Bu yazımda herkesin korktuğu,aklına bile getirmekten çekindiği ve konuştukları her konuda neredeyse hiç yer vermediği bir andan bahsedeceğim:Ölüm.Kimse aklına dahi getirmese de,hayata sımsıkı sarılanlar olsa da,genç yaşında ben daha gencim ve ölmek için çok erken deyip de o anı düşünmeden yaşamaya devam etse de Rabbimiz Kur’anı Kerim’de şöyle buyurmuştur: Kullu nefsin zâikatul mevti summe ileynâ turceûn(Her nefis, ölümü tadacak, sonra döndürülüp bize getirileceksiniz/ANKEBÛT-57).
Ayeti kerimede de belirtildiği gibi her canlı bir gün ölümle karşılaşacak.Günümüzde-ahir zamana yakın ve ya ahir zaman-olduğu gibi ölüm insanlar tarafından başlarına gelmesi en uzak olaymış gibi düşünülüyor ve bu düşünce de insanların dünya hayatına aldanmalarına,onların ahretlerini önemsememelerine sebep oluyor.İnsan bu dünyada misafirdir. Er veya geç, istesek de istemesek de, ölüm kapımızı çalacak ve gerçek vatanımız olan ahiret yurduna intikal edeceğiz.Ölüm her an insanın yanı başındadır. Veysel Karanî hazretleri insana ölümün ne kadar yakın olduğunu ifade etmek için; “Ölümü, yattığında yastığının altında, kalktığında da karşında bil” dermiş. Ölümün her an insanın yanı başında olduğunu hatırlatırmış.Ölümün bilincinde olan insanlar hayatlarını güzel bir şekilde geçirirler.Ahireti unutmadan yaşayan insan,bir gün öleceğini bilen insan ölüm anında dünyadan imanlı bir şekilde ayrılabilmek için çabalar.Ölüm ilk başta korkutucu gibi gözükse de aslında imanlı insan için ne güzel bir olaydır.Yüce Allah’a kavuşur,Cennet yolu gözükür,sonlu bir hayattan sonsuz bir hayata geçer,dünyadaki sahte nimetleri bırakıp hakiki nimetlere kavuşmuş olur.
“Vesselam ölüm güzel şey, odur perde arkasından haber.
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü peygamber?”
Ölüm bu dünyada insanlara verilebilecek en güzel nasihattir.Bir toparlanıştır ölüm.İnsanı kendine getirir ölüm.Öleceğini bilen insanı ahrete hazırlığa yönlendirir.Ne demiş İbn-i Şirin: Sevmek için Allah, arkadaş olmak için Kur’an, nasihat için de ölüm yeter.Zaman da aslında insanoğluna ölümü hatırlatır fakat insanlar bunun farkında bile değiller.Yakup(a.s) ile Azrail arasında geçen bir hikaye tam da bu durumdan bahsediyor.
Yakup(a.s.)'la Azrail iki dost idiler.Birgün ölüm meleği onu ziyarete geldi.
Yakup(a.s.)Meleğe:
-Ey ölüm meleği,beni ziyaret için mi yoksa ruhumu teslim amak için mi geldin?
Ölüm meleği:
-Seni ziyarete geldim.
Yakup(a.s.):
-Sana bir ricada bulunmak istiyorum.
Ölüm meleği:
-Ne sormak istiyorsun?
Yakup(a.s.):
-Benim ruhumu teslim alacağın zaman bana bildirir misin?
Azrail:
-Sana iki veya üç haberci göndereceğim der.
Aradan uzun zaman geçer sonra Azrail Yakup(a.s.)'a gelir.
Yakup(a.s):
-Beni ziyarete mi yoksa,ruhumu teslim almaya mı geldin?diye sorar.
-Ruhunu almaya geldim,der.
Yakup(a.s.):
-Sen bana iki ve ya üç haberci göndermeyecek miydin? der.
Azrail de:
-Ben sana haberci yolladım.
1-Saçları siyahdı beyazlaştı.
2-Vücudun kuvvetliydi zayıfladı.
3-Vücudun dimdikken kamburlaştı.
-Ey Yakup(a.s.)bunlar benim,insanoğluna ölümlerinden önce gönderdiğim habercilerdir,der.
İnsanlar ölümün bilincinde olmalı ve bu bilinçle hayatlarına devam etmelidir.Dünyamı kurtarayım düşüncesi ile ahretlerini hiçe sayıp kendilerini ateşlere atmamalı.İnşallah bütün Ümmet-i Muhammed ile Cennette de buluşmak dileği ile..
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.