Bugün 19. yaşıma ayak bastım ya da 18 i doldurdum her neyse. Sonuçta artık reşit bir insan oldum. Şu hayattaki en güzel şeylerden birisi de kimseye ihtiyaç duymamak. Ben buna çok önceden başladım ama artık yasallaşmış da oldu. Artık hukuken de özgürüm. Anlatılacak çok fazla şey var. Yaşadıklarımı biriktiren bir insanım çünkü. Ama tüm duygularımı sadece bu 18 yaş yazım için kullanamam maalesef. 18 senedir yaşıyorum anlayacağınız üzere ama hala hangi amaca hizmet ettiğimi anlayamadım. Şu geçen 18 seneden de bir şey anlamış sayılmam. Ama öğrendiğim, ders aldığım, bir daha asla yapmam dediğim birçok şey belirdi kafamda. Belki ilerde değişecek düşünceler bunlar fakat uzun bir süre aklımı meşgul edeceklerine eminim. Doğruluk dereceleri hakkında tartışmak bile istemiyorum. Şöyle bir göz önüne getirince aslında yaptığım hatalardan pek de ders çıkardığım söylenemez. Ancak birkaç kez tekrarladığım hatalarımdan ders çıkarabildim. Düşmekten yorulmayan bir kişiliğim var. Her defasında kalkabilmenin bir şekilde bir yolunu bulurum. Aslında eskiden daha gözü kördüm bu konuda. Şimdi ise düşebileceğim düşüncesine kapıldığım yollara girmekten çekinir oldum. Bu mu daha mantıklı yoksa eskisi mi bilmiyorum ama çocukken daha cesur olduğuma eminim. Fakat şimdi daha güçlüyüm.
Yaş 18 yolun çeyreği eder diyelim biraz da bir şiirden esinlenerek. Ne kadar yaşayacağımız meçhul ama biz insanlar her günü hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşamayı tercih ediyoruz. Belki de hepimizin en büyük korkusu ölüm ama bunun çok da farkında değiliz. Bugün yani doğum günümde bir mezarlığa gitmek istedim. Hayattan nefret etmeye başladığım zamanlar, her şeyin mantıksız olduğunu düşündüğüm ve bütün işlerimin sarpa sardığı zamanlar mezarlıklar aklıma gelir. Şu ana kadar bir kere yaptım bunu sadece. Oraya gittiğinizde bir anda içinizi kaplayan ölüm korkusu ve tüm benliğinizle yaşamayı arzulayan bir duygu belirir içinizde. Bu hayata olan bağlılığınızdan mı yoksa ölüme karşı olan korkunuzdan mı bilinmez. Ama şunu tavsiye ediyorum ki, dediğim gibi eğer hayatta hiçbir şeyden zevk almamaya ve kendinize anlamlı bir şey bulamamaya başladıysanız kalkın ve mezarlıkları ziyaret edin.
Çok hayalleri olan bir insan değilim. Çok sağlam 2 dileğim var sadece. Sevdiğim iş ve sevdiğim adam. Eğer bunlara sahip olabilirsem bir gün, dünyanın en mutlu insanlarının arasına girerim sanırım. Hatta kesinlikle. Şu an her ikisi de benimle olmadığı için de ne kadar mutsuz olduğumu hayal bile edemezsiniz. Bir de hiç sahip olamama, bu hayalleri hiç gerçekleştirememe korkusu varsa… Evet. en büyük korkum bunlar. Şu an sevdiğim işi yapamıyorsam bu benim aptallığım, kimseyi suçlamıyorum. O zaman neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum ama galiba şu an ki kadar ağır basmıyordu o isteklerim. Şimdi konservatuvara hazırlanıyorum kendi çapımda. Evde tirat çalıştığım zamanlarda annem benim birileriyle kavga ettiğimi hatta çoğu zaman da delirdiğimi zanneder. Artık ne kadar kaptırıyorsam… Çevremde ise sürekli deli gibi test çözüp üniversiteye hazırlanan arkadaşlarım var. Onlara uzaktan bakmak, olayın içinde olmaktan çok farklı bir duygu. Onlardan biri değilim ama bu beni başıboş gezen rahat bir insan yapmıyor. Kendimi arkadaşlarımın yanında kötü hissettiğim zamanlar olmuyor değil. Fakat hedeflerimizin, hayatımızın, planlarımızın çok farklı olduğunu düşünerek herkesin kaderinin farklı olduğunu anımsıyorum.
Nereden nerelere vardım gene. Her neyse. Kısacası eğer 18 yaşındaysanız ve hala yaşıyorsanız hayat çok zor.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
Bitiş de Cedric bitişi :)) Güzel ve içten bir yazı olmuş...