Susmanın da bir sınırı var kardeşim. Sus sus nereye kadar. Tamam, gevezelik edelim de demiyorum ama azıcık konuşalım yahu.
Toplum içinde konuşamıyoruz, takside konuşamıyoruz, dolmuşta konuşamıyoruz... Hadi bunları geçtim evimizde bile konuşamıyoruz. Ne oldu dilimizi mi yuttuk anlamıyorum.
Konuşamıyoruz diyorsun da, bu gürültü nerden geliyor, dediğinizi duydum... E ben de onu diyorum ya, bi gürültü var ama konuştuğumuzdan değil. İspatlayayım mı? Çok basit. Konuşabilseydik bu gürültü olmazdı. Gürültünün kaynağı bizlerin konuşamaması.
Bir derdimizi düşüncemizi dile getirmek bugün cesaret ister. Birisi bir konuşsun hele... Konuşsun da görsün dünyanın kaç bucak olduğunu.
Demem o ki; ne zaman bir laf çıksa ağzımızdan birisini/birilerini kırıyoruz. Şöyle kırmadan dökmeden konuşabilen bir ortam özlenir hale gelmiş.
Ben ak diyorsam hemen başka birimiz kara demek için bekliyor. Yani bana ak olabilir sana kara ama böyle olmaz ki. Senin karan sana benim akım bana değil mi şimdi. Ha ben akım ile sana zarar veriyorsam amenna... Ama konuşalım yani bunları. Konuşmadan, fikirlerimizi paylaşmadan anlaşamayız hani.
Ne demişler; hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar da konuşa konuşa.
Hadi hadi gevezeliği bırakalım da konuşalım biraz, konuşalım ama gürültünün de manası yok. Değil mi?
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.