Evliya bir Tasavvuf terimi olup veli kelimesinin çoğuludur. Allah'ın dostları anlamındadır.
Tasavvuf terminolojisindeki mürşit ve şeyh gibi kelimelerle karıştırılmamalıdır. Bunlar daha çok tarikatlarda yani tasavvufun pratiğinde "hoca" anlamında kullanılır. Yani tarikatta bir görevin, pozisyonun ismidir. Velilik ise tarikat ile ilgili olmayıp o mutlak anlamda Allah dostu kabul edilen kişiler için kullanılır. Veli olan kişi bir tarikatın şeyhi ise aynı zamanda o tarikatta irşat görevini yapan bir mürşid’tir.
Ülkemizin bir diğer adı da Anadolu’dur. Gerçekten dolu doludur. Burası evliyalar, erenler yatağıdır. Anadolu’nun evliyası, ereni olmayan bir belde gösterilemez. Bunlar Allah dostudur. Hatta öyle ki bunlar kendilerini gizlerler, bu işin gereği de budur.
Dini dayanaklar
Kur'an'da "Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de." ayetinde "Allah dostları" olarak geçen, "bütün sözleri, işleri ve ahlâkı, İslam dîninin bildirdiği gibi olan, Allah'ın ve peygamber'in kendilerini sevdiğine inanılan kimselere veli ve bunun çoğulu olarak evliyâ denir [2].
Muhaddis Ebû Nuaym el-İsfehânî'nin Hilyet-ül-Evliyâ kitabında bir hadîste; "Evliyâ görülünce, Allah hatırlanır." denilmektedir. Sahih-i Buhari'de geçen bir kutsihadiste ise; "Evliyâmdan birine düşmanlık eden, benimle harb etmiş olur" denilmektedir.
Halk kültüründe evliya
Yalnızca Allah'a güvenen, onu dost edinen, o nedenle dünyevi herhangi beklentileri olmayan tasavvuf literatürü içerisinde "Hak'tan aldığını halka veren" olarak da tanımlanmıştır. Evliyanın en büyük özelliği Allah'tan başkasını dost edinmemeleri ve ona tam tevekkül içinde olmalarıdır. Bu nedenle yarın için endişe taşımazlar, yarının rızkını bugünden düşünmezler. Bütün olayların yaratıcısı olarak Allah'ı bildiklerinden ve müşahade makamında olup sürekli Allah ile irtibat halinde olduklarından dünyadaki hiçbir olay karşısında endişeye kapılmazlar. Çünkü bütün olayların yaratıcısı dostu oldukları o Allah'tır.
Evliyanın büyüklerinden İbrahim Havvas, bir beldede 40 günden fazla kalmayı Allah'a itimatsizlik saydığından sürekli yer değiştirmiştir. Böylece kendisini kimselerin tanımadığı, dolaysıyla yardım bekleyemeceği ve Allah'tan başkasına bel bağlayamayacakları beldelere seyahat etmiştir. Bu onun Allah'a tam güven içerisinde olduğunun kanıtıdır. Ona göre Allah zaten onlara korku olmayacağının garantisini Kuran’da bildirmiştir. Evliyanın en önemli özelliklerinden biri de budur. Yani halk tarafından öğrenildiklerinde, deşifre edildiklerinde o bölgeyi terk ederek tanınmadıkları yere giderler.
Tokat’ın Ayvaz Paşa Mahallesi’nde bulunan Acepsır Tekkesi’de bunlardan birisidir. Başağrısı tekkesi olarak da bilinir. Halkın geleneği böyledir. Elbette ki şuurlu Müslüman tekkelerden medet ummaz. Ayrıca orada yatan mübarek zat bu taraftakilere yardımda bulunamaz. Bununla birlikte tekkeler edeplice ziyaret edilip dua edilmelidir. Oradan bir şeyler beklemek mantıklı değildir. Burada yatan zat uzun müddet şeyhinin yanında hizmette bulunuyor. Günün şartlarına göre verilen görevleri yerine getirmeye çalışıyor. Uzun yıllar hizmette kusur etmiyor. Hac mevsimi yaklaştığında şeyhi hacca gidiyor. Tabii ki o dönemde ulaşım imkanları kısıtlı, artık hayvanlarla mı yaya mı kaç günde gitti bilinmiyor. Bu arada Tokat’ta hayat devam ederken bir gün şeyh efendinin eşi un helvası yapıyor. Sesli olarak da düşünüyor. “Keşke şeyhin de olsaydı yerdi, hem de çok severdi.” diyor. Şeyhinin hanımına bir tabak helva doldurmasını, şeyhine ulaştırıp geleceğini söylüyor.ihtimal dışı olduğunu bilen hanım gülümsüyor. Yine de kırmamak adına tabağı dolduruyor.tabağı kapan mürid gidiyor ama gidiş o gidiş…Kaşla göz arasında verdim geldim diyor. Şeyhim afiyette sıhhatte diyor. Hatta bir de şeyhinin özel eşyası olan bir tesbihini getiriyor. Şeyhin hanımı o anda gayri ihtiyari Acep Sır mıydın? Diyor. Aylar sonra şeyh efendi hac farizasını yerine getirip döndükten sonra olayı doğruluyor. Müritlerinden bu insanın ermiş, olgunlaşmış, gerçek Allah dostu mertebesine ulaştığına kanaat getiriyor.
Tabii ki, bir çoklarına göre bu imkansız gibi görünebilir. Ancak bu günkü gelinen noktada üç boyutlu daha bilmem nice olaylar yaşanabiliyorsa her şeye kadir olan Allah’ın bu işlerinin yaşanmış olması neden imkansız olsun ki?
Ayrıca; inanmayana zorla inandırmak gibi bir çabamız da yok. Herkesin hür iradesidir ister inanır ister inanmaz. Hani inançlara saygı var ya. İnananı da kınamaya, abes karşılamaya kimsenin hakkı yoktur.
İster efsane olsun ister gerçek olsun orada bir Acepsır Türbesi vardır. Halk ziyarete devam edecektir. Yüce Allah’ım bizleri de onların yoluna dahil eder, İnşallah mevcut icraatımıza bakılarak onların mevkilerine ulaşmamız imkansızda her şeye rağmen yaratanımızdan umut kesmiyoruz. İyilerin yüzü gözü hürmetine bizleri de affeyle Allah’ım.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.