Laikliğin dine dayalı herhangi bir sistemi kabul etmesi mümkün değildir. Dolaysıyla münzel bir kitaba veya dine inandığını söyleyen hiç kimsenin laik olması mümkün değildir. Laikliğin kurallarını akıl, çevre şartları ve bilim tayin eder. Vahy, hayata hükmetme noktasında bir değer ifade etmez. Laikliği kabul eden dindarlar (!) veya dini kabul eden laikler (!) takiyye yapmaktadırlar.
Laikliğe iman eden Kemalistler için “Alevilik” İslam’ı Protestanlaştırmak için payanda olarak görülmüştür. Zira İslam’ın sosyal hayata yönelik hükümlerini izafi hale getirmek için modernist İslam tezleri hayata sokulmak zorundadır. Jakobenler hem İslam âlimlerini katletmiş hem de İslam’ı tahrif etmek için ellerinden geleni yapmışlardır. Tahrif işlemlerinde Alevileri kullanmak ve müslümanları bölmek için onları kullanmaya çabalamışladır. Yoksa Alevileri sevdiklerini söylemek mümkün değildir. Dersim’de Alevilerin üzerine bomba yağdıranların amacı Alevileri laikleştirmekti. Laikleşen aleviler eliyle “Anadolu İslam’ı” veya “Türk İslam”ı gibi çağdaş bir din oluşturmaya çalışmışlardır. Bu yeni dinde İslam’ın devlete ve hayata dair hükümleri iptal edilir ibadetle ilgili hükümleri de laçkalaştırılır. 28 Şubat Dönemi’nde post-modern askeri darbesinde MGK eliyle bastırılan “İslam Gerçeği” kitabı, laik ve Kemalist bir din oluşturma projesidir. 28 Şubat’ın amacı tıpkı Suriye’de olduğu gibi Sosyalist-Nusayri Devleti kurmaktı. Tek farkı Türkiye’dekinin Türk, Suriye’dekinin Arap ve İran’dakinin Fars Milliyetçiliği üzerine olmasıydı. Ergenekon Terör Örgütü üyeliğinden mahkûm olan sivil ve asker bürokratlarının tamamı 28 Şubat’ı savunan kimselerden oluşmaktaydı ve bu kimselerin İran ve Rusya’nın merkezinde olan “Avrasya Birliği”nden bahsetmesi tesadüf değildir.
28 Şubat Döneminde İsrail’in de desteği ile Türkiye gemisinin irticaya (!) teslim olmaması için Batı Çalışma Grubu, alevi tabana dayanan ve Baas Tipi bir rejimi egemen kılmaya çalışmıştır. Tam da bu dönemde İran ile yakından ilgili Türkiye’deki İslami Örgütlerin listesi İçişleri Bakanlığına bizzat İran tarafından verilmiştir. Yüzeyde 28 Şubatçılarla ters gibi görünen İran, tabanda 28 Şubatçılarla beraber çalışmıştır.
Kemalistler, Nusayriler ve İran’ı ortak cephede buluşturan güç; İslam’a karşı düşmanlık olmuştur. İşte bu noktada Alevilerin; Alisiz hatta kimi zaman ateist olmasına ihtiyaç vardı. Laik Alevilik protipleri tesadüf değildir. İran’a bağlı siteler, camii ve cemevinin yan yana kurulmasına “Alevilik” asimilasyon yapılıyor yaygaraları yapması Alevilerin Müslümanlara yaklaşma kaygısıdır. Bu yaklaşmanın olmaması için Suriye’de müslümanların Alevilere karşı katliam yaptıkları yalanını servis etmektedirler. Amaç Türkiye’deki Alevileri Müslümanlara yaklaştırmamak ve Suriye’deki katil rejime destek vermelerini sağlamaktır.
Kemalist ve ulusalcılar, Alevileri İslam’dan uzak tutmak için özel bir operasyon yapmaktadırlar. CHP Milletvekili Hüseyin Aygün; “Alevilik, ayrı bir dindir” sözleri teolojik tedirginlikten değil Alevilerin Müslümanlara karşı sempatilerinin artmasına karşı ön alma sözleridir. Zira bizzat Alevilik kelimesini ifade ederken söylediğimiz Ali kelimesi, Hz. Muhammed (sav)’in damadı ve müslümanların halifesini ifade eder. Alevileri Müslümanlıktan uzaklaştırmak paradokstur. Bunun içindir ki camii ve cemevini iç içe yapmak “Alevileri” asimilasyon değil İslam’ı tahrif etmek ve müslümanları bölme eylemidir.
Ne Suriye’deki Baas Rejimini ne de Suriye’de katliam yapan İran Ulusal Devleti’ni İslami olarak nitelendirebiliriz. Zaten Hizbullah Terör Örgütü’nün elebaşı Nasrallah, ölen bir Hıristiyan Savunma Bakanı için “şehit kardeşim” ifadesini kullanmıştır. Kardeş olduklarına göre Nasrallah’ın da müslüman olmadığı açıktır.
28 Şubatçıların ve Ergenekoncuların temel amacı Türkiye’nin İslamlaşmasının önüne geçmektir. İşte bu noktada Suriye, İran ve Ergenekoncular ittifaka geçmektedir. İçeride PKK ve Alevileri kullanarak bir Alevi-Sünni Savaşı çıkartmak ve başarabilirlerse Gezi gibi olaylarla darbe yaparak müslümanları katletmektir. İran Ulusal Devleti’nin lideri Hamanei’nin 750 Alevi Dedesi’ni İran’a davet etmesi ve PKK Terör Örgütü’nün çekilmeyi durduklarını açıklaması tesadüf değildir. İçeride Ulusalcıların mezhepçi yayınları ve İran yanlısı Türkiye’deki Şii görünümlü Baasçıların “Suriye’de alevi katliamı yapılıyor, hükümet mezhepçi politikalar yapıyor” demeleri de kara propagandanın örneklerindendir. Zira daha dün (21 Ağustos) İran yönetimi Guta’da binlerce müslümanı kimyasal silahlarla öldürmüştür.
Suriye’de müslümanların başarı kazanmaması İran, Ergenekon, Ulusalcılar ve Baas için hayati bir öneme sahiptir. Zira eğer Suriye’yi Müslümanlara kaptırırlarsa 80 yıldan bu yana bastırılan müslümanların hürriyetlerine kavuşma ihtimali vardır. ABD, Rusya ve İsrail’in Esed sonrası “İslamcılar” iktidar olabilir kaygıları da İran, Ergenekon ve Ulusalcılarla aynıdır. Bu gidişatı durdurmak için yapmayacakları ahlaksızlık yoktur. Amaç Alevileri ve Kürtleri ateşe atarak maşa olarak kullanmaktır. Ama yanıldıkları bir şey var:
Gerek Aleviler olsun gerekse de Kürtler olsun İslam ile bağları yüksek olan topluluklardır. Bunları laikleştirmeniz o kadar da kolay değildir. Meseledeki paradoksu fark eden Aleviler, Terör Devleti İran’ın ve Ergenekoncuların etkisinden yavaş yavaş çıkmaya başlamışlardır. Kardeşlerini İran ve Ergenekoncular için satacak tıynette Alevi bulamazsınız. Ateist ve laik Alevilerin ise daha Suriye’de Müslümanlarla baş edecek güce ulaştıklarını söylemek mümkün değil. Hristiyan din kardeşine sahip Nasrallah ve tasmasını bıraktığı militanlar bile Müslümanlarla baş edemiyorlar. Bu topraklar aslına dönmeye başladı. Gidişatı durdurmanın imkânı yoktur. Darbe bile olsa bu gidişat durdurulamaz.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.