Türkiye jeopolitik konumu itibari ile çok önem arz eden bir ülke… Petrol bakımından zengin Ortadoğu ülkelerine yakın olması, Avrupa ve Asya’yı bağlayan bir köprü konumunda olması… Bu kadar önem arz eden bir ülke başıboş bırakılamaz ya da gelişmesine fırsat verilemezdi. Çünkü Ortadoğu’da güçlü bir Türkiye bazılarının işine yaramazdı, işte bu yüzden Türkiye’de kaos ve kargaşa planları yaptılar… Amaç güçsüz bir Türkiye yaratmak. Bunları da içimizden devşirdikleri adamlarla yapmaya çalıştılar. Çünkü daha Çanakkale’yi ve oradaki yenilgilerini unutmamışlardı… İşte yıllarca gelişmemize engel teşkil edecek problemler yarattılar… Kürt-Türk, Alevi-Sünni, Laik-Dindar tartışmaları ile toplumumuzu kamplara ayırdılar ve toplumda kaos oluşturdular…
Evet, karanlığın yarasaları hep kaos ve karanlıktan hoşlanıyorlar, aydınlığı ise hiç sevmezler… Etrafı biraz aydınlatma çabası içinde olanları ise hep saf dışı bırakmaya, hakaret ve iftiralarla karalamaya çalıştılar… Çünkü bu Millet cahil kalmalıydı. Çünkü cahil insanı kandırmak kolay ama eğitimli insanı kandırmak ve aldatmak zordu. Onlar kolay işler yapmak için ve zorlanmamak için bu milleti cahil bıraktılar ve devletin en önemli yerlerine yerleştiler. Egemenlikleri ellerinden alınmaya çalışıldığı zaman ise sürekli bir plan yaptılar ve ülkeyi bir felakete sürüklediler… İlk felaket 1960 yılında ülkemizin yetiştirdiği azimli olan bir başbakanı asmaları idi. Çünkü halkın güvenini elde ederek iktidara gelmiş, halkını seven, ülkesini seven birisi başbakan olamazdı onlara göre… Korkuları büyüktü yıllarca cahil bırakmaya çalıştıkları halkın içinden birisi başbakan olmuştu. Bunun yayılmasından ve halkın bilinçlenmesinden korkuyorlardı. İşte bu yüzden ülkeyi ileriye götürme adı altında veya aldatmacası ile darbe yaparak ülkeyi geriye götürmüşlerdi… 1960’ı 1970 ve 1980 darbeleri izledi. Binlerce kişinin haksız yere öldürülmesine sebep olan darbeler! Ülkeyi bataklığa sürükleyen, ilerlemesine mani olan darbeler! Daha sonra irtica yaygarası ile yapılan ve bin yıl sürecek denilen 28 Şubat 1997 postmodern darbe.. Peki, halkımız bu olaylarla karşı karşıya kalacak ne yapmıştı? Birilerinin dediği gibi irtica (asıl anlamı geriye gitme) mı oluşmuştu? Türkiye’nin son 60 yılını araştırmış birisi olarak rahatlıkla bu soruya hayır diye bilirim. Aksine Türkiye ne zaman bir gelişme, bir ilerleme kat etse darbelerle karşı karşıya kalıyordu… Yukarıda da ifade etmiştim Türkiye’nin güçlü olmasını istemeyenler var.
Yıllar geçti milletimiz tek yumruk olup, sandıkta bin yıl sürecek denilen darbeyi 2002’de yani 5 yıl sonra sona erdirdi. Bu durum birilerin hoşuna gitmemişti. Yine planlar, karanlık senaryolar, komplolar oluşturuldu. Ama planları boşa çıktı. Neden mi? Çünkü bu millet oyunun farkına varmış ve oyuna dur demeye başlamıştı. Bu millet kendisini karanlıkta bırakmak isteyenlerin farkındaydı… Onlar plan yaptı millet bozdu. Derken onları zor durumda bırakacak bir olay yaşandı. Bir evde sakladıkları bombalar bulundu (kim bilir bu bombalarla hangi karanlık olaya imza atacaklardı). Daha sonra birçok yerden bombalar, silahlar, lav silahları çıkarıldı. Süreç ilerledikçe ayrıntılar çıkmaya başladı, kirli bağlantılar, planlar kaoslar, komplolar… Türkiye kökü çok geçmişe dayanan bir örgütle henüz yeni tanışıyordu ERGENEKON. Üniversitelerden, silahlı kuvvetlere, oradan yargıya kadar tüm kurumlarda adamı olan, tüm kurumlara yerleşmiş karanlık bir yapı… Bu yapıda olanlar her fırsatta bu milleti aşağılamaktan geri kalmamış, ülkeyi kaosa sürüklemek için ellerinden geleni yapmışlardı. Ne yazık ki bu karanlık yapıda olanlar, milleti ve milletin değerlerini aşağılarken, bir yandan da bu değerlerin bazılarının arkasına sığınarak kendi işlerini yürütmeye çalıştılar. Çelişkili bir durum ama gerçek… Örnek mi istiyorsunuz? En basiti bu yapı içinde bulunan ve şimdilerde ulusalcıyım diyerek yeri göğü inletmeye çalışan birkaç insanın geçmiş yıllarda yaptığı konuşmalara, yazdığı kitaplara baksanız anlayacaksınız. Dün bu millete bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adamlar, cahil, koyun sürüsü diyenler ve Türk milletini aşağılayıcı nice laflar sarf eden bu sözüm ona şimdi ulusalcı, vatansever insanlar bu gün bu milletin nasıl olur da haklarının savunucusu olabilir? Dünyada faaliyet gösteren birçok istihbarat kuruluşu ile ilişkileri ortaya çıkan kişiler nasıl olur da Türk milletinin savunucusu olabilir? Tatbikî olamaz. Ve ne hazindir ki son 30 yıldır nerede karanlık bir olay, kaos ve kargaşa varsa bu kendini ulusalcı olarak lanse etmeye çalışan kişi ve kişilerin illa ki bir bağlantısı veya bir parmağı vardır. Örnek mi? 30 yıldır ülkemizin doğusunda faaliyet gösteren terör örgütü ile olan ilişkilerine bakın. Güya örgütün kampına gazetecilik faaliyeti için, gazeteci kimliği ile gitmişler. Gazeteci isen gazeteci gibi hareket et. Örgütün elebaşı ile öyle sarmaş dolaş olursan bu gazetecilik faaliyetini değil, başka bir durumu yani oraya gitmekteki asıl maksadı ortaya çıkarır.
Evet, ne yazık ki durum bu. Yıllarca bu milleti güçsüz bırakmaya çalışanlarla çalışıyorlar, hatta onları belli ölçülerde destekliyorlar, diğer yandan da bu milletin haklarının savunucusu kesiliyorlar. Şu çok açık görünüyor bu milleti yok etmeye çalışan aslında onlardır. Peki, neden hedefte Müslüman Türk Milleti var? Evet, Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı ile… neden hedefte bu millet? Nedeni çok açık bu toprakları bu millete bırakmak istemeyenler bu milleti yok etmeye çalışıyorlar. Çünkü bu millet karanlığa karşı, aydınlığı savunuyor. Karanlığın yarasaları ise bu aydınlıktan çok rahatsızdır.
Benim en çok zoruma giden, Türk milletinin gözbebeği ve halk arasında Peygamber ocağı olarak görülen ordudaki bazı kişilerin bu karanlığa hizmet etmesidir. Nasıl olur da bu milletin gözündeki değeri bu kadar olan bir kurum, \%90’ından fazlası Müslüman olan ülkenin içinde milletin değerlerine ters düşecek kararlara imza atar. Ben hiçbir zaman ordunun hepsini bu kefeye koymadım, çünkü ordumuzda bu milletin değerleri ile barışık çok değerli komutanlarımız, askerlerimiz var. İnsanın olduğu her yerde illaki hatalar olacak, önemli olan o hataları yapanları görmektir. Bütünü parçaya ezdirmemek lazımdır. Ordu farklı ordunun içinde kendi düşünceleri ile hareket eden kişiler farklıdır. Bunu görmek lazımdır. Ama orduyu taraf yapmaya çalışanlar bu hakikati görmemezlikten geliyorlar veya görmek istemiyorlar. Ortada bir örgüt ve bu örgüt hakkında kararını ilk aşamada vermiş olan tarafsız mahkemeler var. Siz kalkıpta bağımsız yargı kurumları ile orduyu neden karşı karşıya getirmeye çalışıyorsunuz? Günü geldiğinde kim olursa olsun suç işleyen kişiler hesap vermeli değil midir? Yoksa hukuk sadece zayıflar için mi geçerlidir? Eğer hukuk zayıflar içinse o zaman hukukun bir manası yoktur. Hukuk hukuk olmaktan çıkar, üstünlerin hukuku olur. Oysa üstünlerin değil, hukukun üstünlüğü üstün olmalıdır. Bu gün mahkemelerin kararını neden tanımıyor bazı kesimler. Yoksa mahkemelerin bağımsızlığı onların işine yaramıyor mu? Bir zamanlar yargıya soktukları adamları artık etkili olmadıkları için mi bu kararı tanımıyorlar? Sürekli davayı siyasi olarak göstermeye çalışan siyasiler bu tutumları ile davayı kendileri siyasileştirmiş olmuyorlar mı?
Evet, sahnede yine aynı kişiler var. Davayı itibarsızlaştırmaya ve orduyu davaya taraf yapmaya çalışanlar yine aynı kişilerdir. Bu kişiler ordu hakkındaki görüşleri ve düşünceleri konuşma ve yazılarında yer alırken, nasıl olur da utanmadan bir zaman karaladıkları orduyu bu gün savunuyorlar…
Sonuç olarak; bu Milleti güçsüz bırakmaya çalışanlar, hiçbir zaman boş durmayacaktır. Her zaman planlar yapıp uygulayacaklar, sürekli kaos oluşturmaya çalışacaklar… Ama göremedikleri artık karanlık sökün etti şafak vakti yakındır. Şafak vaktinde ise karanlığın yarasaları kaçacak karanlık delik arayacaklar…
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.