-Hakk'a yürüyüşünün 44. yılında rahmetle ve hasretle anıyoruz.- -
Önkuzu hey! ... Önkuzu! ...
Önde gider Önkuzu...
Anası 'Dursun' demiş...
Durmaz... gider Önkuzu.
Kuzu yürür... kuzu yürür...
Önde Önkuzu yürür...
Rahmetli Önkuzu ne ilk şehit ne de son şehit olacak. Bu dava hor, bu dava öksüz diyor ya şair. Bu dava uğruna daha çok şehitler verilir. Bazı çapsızlar önüne her gelene “şehit” unvanını veriyorlar. Şehitlik, şehadet söylemle olmaz eylemle olur. Bunun da biz fanilere yansıyan bir takım alametleri vardır. Bir mecliste konuşulurken, hadsiz bir o kadar da çapsız vatandaşın önde gideni, ülkücüden şehit olmaz fetvasını veriverdi. Şehitlik senin tekelinde mi be ayarsız adam? Bu işi ancak Allah bilir, sen ben kim oluyoruz? Bu yüce makamı ülkücülere çok görenler yaşanmış şu olayı; kulağınızı, gözünüzü, zihninizi dört açıp iyice dinleyin ki, birilerine dil uzatmak, makam kıskanmak ne imiş görün!
Önkuzu’yu yakınen tanıyanlardan biri değilim. Ancak O mübarek şehitlerin hikayeleriyle büyüdük. Allah mekanlarını cennet eylesin. Nurettin Bey isminde Yozgatlı bir abimizden dinledik. Kendisi de bu davaya gönül veren samimi bir ülkücü idi. O dönemlerde davanın çilesini çekmiş hatta “Yozgat Canavarı” diye yaftalanmış, yakalanarak meşhur Mamak’ta yatmış, idama mahkum edilmiş ama yiyecek ekmek, içecek suyu olduğundan ipten dönmüş velhasıl asılmamış. Ancak işkenceye tabi tutulan rahmetli Başbuğ ile yanyana aynı koğuşlarda yatmış. Kader bu ya, Nurettin Abi’yi dozerci yapmış. Görev yaptığım köyde iki aya yakın bir süre çalıştılar. Her akşam fırsat buldukça sohbet ettik. O günleri gerçek aktörlerinden dinledik. Tabii ki anılar çoktu. Bunların hepsini anlatacak değilim. Asıl önemli olanı Önkuzu ile ilgili olanıdır. Konumuz da rahmetli şehidimiz olduğuna göre hatırımda kalanları sizlerle paylaşacağım.
Nurettin Abi anlattı biz ağladık, biz ağladıkça o biraz daha duygulu anlattı. Şahit olduğu olayları bir daha yaşıyormuş gibi anlattı. Tüylerim halen diken diken oluyor. “Onlara ölüler demeyiniz!” diyor ya Cenab-ı Hak. Ne büyük bir mertebe. Herkese nasip olmayack bir mertebe. Ki, bu şehitlerin duası, “Allah’ım beni dirilt, yeniden şehit olmayı nasip eyle”dir. Şu büyüklüğe bakın!!!
Rahmetli Önkuzu’nun şahadetinin on veya on beşinci yılında babasının isteği üzerine kabri tekrar açıldı. Geçen süre zarfında sürekli babasının rüyalarına girmiş, katillerinin bulunmasını talep etmiştir. Ailesi adli mercilere müracaat ederek, eğer ki gördüğüm rüya sahih değilse, ben iddalarımdan ve davamdan vazgeçeceğim demiştir. Şayet rüyalarımda gördüklerim doğru çıkarsa katillerin bulunup yargılanmasını talep ediyorum demiştir.
Uzun prosedürlerden sonra kabrin açılmasına karar veriliyor. Kabrin açıldığı gün ve saatte Nurettin Abi de orada olduğunu, her şeye gören gözleriyle baştan sona kadar şahit olduğunu ifade ediyor. Güvenlik güçleri ve savcı nezaretinde kabir açılıyor. Dua ile imam efendi kefeni açıyor. Şahadetinin üzerinden o kadar zaman geçmesine rağmen daha ilk gün ki toprağa düştüğü gibi vücut bozulmamış. Ailenin de kararı ile bu manzara yirmi dört saate yakın bu vaziyet durmuş ki, ülküdaşları gelip bir çoğu helalleşmiş. İşte bir babanın huzura erdiği an. Hakkını hela et şehidim. Bizler sizin hatıralarınıza sahip olamadık. Şehidin nazik bedeni yine aynı istirahatgahına defnedilerek Yaratana emanet edilmiştir.
Ülkücüden şehit olmaz diyen şarlatanlara kapak olsun. Allah’a kim yakınsa ondan şehit olur. Şehitliğin mertebesini bizler belirleyemeyiz. Bizim ne haddimiz ne de çapımız yeter. Şehidimin ailesi ve dava arkadaşları ne kadar gururlansalar azdır.
Ey Allah’ım! bizleri de bu mübareklerin gölgesinde gölgelenmeyi nasip eyle. Onlarla aynı yolun yolcusu olmak mutlulukların en uç noktasıdır. Hepsi nur içinde yatsın.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.