ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Jurnale Devam ve Ekrem Dumanlı

Salih Turnagül

30 Eylül 2013 Pazartesi 05:36
  • A
  • A

Geçen yazımızda hükümete çok sinsi bir tuzak kurulduğundan bahsetmiştim. (Bir önceki yazıyı okuyun lütfen) Hükümet; CHP, Ulusalcı ve PKK ittifakıyla teröre destek veren bir konuma çıkartılmak isteniyor. Bu vesileyle hükümet, gayr-i meşru ilan edilmektedir. Bu proje sadece yukarıda isimlerini saydığım gruplar tarafından yapılmıyor; Gezi’de yer alan bütün gruplar bu projenin içerisinde. Meselenin uluslar arası boyutu da var.

İran, İsrail ve ABD, dünyada “Sünni Terör Bloğu” olduğu noktasında bilinçli bir yayın yapmaktadır. Bu bloğun içerisinde El-Kaide, İhvan ve AK Parti’de girmektedir. Bu teröristleri durdurmak için savaşan İran, Hizbullah Terör Örgütü, Mısır Ordusu ve halkını kimyasal silahlarla katleden Esed’de girmektedir. İlginç bir ittifak. Son BM Kimyasal Silah kararında “Esed kimyasal silahları teslim etmese bile” askeri bir müdahale de bulunulmayacak. Zira Rusya tasarıya son anda böyle bir madde eklendi. Dolaysıyla Esed, hala koruma altında.

Mavi Marmara olayından sonra AK Parti’nin bir kuşatma altında olduğu malum. 7 Şubat Darbe girişiminin başarısız olması bilinen çevreleri hala yıldırmış değil. Gezi bir denemeydi ama yeni atak hükümeti terörist göstermek. Başbakan Erdoğan oyunun farkında çünkü Denizli’de İslam ile terörün yan yana anılmasının yanlış olduğunu ve terör faaliyeti yürüten grupları şiddetle reddettiğini ifade etti. Ama Erdoğan’ın anlamadığı husus şu: Bu sözleri ne kadar ifade ederse etsin kendisini yemek isteyen bir grup var. Meseleyi biraz açalım.

Suriye meselesi, Hilafetin kaldırılmasından bu yana dünyanın en önemli denge meselesi. 1948 yılında kurulan İsrail’in onca Arap Devletleri arasında yaşaması ve hala yıkılmaması bu bölgede önemli bir dengenin daha doğrusu statükonun varlığına işaret etmektedir. İşte bu dengenin bozulmaması İsrail’in dolaysıyla Batılı değerlerin korunması için son derece önemli. Bu sebeple İran, İsrail, ABD ve Rusya asla Esed’in yıkılmasını istememektedir. Yıkılma tehdidine karşı hep beraber hareket etmekte ve ortak düşmana (Müslümanlara) karşı ittifak kurmaktadırlar. Düşmanın adı da koyulmuştur: “İslami Terör Örgütleri.”

“İslami Terör Örgütleri” içerisinde bizzat Zevahiri’nin bile reddettiği “Irak-Şam İslam Devleti” gibi bugüne karşı ne Esed ile ne de İran’la savaşmayan ama Müslümanlarla harbeden bir grupta var. Bu tür grupların yönetimi bizzat İran ve İsrail tarafından organize ediliyor da olabilir. Hatırlayalım Mısır Darbesi sonrasında Sisi’ye en büyük tepkiyi Türkiye göstermişti. Gösterdiği ilk anda Somali’deki elçilik güya İslami guruplar tarafından vuruldu. Gerekçe ise Türkiye’nin NATO üyesi olması olarak gösterildi. Hâlbuki Türkiye NATO’ya yeni üye olmamıştı. Şunu demek istiyorum. İran, ABD, İsrail ve Rusya’nın “İslami Terör Konsepti” çoğunlukla suni ve bizzat kendi elleriyle kurup yönettikleri örgütlere dayanmaktadır. Zaten önemli olan İslami Terörün olup olmaması değil kurdun kuzuyu yemek için bahane uydurmasıdır. Kaldı ki BM hala terörün tarifinde uzlaşamamıştır. Suriye’de yüz bin insanı acımasızca katleden Esed, Hizbullah Örgütü ve İran terörist değilse kim terörist? Ama dünya için önemli olan şu: İran ve Hizbullah Teröristleri müslümanları öldürmektedir yani bir bakıma kutsal bir iş yapmaktadır.

Geçen yazıda belirtmiştim. Hükümete “terör” dolaysıyla bir tezgâh kurulmaktadır. Ekrem Dumanlı geçen yazısında http://zaman.com.tr/ekrem-dumanli/silahli-orgutlere-dikkat_2140343.html) Esed rejimin ömrünün uzadıkça hükümetin kimyasının bozulduğunu bu sebeple silahlı örgütlere destek verdiğini ima etmektedir. Bir kere Suriye’de silahlı bir mücadele olduğu malum. Suriye’ye destek verecekseniz elbette silahlı Müslümanlara destek vereceksiniz. Aksini yapıyorsanız -ki hükümet ne yazık ki hep laf üretiyor ciddi olarak Müslümanlara destek vermiyor- sadece görüntü vermiş olursunuz.

Bu hafta Ekrem Dumanlı “cemaatfobya”dan bahsetmektedir.

Mavi Marmara meselesinden bu yana Müslümanlarla yüreği bir atmayan ve 7 Şubat organizasyonu ile hükümeti zaafa uğratmak isteyen güçler önce kendini sorgulamalı değil mi? Gezi olaylarında Erdoğan’a haksızca diktatör diyenlerin bu son tezgâhta da yer alması insanları haklı olarak tiksindirmektedir. Kaldı ki bu yapıların hizmet deyip İslami referanslarının her zaman kadük olması ne ile ifade edilebilir. Dinlerarası Diyalog saçmalıklarıyla İslam’ın Amentü ilkeleriyle oynayanlar anlaşılıyor ki, ittifaklarını yine hükümetten yana değil dış güçlerle devam ettiriyorlar.

Dünyaya meyletmeyelim diyorlar ama geçen hafta dünyayı götüren KOÇ’a haksızlık yapıldığını ifade ediyorlar. Cumhuriyet kurulduğu günden bu yana kamu ihaleleriyle beslenen ve faaliyet dışı gelirlerle (faizle) milleti sömürenlere destek çık sonra “müslümanlar dünyaya meylediyor” diye yaygara çıkart. Bu hafta da Başbakanlık Ofisi’ni basmak isteyen Çarşı Grubundan birilerine sahip çık. İnandırıcılığınız kayboluyor. “Usame b. Ladin en nefret ettiğim insandır” dediğinizde belki sizi ABD, İsrail, Çin ve Rusya” seviyor olabilir ama müslümanların dünya çapında hiçbir hak ve hukukunu savunmamanız uluslararası güçlere yaranma kaygınızı ele veriyor.

Birilerinin eskiden bu devlete “tağut” derken şimdi taptıkları gibi bir söz ediyor Ekrem Dumanlı şöyle diyor:

“Devlet ne Tağut'tur ne ma'bud! Dün Tağut benzetmesi yapıp devleti taşlamak nasıl yanlışsa, bugün ona ma'bud muamelesi yapıp tapınmak da o kadar vahim bir hatadır. Devlet, fertlerin güvenliğini sağlayan, eşit vatandaşlar arasında hak ve adalet dağıtan ve insanlara hizmet taşıyan bir aygıttır. Vergi toplama salahiyeti insana hizmet vermesinden dolayıdır. Devlete bir kutsiyet atfedip sonra da kendini ‘devletin gerçek sahibi' ilan eden ve bunu da İslamcılık sanan erbab-ı kalem, kendini yanlış yere konumlandırdığı için cemaatleri, tarikatları anlayamıyor, aynadaki yansımasına yumruk atarak kendine zarar veriyor.”

Devlet mabud olmadığı için mi “kadrolarımız devletten temizleniyor” diye ağlıyorlar. Kapalı kapılar ardında milletvekili pazarlıkları yapanlar şimdi devlet mabud değil diyorlar. Günaydın!.. Ama İsrail ve ABD’de mabud değil. Yalnızca Allah mabuddur!.. Allah’ın indirdiği hükümleri reddedip yerine kanun icat edenler ise hala tağuttur.

Fazla değil biraz samimiyet!..

Buraya kadar anlattıklarımız meselenin bir yönü. Diğer yönü de şu: Hükümet, “ben terörist değilim” demekle eline bir şey geçeceğini zannediyorsa yanılıyor. Terörist olmadığınızı İran, ABD, İsrail gibi terör devletlerinden içteki ittifaklara kadar hepsi çok iyi bilmektedir. Suriye’de Esed lehine olan dengeyi bozmazsanız onlar sizi yemekten asla vazgeçmeyecektir. Önünüzde çok büyük bir fırsat bulunmaktadır. Eğer Esed’i devirebilirseniz hem mazlumların hepsi sizin etrafınızda kenetlenecektir hem de bugün sizin “değerli yalnızlık” söyleminizle alay eden çakallar kapınızda bir it olarak bağlanmaya razı olacaklardır.

YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - Hasn.bora:02 Kasım 2013, Cumartesi 02:19

    Okudum tekrar okudum.herhalde ben bir aptalım diye okumaktan vaGeçtim, yahu bu yazı neyi ifade ediyor