Son dakika haberi, TV’nin altından geçiyor. Bankaya giren soyguncular, polisin gelmesi üzerine müşterileri rehin aldı. Ama ben size tüm zamanların haberini vereyim: Bankalar tüm toplumu rehin almış durumda…
İçinde bulunduğumuz zamanı ve iktidarları mutlaklaştırmak özlerine kölelik yerleşmiş herkesin yaygın bir hastalığıdır. Allahü Teâlâ (cc) şöyle buyurmaktadır:
“Kâfirler, peygamberlerine dediler ki: “Muhakkak sizi kendi toprağımızdan süreceğiz veya dinimize geri döneceksiniz. Böylelikle Rableri kendilerine vahyetti ki: Şüphesiz biz zulmedenleri helak edeceğiz.” (İbrahim Suresi:13)
Bankalar sadece ekonomik kurumlar değildir. Cahiliyye Piramidi’nin tepesindeki organizatördür. Onlar, sizi sadece rehin almaz, bütün ruhunuzu ellerine almak isterler. Bakın İslami (!) TV ve gazetelere hemen hepsinde faiz bankalarının reklamı yayınlanmaktadır. Dekoltelere dokunabilirsiniz ama bankalara dokunamazsınız. Çünkü hükümetlerde rehinedir.
"Onun kavminden, kendilerine refah verdiğimiz halde küfreden, âhirete kavuşmayı yalanlayan bir güruh dedi ki: Bu sizin gibi bir beşerden başkası değildir. Sizin yediklerinizden yiyor, sizin içtiklerinizden içiyor. Eğer kendiniz gibi bir insana boyun eğecek olursanız, andolsun ki bu takdirde siz mutlaka hüsrana düşenlerden olursunuz" (Mü’minun Suresi: 33-34)
Sadece ve sadece kar etmek, esastır bu düzenlerde. Düşünebiliyor musunuz; insanların bedenlerini satan genelevleri “meşru” kazanç vesiledir. Vergi vermek kutsal bir iş olduğuna göre kadın satmakta kutsaldır. Bu kutsal hatırına “erkek egemen toplum” diye cıyaklayan femenler, kadın satılmasını hoş görürler. Çöpten ekmek toplanan bir ülkede birileri zahmetsizce paralarının üzerine para katıyorlar.
Cahili sermaye, faiz silahıyla tümümüzü rehin almış durumda… Faize dayalı kredileri ödemek için çılgınca çabalamaktayız. Bu çaba sonucu bazılarımız toplum dışına itilmekte… Yani sosyal ve ekonomik olarak öldürülmekte…
“Alınmış kredilerin toplumu ekonomik “müzikli sandalye oyununa” sokmuştur. Bir yandan müzik çalarken, bir grup çocuk, diyelim ki on bir kişi, on sandalyenin etrafında döner. Müzik durduğu anda bütün çocuklar hemen oturacak bir sandalye sayısından bir fazla olduğundan müzik sustuğunda daima bir çocuk ayakta kalır. Oyunu kaybeden bir çocuktur ve oyundan atılır. İşte geri ödenemeyen kredilerdeki durum da budur. Yeni krediler gelmediğinde herkes borcunu ödemeye çalışmakta, ancak bunu gerçekleştirmeye yetecek miktarda para mevcut olmayacaktır. En azından bir kişi iflas etmek ve “oyundan atılmak” zorundadır. Hayat, müzik durduğunda ayakta kalan kişi olmamak için saldırgan rekabetçi bir mücadeleye dönüşmektedir. Devletin politikaları, işadamlarının faaliyetleri ve sıradan insanların günlük hayatları, hep bu derinden ve rahatsız edici şekilde devam edip giden mücadeleden etkilenmektedir. Bu sıkıntılı durumdan kurtulma çabasında mali sorunların en ağırı devletin başına gelmektedir. Yeni açılan kredi miktarlarının, önceki kredilerin geri ödemelerini karşılamakta yetersiz kaldığı durgunluk dönemlerinde devlet, kendisini işsizlere geçim yardımı ve vergi indirimleri gibi yükümlülüklerin altında bulur. Devletin bu giderleri karşılayabilmek için ihtiyaç duyduğu para devletin kendisi tarafından üretilir ya da bankalardan banka parası şeklinde borç alınır. Devletin kendisi faizsiz olarak para üretebilirken neden bankalarca üretilen faizli parayı borç almak isteyeceği zamanımızın bir türlü cevaplanmayan gizemli sorulardan birisidir. Ne var ki dünyanın pek çok ülke-sinde çoğu zaman olan şey de budur. Günümüzde dolaşıma çıkan paranın en büyük payı bankacılık sistemince verilen kredilerle yaratıldığından para arzı genişlemesi üç aşağı beş yukarı genel ekonomide borç miktarındaki sürekli artışla beraber oluşur. Bu nedenledir ki, dünyanın en büyük yedi ekonomisinin her birinde son otuz yıldaki özel kesim ve devlet borçları toplamının gayri safi milli hâsılaya oranı çok büyük ölçüde artmıştır.” (Tarık el Dıwany - Faiz Sorunu - sh. 66-67)
“Yeni Türkiye” demeçleri vermek kolay ama 10 yılda karlarını katlayan kimler? Rehineleri kurtarmak için ne adım attınız? Bankaların ekonomik olarak öldürdüklerine neler yaptınız? Hemen hiçbir şey… Tamam, Gezi Teröristlerinin arkasındaki “faiz lobisi” meselesinde haklısınız ama meseleye el atmadınız:
“Fakat o, o sarp yokuşa göğüs geremedi.
Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?
KÖLE azat etmek,
Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir,
Yakınlığı olan bir yetime,
Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula,
Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.” (Beled Suresi: 11-17)
Kemal Tahir’in dediği gibi her iktidara geçen çevrem diyor… Ama Yusuf (as) gibi yapısal değişimlere girişmiyor… Adalet sadece tabelalarda kalmamalı…
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.