irakla yapılan enerji anlaşmasını ekleyince tablonun parçalarını birleştirmiş oluyoruz. Çok değil bir hafta önce Barzani’nin yaptığı 50 yıllık anlaşma yaptık daha da uzatabiliriz açıklaması bardağı taşıran son cümlemiydi?
Türk hükümetiyle Barzani arasında atılan her adımdan aşırı rahatsız olan Amerika ve maliki cephesi sonunda patlama noktasına geldi. Çünkü bölgede yükselen değer olan Türkiye bütün engelleri aşarken maliki ve Amerika cephesi her aşamada ağır başarısız hamlelerle gerileyen bir güç olmaya başlamışken boş durması beklenemezdi.
Diyarbakır’daki anlamlı ve değerli buluşma mitingiyle başlayan kardeşlik havası ve iki taraf arasında yaşanan ekonomik iş birliği bugüne gelinene kadar değişik yöntemlerle bertaraf edilmeye çalışıldı. Ancak her iki tarafında kararlı tutumu sayesinde başarılamadı şimdide bir başka deneme olan IŞID projesi devreye sokuldu. Anlaşmanın imzalama aşamasında Amerika dış işlerinden gelen tehdit vari açıklamaları hatırlayalım. Lice’de ki provakasyonlar ve taciz hareketleriyle hortlatılmaya çalışılan terör planı tutmayınca devreye alınan bu planda zayıflayan Maliki oteritesinin ışıd örgütüne müdahalede bulunmaması doğal olamaz… Yine işgal edilen yerlerin ülkemiz için değerleri göz önnüe getirildiğinde tesadüf deme saçmalığında bulunulamaz.. Hedeflenen başbakanı gaza getirip operasyon yaptırıp haklı olduğumuz davamızda uluslarası arenada haksız duruma düşürülüp itibar kaybına yol açtırmaktır. Ne garip bir olaydır ki bu olayın ilk yankıları ilk olarak malum medya tarafından servis edilmiştir. Daha olaylar gelişmeye başlamak üzereyken malum medya hemen bazı haberleri yapmaya başlayarak bir şeyleri önceden bildiğini kanıtlamıştır.
Her ne kadar yaşananlar kabul edilemez olsa bile düşünülmesi gereken şeylerin unutulmaması gerekir. İlk önce düşünülmesi gereken şey şudur ki karşınızda bir devlet yok diyelim ki askeri müdahale kararı çıktı. Kime vuracaksınız kime saldıracaksınız muhattabınız kim? Aynı şekilde şuan gaz veren bazı güçlere sormak lazım ülkemizde ve değişik yerlerde Amerika konsolosluklarına saldırılar düzenlenmedi mi? Hangisinde o süper güç deyip arkasına saklandıklarınız askeri müdahalede bulundu. Onların planlarını bizim dualarımız bertaraf eder.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.