ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Yalan Söylenebilecek Yerler

Şamil Ateş

15 Eylül 2013 Pazar 00:28
  • A
  • A

İki yüzlülük kıyamet günü rezilliktir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Ahdini bozan herkes için kıyamet gününde bir işaret vardır. Bu falancanın vefasızlığının alametidir, denilir” (Buhari), "Kıyamet günü, Allah öncekileri ve sonrakileri birleştirip topladığı zaman her vefasız için, onu tanıtan bir bayrak dikilir ve: "Bu falan (oğlu falanın) vefasızlığıdır" denilir." (Buhari)

“Ahdini her bir kimsenin vefasızlığının miktarına göre, kıyamet gününde arkasında bir bayrak kaldırılır. Dikkat ediniz!.. Halkın reisinin vefasızlığından daha büyük bir vefasızlık yoktur.” (Müslim) Yalan söyleyenler Allah’ın düşmanı olduğu gibi Resulullah (sav)’i de kıyamet günü düşman olarak bulacaklardır. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Üç kişi vardır ki, kıyamet günü ben onların hasmıyım. Benim adımı vererek, ahdedip, sonra sözünü bozan kişi, hür adamı satıp parasını yiyen kimse; işçiyi tam çalıştırıp ücretini vermeyen kimsedir.” (Buhari)

Allah katındaki en önemli meselelerden birisi “söz” meselesidir. Nitekim şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında bir gazab (konusu olması) bakımından büyüdü“ (Saff Suresi: 2-3)

Ayet-i kerimenin cihad emri gelmeden önce cihad etmek istediğini söyleyip sonra emir gelince cihaddan kaçan kimseler hakkında indiği rivayet edilmiştir. Peygamberimiz (sav) ayetin vasfettiği kitle hakkında şöyle buyurmuştur:

"İsra’ya götürüldüğüm gece dudakları ateşten makaslarla kesilen ve her kesildikçe tekrar dudakları uzayan bir topluluğun yanından geçtim. Bunlar kimlerdir, ey Cebrail diye sordum, dedi ki: Bunlar yapmadıkları şeyleri söyleyen, Allah'ın Kitabını okuyup da amel etmeyen ümmetinin hatipleridir.”

Söz verip de yerine getirmeyenler kıyamet günü akla hayale gelmedik belalar ile karşılaşacaklardır. Nitekim Resulullah (sav) şöyle buyurmaktadır: "Kim bir kadınla evlendiğinde konuşmuş olduğu mehri (az veya çok olsun durum değişmez) vermeyi niyet eder, (daha sonra) onu kandırır, bu haliyle de ölürse kıyamet gününde Allah'ın huzuruna zinakar olarak gelir. Kim de birinden borç alır bunu ödememeye azmederse ve borcunu ödemeden ölürse Allah'ın huzuruna hırsız olarak gelir." (Nesai)

Fakat insanın başına öyle haller gelebilir ki, yalan söylemeye mecbur kalır. İslam bu halleri de göz ardı etmemiştir. Meymun b. Mihran şöyle demiştir: ”Bazı yerlerde yalan, doğrudan daha hayırlıdır. Acaba bir kişi kılıçla başka bir insanı öldürmek için kovalıyorsa, o kovalanan insan bir eve girse, kovalayan adam sana gelip 'Sen filan adamı gördün mü?' dese ne dersin? 'Hayır, görmedim' demez misin?” İşte bu, farz olan bir yalandır.”

Müslümanları korumak için yalan söylemek farzdır. Zalimin zulmünden gizlenen bir müslümanı korumak yalan değil görevdir. Yalan aslen haramdır lakin bazı hallerde mubahtır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Yalanın her çeşidi günahtır, bir müslümana fayda sağlayanla, borç defedileni hariç” (Kütüb-i Sitte; Sıdk Bölümü)

Yalana bazı hallerde ruhsat verilmiştir. Mesela ikrah altında kişi iman ehli olmadığını söyleyebilir. İkrah altındaki sözler, normal hal gibi değerlendirilemez.

Peygamberimiz yalana ruhsat verilen yerleri şöyle tasnif etmektedir: “Kişinin, müslümanların arasını bulmayı ve ıslah etmeyi kastettiği söz. Kişinin savaş halinde müslümanların faydası için söylediği söz. Kişinin hanımına, hanımın da maslahat için kocasına konuşması.” (Müslim) Yine Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır:

“İki kişinin arasını ıslah etmek için yalan söyleyen yalancı değildir.” (Müslim) Esma b. Yezid (r.anha)’nın rivayet ettiğine göre Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuşlardır:

“Yalanın hepsi, Âdemoğlu’nun defterine yazılır. Ancak iki müslümanı barıştırmak için yalan söyleyen kişinin yalanı müstesna.” (Müsned)

Hz. Ömer (ra) kocasına “seni sevmiyorum” diyen ve “ne yani yalan mı söyleyeyim” diyen bir kadına şöyle demiştir: “Evet! Bu hususta yalan söyle! Eğer siz kadınlardan biriniz erkeklerden birini sevmezse, sakın kendisine sevmediğini söylemesin. Çünkü sevgi üzerine bina edilen evler çok azdır. Halk, İslâm ve soylarla birbiriyle muaşeret ederler” dedi.

Kişi kendi malını zalimin elinden kurtarmak için yalan söyleyebilir. Bununla beraber kişi geçmişte yapmış olduğu Allah ile kendisi arasındaki büyük günahları inkâr edip yalan söyleyebilir. Nitekim Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Kim bu günahlardan bir şeyi işlerse, Allah'ın örtüsüyle örtünsün!” (Hâkim) Bunun hikmeti şudur; Günahı açıklamak da ikinci bir günahtır. Kişi, müslüman kardeşinin sırlarını kendisine sorulduğu zaman inkâr edebilir.

Kişinin tam olarak bilmediği hususta fetva vermesi yalan hükmüne girer ve haramdır. Zira o, “bilmiyorum” demeyi nefsine yedirememektedir. Kişi çocuğunu mektebe göndermek için tehdit edebilir ve bu yalan mubahtır. (İhya) Yalanın zaruret olmadıkça haramlığında bütün ulema icma etmiştir.

Yalan bir beladır ve beladan sakınmak lazımdır. Sakınmanın araçlarından birisi “tariz”lerdir. Nitekim Hz. Ömer (ra)

“'Târizler de kişiyi yalandan koruyacak birtakım özellikler vardır.“ Târizin misali şu hâdisedir: Rivayet ediliyor ki, Mutarrıf Basra valisi Ziyad'ın huzuruna girdi. Ziyad ona “neden ziyaret etmekte geciktiğini“ sordu. O da hastalığını sebep göstererek şöyle dedi: 'Emir'den ayrıldığımdan beri yanımı kaldırmış değilim. Ancak Allah'ın kaldırdığı hariç..“

İhtiyaç yoksa böyle yapmak caiz değildir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

“Kişinin imanı, kendisi için sevdiğini, (müslüman) kardeşi için de sevmedikçe ve şakalarında yalandan korunup sakınmadıkça kâmil olmaz.“ (Darekutni) Hz. Peygamber bu hadiste müslümanın gıybetini veya herhangi bir kalbe verilen eziyeti kastetmiştir. Burada sadece mizah kastedilmiş değildir. Fâsıklığı gerektirmeyen yalan grubuna, halkın âdetinde cereyan eden mübalağalar da girer. Kişinin başkasına "ben seni şu kadar aradım“, “Ben sana yüz defa dedim' demesi gibi; zira kişi bununla aramanın sayısını anlatmak istemez, çok aradığını anlatmak ister.

Kişinin tariz zannettiği ama haram olan yalanlar da vardır. Bunlardan birisi de “'Yemek ye!“ dendiğinde, karşıdaki adam da 'Benim iştahım yok' derse (iştahı olduğu halde böyle diyorsa) böyle demesi -doğru bir gaye güdülmediğinde- yasaklanmıştır ve haramdır. (İhya) Resulullah (sav) aç olmalarına rağmen yemek yemekten çekinen sahabelerine
“Sakın açlıkla yalanı bir araya getirmeyin“ buyurmuştur. Sahabe;
“Ey Allah'ın Rasûlü! Bizden biri iştahı çektiği halde iştahım çekmiyor dese bu söz yalan sayılır mı?' diye sorunca şöyle buyurdu:
“Muhakkak ki yalan, deftere yalan olarak yazılır. Hatta deftere yalancık da yalancık olarak yazılır (yani en hafifi bile yazılır).“ (Taberani)

Hepimiz masum değiliz… Yalan söylemiş olabiliriz. Birçok günahlar da işlemiş olabiliriz. Ama ölmediğimize göre… Nefes alıyorsak… Tevbe kapımız daima açık. Yalandan sıyrılmaya azmetmek yeni bir hayata kapıları açmak demek. Ben de Rabbimden günahlarımı afvetmesini ve işlediğim günahların üstünü örtmesini niyaz ediyorum. Beni de kardeşlerimi de yalan illetinden köklü bir şekilde kurtarmasını diliyorum.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.