Başnot: "Senin düşündüklerini Devlet düşünemiyor mu?" diyebileceğini düşünenler! Lütfen değerli vaktinizi boşa harcamayın ve hemen bu sayfayı terkedin.

-Nasıl olursa olsun Esad gitmeli midir?-

Öncelikle meseleye birazcık farklı bakmaya çalışalım.

Farzedelim ki gün itibariyle İngiltere Avam Kamarası Suriye'ye yapılacak askeri müdahaleye "evet" demiş olsun. İkinci, üçüncü, dördüncü oylamalar da yapılmış ve yine "evet" çıkmış olsun hepsinden.

Diğer taraftan Obama şu anda olduğu gibi hemen topu Temsilciler Meclisi'ne atmayıp Irak ve Afganistan'da olduğu gibi, sadece kısıtlı hava saldırısı ile değil, bizzat asker göndererek müdahele kararı vermiş olsun ve üstüne TM de bu kararı onaylamış olsun.

Yani Irak müdahalesi öncesi ne hissediyorsak onu hissetmiş olalım. Bilelim ki ABD, uçağı ile, gemisi ile, topu ile, askeri ile Suriye'ye saldıracak, yanında İngilizi de Fransızı da olacak ve Esad'ın sonu Saddam ve Kaddafi gibi olacak.

Bu durumda vatandaşlar olarak hem oradaki insanlar için hem ülkemiz için endişeleniyor olalım. Çünkü biz biliyoruz ki 1 Mart tezkeresiyle topraklarımızdan ABD askerinin geçişine izin vermediğimiz Irak'ta 2003'den beri milyon insan öyle ya da böyle hayatını kaybetti. ABD askerine lojistik destek vermekten başka hiçbir şey yapamadık.

Utancımızdan, önceki gün beraber rakı içtiklerimiz tarafından kafamıza geçirilen çuval ile ağladık ölen insanlara. Diplomatik notayı müzik notasıyla karıştırınca haddimizi bilmeyi bildik. Gün geçtikçe de alıştık Irak'tan gelen bombalı saldırı haberlerine. Hergün gelen ölü sayısı ile kıyaslama yaptık bir önceki günü ve hayatını kaybedenler istatistiki bilgi olmaktan öte geçemedi bizim için.

Neyse duygusallığı bir kenara bırakalım ve sorumuzu soralım. Başımıza ne geldiyse tamamen duygusal olmaktan gelmedi mi zaten?!

Çizdiğim bu basit tabloda Türk Devleti'nin olası tutumu bugünkü ile aynı mı olurdu? Mahallede top oynayan çocukların kavgasında abisi kavga mahaline gelen çocuk gibi sevinir miydi yine ulu Devletimiz? Yoksa Irak Savaşı'ndaki gibi iç güveysinden hallice mi olurdu hali?

Suriye'de 2 senedir 100,000'i aşkın insan öldüğü için Esad'ın devrilmesini isteyen Türk Devleti'nin, daha fazla insan ölmesin diye yukarıdaki senaryoya sıcak bakmayacağı tahmin edilmesi gerekir.

Fakat gün itibariyle Batı'nın müdahale arzusuna oldukça olumlu yaklaşan ve hatta "Sınırlı operasyon yeterli değil. Rejimi düşürecek bir müdahale gerekir." diyen bir Başvekili olan Devletin yukarıdaki senaryoya "hayır" diyebileceğini nasıl düşünebiliriz?

Yüce Devletimiz, Batının Esad'ı devirme amacı gütmeyen ve devirmeyecek olan vur-kaç müdahalesi sonucunda ve sonrasında daha fazla insanın ölmeyeceğine mi inanmaktadır?Ya da Başvekilinin de belirttiği arzusunun vuku bulmasında nasıl milyon insanın daha ölmeyeceğini düşünebilir?

Müdahil olmak isteyen ülkeler kendi meclislerine sorarken, en uzun sınırımıza sahip olduğumuz komşumuzda böyle bir yangın varken nereden gelir bu rahatlık?

Ülkemizi koruyacağını söyleyen NATO'ya mı güveniyoruz?


İstihbaratlar vatandaş Rıza'ya değil(GKB'na bile değil) devlet büyüklerimize akıyor nasıl olsa. Onlar ne derse baş göz üstüne!

Ama ben yine de önerimi sunayım:

Madem daha fazla insanın ölmesini istemiyoruz, Esad'ın devrilmesi için her şeyi yapıyor ve bir yandan küresel güç olmaya oynuyoruz, o halde Esad'a destek veren Çin ve Rusya ile acilen,telefon trafiği hariç, yoğun temaslarda bulunmalıyız. Dış İşleri Bakanı önce Moskova'ya sonra Pekin'e gitmeli ve elindeki kozları öne sürmeli(tabi varsa). Birleşmiş Milletlere, şu gücümüzle beyhude alternatif aramak ve ABD'yi Esad'ı devrimeye ikna etmeye çalışmak yerine sorun yaratanlarla müzakere edip ikna etmeye çalışmalıyız.

Eğer sonuç alamazsak, Davutoğlu'nun tabiriyle tarihi dönüm noktasında olan ve küresel güç olmak isteyen Türkiyemize büyük bir fırsat doğar!

Herkesten bağımsız olarak, Türk Özel Kuvvetleri Esad'a operasyon düzenleyip Yezid'i tahtından indirmelidir!

Sonra mı?

Sonrası 2071 hedefini koyana kalmış.