ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Okullar Açılıyor ve “Andımız”

Şamil Ateş

05 Eylül 2013 Perşembe 02:02
  • A
  • A

“Ortak değerler” oluşturmak bütün iktidarların ortak vasfıdır. Mesele burada ortak değerlerin olması değil bu değerlerin kaynağı daha doğrusu gerçekten değer olup olmamasıyla alakalı. Hayatı bu dünyada başlayıp yine bu dünyada bitirenler için ya kendinden menkul değerler söz konusudur ya da ataları taklid hastalığı ön plandadır. Rabbimiz bu durumu şöyle ifade etmektedir:


“Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği vakit de: “Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız” dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi ona uyacaklar.” O kâfirlerin hali, sadece bir çağırma veya bağırmadan başkasını işitmeyerek haykıranın haline benzer; onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da etmezler.” (Bakara Suresi: 170-171)
Ayet-i kerime’de hem kâfirlerin “atalar dinine” tabii oldukları beyan edilmiş hem de onların ibadetlerinin anlamsız ritüellerden ve sloganlardan ibaret olduğu ifade edilmiştir. Ama bu ayinler ve saygı duruşları müşrikler için o kadar önemlidir ki, iktidarlarının ayakta durması için ortak değer olarak kullanılırlar. Bu durum ayet-i kerime’de şöyle buyurmuştur:

“(İbrahim onlara) dedi ki: “Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah’ı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (geldiğinde) ise, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi lanetleyecektir. Varacağınız yer cehennemdir. Ve hiç yardımcınız da yoktur.” (Ankebut Suresi: 25)

Ayet-i kerime’deki “dünya hayatına has muhabbet uğruna” ifadesine dikkat edelim. Bu ifadeden anladığımıza göre Hz. İbrahim (as)’ın kavmi, putlarını ortak değer olarak benimsemişlerdir. Putlara tapmak ve onları ortak değer haline getirmenin kaynağı şeytandır. Nitekim: “Ey iman edenler!.. İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir” (Maide Suresi: 90) buyrulmuştur. İslam âlimleri iki türlü put olduğunu zikretmişlerdir. Bunlardan birisi “Vesen” diğeri ise “Sanem”dir. Vesen; cüssesi olan insan suretindeki ağaçtan, taştan veya gümüşten oyulan heykellere verilen isimdir. Sanem ise, cüssesi olmayan resimlere verilen isimdir. Bütün müşrik düzenlerde hem heykellere hem de resimlere tapma ahlakı mevcuttur. Nitekim bu genel ahlak (sızlık) Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir:

“Aralarından bir uyarıcı gelmesine şaşırdılar. Kâfirler; “bu yalancı bir sihirbazdır” dediler. Tanrıları bir tek tanrı mı yapıyor? Bu cidden tuhaf bir şeydir. Onlardan ileri gelenler; “yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Biz bunun söylediğini babalarımızın bağlı olduğu son dinde de işitmedik. Bu uydurmadan başka bir şey değildir.” (Sa’d Suresi: 4-7)

Allah’a tapmamak ve kendisi gibi olanlara veya kendi elleriyle yaptıklarına tapmak müşriklerin direnç noktasıdır. Aka Gündüz, Mustafa Kemal’e ithaf ettiği bir şiirinde; “Varsın!.. Teksin!.. Yaratansın!.. Hep her O’dur!.. Her şeyde Atatürk!.. Elimizi yüzümüze; gönlümüzü özümüze kapıyoruz. Biz sana tapıyoruz” hezeyanlarını savurmuştur.

Amerikalı Yazar Wilfred M. Mcclay, “belirli siyasal ve sosyal düzenlemelere kutsal bir “aura” yükleyerek bunların itibarını arttıran ve kalıcılığını sağlayan bir olguya sivil din denilir” demiştir. Bu din; Allah’tan gelmez ve putperestlik kültürüne dayanır. Sivil Din; kendisini bir takım semboller, merasimler, kutlamalar, mekânlar ve değerlerle ifade eder. Bayraklar, heykeller, Milli Bayramlar, anıtmezarlar, posterler vs. sivil dinin belli başlı sembolleridir. Andlar, marşlar, törenler de sivil dinin kendine mahsus ayinleridir.

Müslüman olan kimseler; dini sadece Allah’a has kılarak sivil veya değil İslam’dan başka dinlerden yüz çevirmekle mükelleftir. Sadece kendileri değil ailelerini de bu sivil dinden muhafaza etmek görevleridir. Nitekim ayet-i kerime’de: “Ey iman edenler!.. Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır” (Tahrim Suresi: 6) buyrulmuştur.

Hem zorunlu eğitim kanunları çıkartıp hem de müslümanların kendi okullarını açmayı yasaklamak ve hatta onların cemaat olma haklarını ellerinden almak ciddi bir zulümdür. Türkiye’de azınlıkların (Hıristiyan ve Yahudilerin) hem cemaat olma hakları var hem de kendi okullarını açma hakkı mevcuttur. Müslümanların ise “Anayasa”da varlıkları (kanuni statüleri) bile tanınmamıştır. Bu sebeple sivil dinin sembol, tören ve ayinlerine zorla (ikrah altında) katılmak zorunda kalmışlardır. Müslümanların bu zulme sessiz kalması ve mücadele etmemesi haramdır.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.