ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Başbakan'ın ince siyaseti

Selçuk Üzüngel

19 Temmuz 2013 Cuma 23:36
  • A
  • A

Her zaman doğru konuş ama her doğruyu her yerde söyleme.

Siyaset, insanlara hizmet etmekteki önemli bir araçtır. Bazen yokuş görünen durumlar aslında iniş içindir ve bazen yanlış görünen söylemler başka doğrulara izin vermek içindir. İşte Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “batıyı aldatıcı, incelerin incesi bir siyaset…” ifadeleri yanlış görünen doğrular içindir. Sadece batıyı aldatıcı değil içerdeki az düşünenleri de şaşırtıcı bir siyaset…

Ülkemizde batıyı aldatıcı siyasetin ilk temellerini Abdülhamid Han, şaşırtıcı siyaseti ise Osman Gazi atmıştır. Osman Gazi, Anadolu Beylikleriyle değil Bizans’a hareketi başlatınca Anadolu Beyliklerinin sempatisini kazanmıştı. Abdülhamid Han ise, sessiz ama büyük siyasetin ne olduğunu bize göstermiştir. Ulu Hakan, ilk başta yahudilerin kuklası olan İttihat ve Terakki cemiyetinin desteğini almış ve zamanla onları devlet makamlarından uzaklaştırmıştır. Ulu Hakan, bir yahudiyi(herzl) fiyat arttırmada kullanmıştır keza toprak isteyen herzl’i getiren başka bir yahudiyi de kendisinden özür diletmiştir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın uyguladığı siyaset; düşünelecek olursa Osmanlı siyasetidir. Osmanlı siyasetinde ilk adım olarak Abdülhamid Han ve Osman Gazi’nin siyaseti geçerlidir bunlar gerçekleştikten sonra Yavuz olma zamanı gelir.

Yıllar önce Başbakan, BOP eşbaşkanı olduğunu belirtmişti. Esasen bu, bizlere anlatılan BOP değildi. Çünkü diğer eşbaşkan da Yemen’di… Yine de Başbakan, İsrail’i yanında olmasını istedi ta ki 2009’a kadar. Övündüğümüz ordumuzda teknoloji eksikti ve asıl önemli olan İsrail’in ajanları bu ülkenin devlet büyüklerinden daha büyüktü. Bunları tasfiye etmek bir anda olamazdı. Zamanla bunların önemli kısmını tasfiye edecek ve İsrail’e kimin ne olduğunu bildirecekti… Eğer Davos çıkışı 2009’da değil 2004 yılında olsaydı 2005’te Ak Parti olamazdı. Çünkü İsrail kuklaları anında Ak Parti’yi bitirirlerdi ki Refah Partisinin ve Hasan Mezarcı’nın “kara muratlığa” soyunduklarında nelerin başlarına geldiğini hatırlıyoruz. Gerçekleri fazla cesaretiyle açıklayan adam, zamanla birilerinin beynini karıştırmasıyla kendini Mesih ilan etmesi şaşırtıcı olmasa gerek. Ak Parti’nin üçüncü dönemde \%50’lik başarısını daha ikinci seçiminde yakalayacak olan Refah Partisi’nin “Bize ne Amerika’dan,Avrupa kimmiş” söylemleri Sincan’a zemin hazırlamasını sağlayacak ve yine yüksekte fazla konuşmanın zararlı olacağını görmüş olacaktık.

Davos çıkışından sonra İsrail’den heron almaya devam ettik. Birileri çamur atmaya başladı; “Erdoğan samimiyse Davos’ta, neden alışveriş oluyor?” Ordumuzun askeri çok lakin heronu yapabilecek teknolojiye sahip değildi. 2009-2011 yılları arasında 180 tane yerli malı heron yapıldı ve biz heron yapabilme teknolojisini İsrail’den öğrendik. Bu gocunacak bir durum değil. Nitekim Sonsuz Nur(sav) “İlim müminin yitik malıdır onu nerede bulursa alır.” Mükemmel beyanlarının devlet sisteminde de nasıl başarılı olduğunu görüyoruz. Artık İsrail’e teknolojide de muhtaç değiliz. Ahmet Davutoğlu’nun dediği gibi; İsrail’e sıradan bir millet olduğunu öğretecek tek millet biziz…

Ortadoğu gezisinde Başbakan “laiklik” vurgusu yaptı. Ancak düzen için laiklik derken kendisi “Laik değilim” dedi. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “batıyı aldatıcı siyaset” fikrinin eylemini görmüş oluyoruz. Ortadoğu halkları, Başbakan’ı kahraman olarak görmektedir ve Başbakan’ın şahsını örnek almaktadır. Düzen için laiklik vurgusu batıyı ve içimizdeki az düşünenleri oyalayıcı bir gereklilik, “Laik değilim” ifadesiyse Ortadoğu halklarına bir mesaj yollamaktı. Aslında laiklik üç adımdan oluşur. İlk adımı ile ikinci adımı arasında farklar büyük ve tanımı değişmektedir. İlk adımı, İslamiyet’in içinde yer alır. Ayrıca yobazları temizleme sistemi olarak da kullanılabilir. Ortadoğu’daki kardeşlerimizi şeriat(!) adına yöneten zalimlere bu ilk adım gereklidir. Ancak ikinci adımında “din ve devlet” ayrılsın der ve üçüncü adımda ikinci adımdan kaynaklanan zalimlikler meydana gelir. Laiklik bizim ülkemizde ikinci adımdan başladı ve sonra suçsuz canları idam etmeler… Laiklik yalnız birinci adımda kalmalı. Başbakan laiklik vurgusuyla dünyada ve ülkemizde ses getirdi. Bu vurgu yapılırken ülkemizde iki şey aynı anda değişti; katsayı mağduriyeti kalktı ve Atatürk ilkeleri(Milliyetçiliğin her hali zarar) Milli Eğitim Bakanlığından gitti. Normal bir zaman olsa ne medya ne muhalefet boş durur ki “Ülke elden gidiyor.” Cümlelerini kurmaya başlarlardı. Peki Başbakan her ne kadar şahsını örnek alanlar da olsa laiklik demek mecburiyetinde miydi veya Başbakan, Türkiye’deki doğruları yapabilmek için Ortadoğu’ya yanlışları söylemeli miydi? Bu soruların cevabını iki kişiden vermek mümkündür ki iki kişi de merkezin Türkiye olabileceğini belirtiyor. Önce Türkiye… İşte o iki söz:

1) “İslam, 500 yıl kılıcını elinde tutan Türkiye’de bozuldu ve her yerde alt-üst oldu. Bu, ancak Türkiye’de düzelirse her yerde sağlığa kavuşabileceğine ait ilahi bir ihtar…” Necip Fazıl Kısakürek
2) “Türkiye’de İslam zafer kazansın, sizler o zaman görün İslam alemini!” Şeyh Ahmed Yasin

Mustafa Armağan’ın belirttiği gibi Ayasofya da yakında cami olursa kimse şaşırmaz. Çünkü birilerinin kilise açmasına izin veren adam biz “Dinlere hoşgörülüyüz” demek istese de şimdi, zamanı geldiğinde “Şimdi Fatih’in emanetini düzeltme vakti” diyecektir. Başbakan demese bile ondan sonrakiler bunu yerine getirecektir. Kiliselerini açanlar, buna tepki koyamayacaklardır.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Garp dünyasını bütün tezatları ve buhranları içinde devam ettirici şartlara, muazzam bir casus ve sahte müttefik dehasıyla yardımcı olmak” ifadelerinin yine Başbakan’da eylemini görebilmekteyiz. Güney Kıbrıs’a, Yunanistan’a ekonomik buhranlarında ve Amerika’ya sahte müttefik dehasıyla yardımcı olmamız sessiz ama büyükçe ilerlememiz içindir. Keza Başbakan, Amerika’ya müttefik görünürken bir yandan; Amerika’yı, Dünya’yı kimlerin yönettiği(masonlar) hakkında eserleri alttan altta güvendiği tarihçiler veya yazarlar aracılığıyla bastırarak bizleri bilinçlendiriyor. Bugün masonlar hakkında bu kadar rahat yazabilmemizin sebebi, bu ince siyasettir.

İnce siyasetin mimarı Abdülhamid Han, açıklayanı Necip Fazıl Kısakürek ve eylemi Başbakan Erdoğan’dır. İnce siyasetimizin devam ettirilip, sonunda Yavuz siyasetine dönmesi ümidiyle…

YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • Ömer Hopaylı - Ömer Hopaylı:21 Temmuz 2013, Pazar 00:05

    arkadaşım gerçekten çok güzel bir konuya değinmişsin yazın çok güzel tebrik ederim bu bakış açısı çok iyi bir bakış açısı...