Cami ve cemevinin aynı mekanda yapılması hadisesi, Camiyi Allah’a ibadet etmenin yegane mekanı gören müslümanları rahatsız etti, doğru. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Mescidler, kuşkusuz Allah’ındır. O halde Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın.” (Cin Suresi: 18) Aslında her şey Allah’ındır. Ama ayette özellikle mescidlerin Allah’ın olmasının zikredilmesi bu mekanlarda İslam’a aykırı herhangi bir şeye izin verilmemesi gerektiğini vurgulamak içindir.

Mescid ve cemevini aynı mekanda yapmak isteyenlerin niyetleri iyi olabilir ama niyetin iyiliği yapılan işi perdelemez. İslam’ı kabul etmeyen Alevilerle aynı mekanda, ayrı ayrı ibadet etmek zorunda değiliz. Aramızda sözleşme yaparak birbirimizin hukukunu koruyabiliriz. Kimse İslam’a girmeye zorlanmaz!.. Onlar da bizi zorlamaz ve bazı zaman olduğu gibi Allah’a ve Resülüne küfretmezlerse mesele yok!..

Bu meselenin bir yanı… Gelelim İran meselesine…

İran’a yakınlığı ile tanınan sitelerde özellikle İran Dini Lideri olan Hamanei’ye bağlı olan “abna” sitesinde “cami-cemevi” projesinin Alevileri asimile etmek için düzenlenmiş bir proje olduğu vurgulanmaktadır.

İran kağıt üstünde “İslam Cumhuriyeti” diye bilinen bir devlettir. Adında İslam Cumhuriyeti yazan bir devletin camii düşmanlığı yapması ne anlama gelir? İnsanları mescide çağırmak faaliyeti tebliğ olmaktan ne zaman çıktı da “asimilasyon” oldu. Aleviler mescide girdiklerinde kötü bir yere mi girmiş oluyorlar? İran’ın aşağılık savunucuları ne demek istiyorlar? Allah her zaman ki gibi doğruyu söylüyor:

“Allah’ın mescidlerini, içlerinde Allah’ın isminin anılmasından meneden ve onların harap olmalarına çalışan kimselerden daha zalim kim olabilir? İşte bunlar, oralara korka korka girmekten başka bir şey yapmazlar. Bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir azap vardır.” (Bakara Suresi: 214)

Daha zalim kimse yoktur? İran, açıkça mescid düşmanlığı yapmaktadır. “Biz mescidlere değil Sünni mescidlere karşıyız” demelerinin de ipe sapa gelen bir yanı yoktur. Zira insanlar gidip mescidlerde ibadet etmekte ve Allah’ı zikretmektedir. Ve mescide gelen kimseye Sünni misin, Selefi misin veya Şii misin diye sorulmamaktadır. Sorulamazda. Zira oralar Allah’ın evidir ve Allah’ın evine gelip Allah’ın emrettiği gibi ibadet etmek isteyen kimseye müdahalede bulunulamaz. İnsanları namazdan alıkoymak Ebu Cehillerin adetidir.

“Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü?” (Alak Suresi: 9-10)

Anlaşılıyor ki, Ebu Cehil ölmemiş… İran’da ceset bulmuş… Hamanei ile dillenmiş… İrancılarla azgınlaşmış. Evet, Mescidleri tahrip etmek, İslam’a saldırmaktır.

Şimdi daha iyi anlaşılıyor: Suriye’de Hizbullah Terör Örgütü’nün ve İran Devrim Muhafızlarının camileri bombalamasının sebebi… Çünkü İran zalim bir devlettir. Mezhepçiliği kendisinden İslam’ın sökülüp atılmasına vesile olmuştur. İran Ulusal Devleti’nden daha zalim kimse olabilir mi? Bir de aynaya bakmadan ona buna büyük şeytan diyorlar.

İran’ın temel amacı, Alevileri tahrik ederek “Alevi-Sünni” savaşı çıkartmak!.. Türkiye’deki ortakları da ulusalcılar ve muhalif milletvekilleri… Camileri düşman olan İran’ın yapmayacağı çirkeflik, edemeyeceği zulüm söz konusu değil. Atalarından (Humeyni’den) bu yana bunlar böyle.

İran, Alevi-Sünni savaşı çıkartmak istiyor diye müslümanların dini asabiyetlerinden vazgeçmelerinin anlamı yok!.. Mescidlerine sahip çıkmak ve onu gözü gibi korumak zorundalar. İran, safını seçti: İslam Düşmanlığı… Ama İran ne yaparsa yapsın bizler mescidlerimize sahip çıkmak zorundayız.

Allah’a dayananlar galip gelecektir. İran ise rezil ve perişan olacaktır. Kesinlikle başarılı olamayacaktır. Zira Humeyni ve çetesi Suriye “Hama”da binlerce müslümanı öldürmesine rağmen müslümanlar yeniden dirilmiş ve yeniden Suriye’de Humeynizmle hesaplaşmaya başlamışlardır. Onları İran’ın kimyasal silahları bile durduramayacaktır.