Bir hikayecik:
“Güneşin ilk ışıklarıyla aramayı akıl ettiği turizm şirketi fazla bekletmeden telefonu kaldırdı. Karşıdan gelen ses en meraklı şekline bürünerek soruyordu:’ Günaydın! Kiminle görüşüyorum?’.’ Ben Ramazan Atlı ‘yım arama sebebim...’. O sırada Ay’ ın ilk ayak izi, televizyon programlarından bir tanesinde dünyanın merak ettiği soruları yanıtlıyordu. Televizyon, gece geç saatlerde izlediği dizi sebebiyle açık kalmıştı. Kendisi de koltukta uyumuş, sabah aklına gelir gelmez de ailesiyle yapmayı planladığı tatil için turizm şirketini aramıştı.
Sunucu’ nun sorduğu soruyu Ay’ a ilk ayak basan adam cevaplıyordu: ‘...ben Ay’a ilk ayak basan Neil Armstrong. Bu benim için küçük...’ diye devam eden o herkesin bildiği cevabı veriyordu.”
Hikayedeki fark nedir sence?
Sanki ikinci isim daha uzun söylenmiş...
Neden böyle bir fark var diye sorar insan ve yine sorar kendisine: ben uzun cevap verenlerden miyim yoksa kısa cevaba mı sahibim? Cevapları da peş peşe gelir soruların.Çünkü beyne giden bir soru cevap buluncaya kadar sorgulanır. Ta ki o muazzam organın sahibi arayışı bırakıncaya kadar. Cevap kolay olduğu içinde hızlı yanıt alınır. O muazzam organ sahibinin ona yüklediği bilgiler doğrultusunda şöyle cevaplar soruyu: ” fark var çünkü çalışanlar ve çalışmayanlar bir olmaz ve sadece büyük bir hedefi olan insan çok çalışır. Sonuç olarak da adı hedefiyle birlikte söylenir.O, ya “ilk” olmuştur ya da “en”. Rekabetin az olduğu yerlerde enler ve ilkler rahat şekilde bu büyük makama ulaşırlar.Bu hedefleri insanlığa faydalı bir geçmiş, ufukları genişleterek tarih boyunca saygıyla anılacak ve örnek alınacak bir ad bıraktırır.Onlar bu büyük gururu yaşarlar ve kendileri de mutlu olurlar. Onların diğerlerinden farkı” iz” bırakmalarıdır.
Kısa cevap sahiplerinin ise hedefleri genellikle yoktur. En iyi hedefleri emekli olmaktır.Bu yüzden de bu hedef doğrultusunda çalışırlar.Toplumda bunun adına “salla başını al maaşını” denir.Ölümlerinden en fazla 10 yıl sonra unutulurlar. Hatta öyle unutulurlar ki kendi soyundan olan torununun çocuğu ismini bile hatırlamaz.
Bu iki farklı durum senin eserin değil mi? Ya da bu iki farklı geleceği seçecek irade senin eline verilmemiş mi?
Sen istersen başarırsın! Sen istersen, “en” olursun! Neil‘i de aşıp Mars’ a ilk olarak çikabilirsin. Öğretmen olarak ; öğretimde yeni teknikler geliştirebilirsin. Doktorsan, kanseri tarihe gömebilirsin. Mimarsan, “ depremde öldü” cümlesini tüm lügatlardan silebilirsin... ve sen istersen... yapabilirsin dostum! Yeter ki istemeyi bil ve herkesten önce inan kendine!
Bunlar imkansız diyorsan eğer, haklısın imkansızdır. Böyle şeyleri ancak üstün yetenekli ve şanslı(!) kişiler başarır bu yüzden sen en iyisi sıradan bir memur ol. Emeklilik yaşını bekleyerek geçir zamanını. Hayat sana böylede güzel emin ol çok mutlu olacaksın. Çünkü insan hedefine ulaşınca mutlu olur. Ya daha sonra? Emekli oldun ve bunun üzerinden 2 yıl geçti. Her ay emeklilik maaşını çekmek için bankalarda sırada bekleyip maaş gününü iple çekerek geçen zamanlar… Torunların geldiğinde artık olanlara emekli oluş maceralarını,işinde vakit öldürmek için geliştirdiğin teknikleri anlatırsın. Onlarda seni can kulağıyla dinler. Yaratıcı düşünerek yeni teknikler bulursunuz beraber. Öte yandan Einstein çocuklarına atomu nasıl parçaladığını anlatır. Armstrong Ay’dan bahseder. Abraham Lincoln onca başarısızlıktan sonra ABD Devlet Başkanı oluşunu ibretle anlatır...
Ama büyük düşünüyor ve bu doğrultuda çalışıyorsan; “Büyük” olursun. Hedefin ne kadar büyükse o kadar fazla çalışır ve çalıştığın ölçüde büyürsün. Engel tanımaz fazla uyumaz ve “büyük hedef”in verdiği heyecanla yorulmazsın. Çalıştıkça hedefe yaklaşırsın. Hedefe yaklaştıkça daha da çalışırsın. Birde bakmışsın engelleri basamak yapmış, zirveye tırmanırken attığın adımları büyütmüşsündür. Daha zirveye ulaşmadan zirvenin heyecanına kapılmış ”Büyük Zirve”den önce zirveler eskitmişsindir. İmkansız denilenleri başarmış yapılamaz denilenleri yapmışsındır. Zihninde defalarca çağ açmış kapatmışsındır. Artık seni görenler yaptıklarını imkansız gözüyle bakıp sadece senin gibi insanların başarabileceği önyargısıyla kendi başarı yollarına aşılması zor setler çekmişlerdir. Oysa senin defalarca paramparça ettiğin ön yargılar ile nasıl mücadele ettiğini bilmezler. Verdiğin büyük mücadelelerden habersiz aslında sadece başarısızlığın bahanesi olabilecek düşünceler geliştirirler ve bilmezler ki: Büyük hedef büyük inançla elde edilir...
“Büyük hedefi olan çalışır
Büyük inancı olan başarır”
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.