Hayda, nereden çıktı bu şimdi?
AİHM'den 'Kıbrıs Barış Harekatı' kararı AİHM, Kıbrıs Harekatı kararını verdi. AİHM, Türkiye'yi 90 milyon Euro tazminat ödemeye mahkum etti.
Sevsinler sizin adaletinizi. Masumları öldürüp ölmeye sürünen bu adamların kanları bu kadar eder mi acaba? Ölenlerin hiç hakları yok galiba? Türkiye, bir gün aklına esmiş ya şu Kıbrıs’ta ölmesi gereken adamlar var, şunları bir öldürüp gelelim diye harekat yapmış öyle mi? Uluslar arası anlaşmaları hiçe mi saymış acaba bu Türkiye?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kıbrıs'ta taraflar arasında müzakerelerin gidişatını etkileyebilecek bir karara imza etti.
Ntvmsnbc mahkemenin, 1974 Kıbrıs harekatı nedeniyle Ankara'yı Rum Yönetimine 90 milyon Euro tazminat ödemeye mahkum ettiğini duyurdu.
Sizin hukuk anlayışınız bu ise helal doğrusu! Tecavüz edilen, banyolarda kesilen masumların hakkını kim savunacak ey AİHM! Türkiye darphane para basıyor, verelim. Özür dilememizi de ister misiniz?
30 milyon Euro'luk tazminat 1974 Kıbrıs Harekatı'nda kaybolanların ailelerine ödenecek.
Bu adamlar çocukmuy muş ta kaybolmuş? İz mi bilmiyorlardı, yol mu bilmiyorlardı?Kim bilir Avrupa’nın neresinde cirit atıyorlardır? İnsan ya ölür ya yaşar kaybolmaz yahu!
Rum Yönetimi, Türkiye'nin 1974'te Kuzey Kıbrıs'a gerçekleştirdiği askeri harekat sonrası kaybolan Kıbrıslı Rumlar, yerlerinden edilmiş kişilerin ikametgah, mülkiyet ve seçim yapabilme hakları...
Siz dürüst değilsiniz, dürüst olmanızda imkansız. Referandum yapıldı birleşme için korkulan taraf Türk tarafı iken çamura yatan siz oldunuz. Kendinize güveniniz olmadığı için hayır çıktı. Bu da sizin tercihiniz, eyvallah.
Kuzey Kıbrıs'taki Rumların yaşam koşulları ve Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan Kıbrıslı Türkler ve Çingenelerin durumlarını gerekçe göstererek 22 Kasım 1994 tarihinde Strasbourg Mahkemesi'ne başvurmuştu. Başvuruda, 1974 harekatıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin birçok maddesinin sürekli olarak ihlal edildiği savunulmuştu. Rum Yönetimi tarafından AİHM'ye sunulan belgelerde 1974 sonrası 1491 Rumun hala kayıp olduğu, 211 bin Rumun da yerlerinde edildiği belirtmişti.
Başvuru 1996 yılında Mahkeme tarafından kabuledilebilir bulunmuş, 2001 yılında karara bağlanmıştı. Rumların tezlerinin çoğunun haklı bulan AİHM, 10 Mayıs 2001 tarihinde açıkladığı kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11 değişik maddesinin 14 noktada ihlal edildiğine hükmetmişti. Karara gerekçe olarak adanın kuzeyinin Türkiye'nin denetiminde olması gösterilmişti. AİHM, kararın maddi ve manevi tazminata ilişkin bölümünü ise ileri bir tarihe ertelediğini duyurmuştu.
2011'DE TAZMİNAT İÇİN BAŞVURU
Rum Yönetimi kararın tazminata ilişkin bölümü hakkında 2011 yılında AİHM'ye yeni bir başvuruda bulunmuştu. Rum Yönetimi daha önce 1974, 1975 ve 1977 yıllarında Ankara'ya karşı 3 devletlerarası dava daha açmış, ancak bu davalar rapor ve ara karar alınarak tazminata hükmedilmeden sonuçlanmıştı.
DAVUTOĞLU: BİZİ BAĞLAMAZ
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kararın açıklanmasından önce yaptığı açıklamada, “Uluslararası hukuk bağlamında ne bağlayıcıdır ne de bizim açımızdan kıymet ifade eder” demişti. ‘Birleşmiş Miller(BM) Filistin Halkının Vazgeçilmez Haklarının Kullanılması Komitesi’nin Sheraton Otel’deki ‘Kudüs’ konulu toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplayan Davutoğlu, “Bu dava, 10 yıl sonra tekrar gündeme getirildi. Kesinlikle uluslararası hukuk bağlamında ne bağlayıcıdır ne de bizim açımızdan kıymet ifade eder.
Hukuk açısından sakıncalarının olmasının yanında zamanlaması yanlıştır. Çıkması durumunda tabii bu karar. Tam Kıbrıs’ta kapsamlı barış kapsamında müzakereler ivme kazanmışken Türkiye’nin öncülüğünde bir süreç başlamışken, kapsamlı müzakerelerin psikolojik açısından doğru olmamıştır. Bu karar alınacak olursa, bu Kıbrıs Barış Müzakereleri konusunda da şu ana kadar oluşan psikolojik atmosfere uyumlu değil” diye konuşmuştu.
Ey AİHM Mısır’da, Afganistan’da, Filistin’de, Irak’ta, Suriye’de, Türkistan'da daha bilmem nice yerlerde ölenlerin hakkını da arayacak mısınız? Karartılan hayatların hesabını kim soracak? Yoksa onlar ölmeyi çoktan mı hak ettiler? Türkiye 1974’te Kıbrıs’a keyfi ve cebren çıkarma yapmamıştır.
Türkiye Başbakanı (Rahmetli Karaoğlan lakaplı Bülent Ecevit) 1960 tarihli Garanti Antlaşmasının öngördüğü şekilde garantör devletlerden biri olarak diğer garantör devlet olan İngiltere’ye başvurmuş ve derhal Londra’ya giderek İngiliz Başbakanı ile görüşmüştür. Ancak bu görüşmeler sonucunda İngiltere garantörlük salahiyetini kullanmaktan çekinerek Türkiye’yi yalnız bırakmıştır. Bunun üzerine hükümetimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gizli ve tarihi toplantısında tek-vücut olarak bütün salahiyetleri almış; Türk Silahlı Kuvvetlerimiz 21 Temmuz 1974 Cumartesi günü sabaha karşı saat 05.30 sıralarında Türklüğe yakışır bir kudretle Kıbrıs’ın Girne Limanı’na çıkarma harekatı başlatmıştır.
Hükümet sözcüsü bu harekatı, Türk ve dünya kamuoyuna şu sözlerle bildiriyordu:
“Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Ada’da vuku bulan olayları tam bir değerlendirmeye tabi tuttuktan ve 1960 tarihli Garanti antlaşmasının öngördüğü şekilde garantör devletlerden biri olarak yaptığı istişarelerin ve giriştiği gayretlerin tatminkar sonuç vermediğini üzüntüyle tespit ettikten sonra , Kıbrıs’ın bağımsız bir devlet olarak yaşamasını sağlamak ve ülkenin bütünlüğü ile Türk cemaatinin can ve mal güvenliğini korumak için garanti anlaşmasının 4. maddesinin 2. fıkrasından doğan vecibelerini yerine getirmeye karar vermiştir.
Bu barışçı harekatımızın gayesi , Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığını ve tüm Kıbrıs halkını haklarına yönelik tehlikeyi bertaraf etmek ve Kıbrıs’ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü , güvenliğini ve anayasanın temel maddeleriyle ihdas edilen düzeni yeniden ihya etmektir. Türkiye, meşru düzenin teminatçı ülkesi olarak giriştiği bu hareketle Ada’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü ile aynı gaye altında işbirliği samimi arzusuyla hareket edecektir. Diğer taraftan hareketin yukarıda açıklanan gayesi dolayısı ile Kıbrıs’ın bağımsızlığına ve Ada’daki demokrasinin hakimiyetine candan bağlı Kıbrıslı Rumların bu hareketten her hangi bir şekilde endişe etmelerine mahal yoktur. Gaye cemaat farkı gözetmeden güvenliği ve insan haklarını gerçekleştirmektir.”(Osmanlı İmparatorluğundan Ortadoğu’ya Belgelerle şark meselesi Necdet Kurdakul’kitabından yararlanılmıştır.)
Eee… adaleti zayıf dünya anladınız mı bilinmez, kendi kafanıza göre ahkam kesmenin adı adalet olamaz, Türk askeri silahsız savunmasız kimseye bomba yağdırmamıştır, gayet normal olarak nefsi müdafaa hakkını kullanmıştır. Bugün yaşanan savaşlar da olduğu gibi bir tane sivil vatandaşa kurşun atılmamıştır. Çocuk, kadın ve yaşlılara kurşun sıkılmamıştır, hiç birine en ufak zarar verilmemiştir. Adalet anlayışınız adalet mekanizmasının temelini sarsmıştır. Yaşasın AİHM, yaşasın 90 milyon Euro...
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.