“İnsanlar kötüydü kitaplara sığındım.” büyük düşünür Cemil Meriç’ in bu cümlesi insanın aklına geldikçe saniyenin dahi kitapsız geçmemesini istiyor insan.
Arada bir dergilerde, gazetelerde, televizyon programlarında tartışılır, “Ne kadar okuyoruz?” sorusu. Genellikle ya Avrupa ile ya da Uzakdoğu ülkeleri ile kıyaslanırız. Sahaf ve kitap çarşıları, okuduğu kitabı eşe dosta okutma gibi milletimize özgü gerçekler varken de hep yayın evlerinden elde edilen veriler üzerinden sorunun cevabı hep negatif olur.
Açıkçası hiç de inanmıyorum okumayan bir toplum olduğumuza.
Hiç sevmem kocaman kırtasiye ya da kitapçılardan kitap almayı. Kitapçı dediğin küçük olacak, dükkan buram buram kağıt kokacak, kağıdın kokusu almaya geldiğin kitabın yanında bir kitap daha aldıracak. İstanbul’da yaşadığım için şanslıyım açıkçası. Tarihi dokusunu günümüze kadar koruyan Sahaflar Çarşısı benim gibi düşünenler için tam bir cennet. Geçerken uğrasanız dahi kitap almadan çıkmanız imkansız.
Ramazan vesilesiyle Türkiye’ nin birçok yerinde kitap fuarı kuruluyor. İnsanlar okudukları yazarlarla tanışma fırsatı buluyor. Anlam veremesem de imza günleri düzenleniyor.
Kitaba ve okumaya bir adım daha yaklaştırılıyor toplum. Ne kadar güzel?
Fakat Beyazıt Meydanı’ na kurulan kitap fuarına hiçbir anlam veremiyorum.
Hemen elli metre ilerisinde Sahaflar Çarşısı tam karşısında yaklaşık yüz metre ilerisinde de Özbek ve Özdemirler Çarşısı varken, oraya kitap fuarı kurmanın ne anlamı var sizce?
Yine ulaşımı Beyazıd gibi rahat olan başka bir yer daha uygun olmaz mı ki?
Yanlış mı düşünüyorum yoksa? Sizce?
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.