Dün Diyarbakır’da görülen KCK Davası’nda 7 kişi tahliye edilmiştir. Bunun üzerine Taraf Gazetesi Yazarı Emre Uslu; “KCK Sanıkları serbest bırakılmış. Hatırlatma yapayım: KCK Sanıkları serbest bırakılacak cemaat tasfiye edilecek” mesajını yayınlanmıştır. Yine akşam CNN Türk Programı’nda “PKK hala tehdittir ve bu sebeple Terörle Mücadele Kanunu kaldırılması söz konusu olamaz” mealinde bir açıklama yapmıştır. Emre Uslu, liberal ve özgürlükçü olduğunu iddia etmektedir.
Hâlbuki PKK Terör Örgütü, velev ki, küresel terör örgütü olsun ve günde bin kişiyi öldürsün yine de Terörle Mücadele Kanunu kalkmalıdır. Çünkü Terörle Mücadele Kanunu, şiddeti değil zihniyeti yargılamak amacıyla çıkartılmıştır. Bu kanun “Takrir-i Sükûn” kanunun devamıdır. O gelenekten beslenmektedir. Çünkü kanunun; “terör, şiddet, cebir, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit” gibi kavramlarının çoğu muğlâk ve tarifi belirsizdir. Zaten Terörle Mücadele Kanunu uygulamada, fikirlerini yaymaya çalışan veya fikir etrafında siyaset yapmaya çalışan insanları tasfiye etme amaçlı kullanılmıştır. Pankart asan, telefonla siyasi bir konuyu konuşan vs. şiddetle alakası olmayan binlerce insan tutuklanmış ve ağır cezalara muhatap olmuşlardır. 2006 yılında çıkan Terörle Mücadele Kanunu, Dünya çapında Türkiye’yi terörde mahkûm olan insan sayısı açısından bir numaraya yerleştirmiştir. Çin bile Türkiye’nin gerisindedir.
Emre Uslu, önce adam öldüren veya diğer şiddet (Molotof, bomba vs.) dışında KCK’lıların neden tutuklandığını sormalı değil miydi? Mahkemenin serbest bırakmasını sorgulayan “özgürlükçü” birisinin önce neden bu insanları tutukluyorsunuz sorusunu sorması gerekirdi.
Aslında Terörle Mücadele Kanunu’nun değişik çevrelerce savunulmasının iki amacı vardır.
Birincisi; Bu kanun üzerinden tehdit algısı oluşturmak ve tehdidin sürekliliğini koruyarak iktidar oluşturmak. Geçmişte nasıl şiddet olaylarından askeri bürokrasi iktidar alanı buluyorsa bu kanunla da bir takım çevreler iktidar olma veya iktidarı paylaşma imkânı bulmuşlardır.
İkincisi; Kürtler ile devlet arasında bariyer oluşturmaktır. Zira kanun öyle bir tarzda hazırlanmış ve uygulanmıştır ki, adeta kimlik ve inançları hedef almıştır. 2006-2012 yılları arasında sadece KCK değil İslami kesimden de birçokları bu kanunun muhatabı olmuştur ve binlerce insan hapistedir. Kanunu uygulayanlar adeta kendilerine muhalif olan kimsenin olmasını istememektedir.
Terörle Mücadele Kanunu, insan haklarına aykırıdır. Muğlâk kavramlarla insanları cezalandıramazsınız. Ceza Yargılanmasında delillerde tariflerde açık olmak zorundadır. Kaldı ki Türk Ceza Kanunu’nda her türlü şiddet (cinayet, bomba, Molotof, örgütlü şiddet vs.) yasaklanmıştır. Ayrıca böyle bir muğlâk kanunu çıkartmak insanlara zulmetmek ve muhalefeti temizlemek içindir. Meselenin diğer yanı da şudur. Kanun, PKK’yı zayıflatmamış aksine Kürt Halkını terör örgütüne kazandırmıştır. Zulüm zaten abat olmaz. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bir Diyarbakır gezisi gönüllere taht kurmuş ve yüz binlerce mahkemenin yapamayacağı cezadan daha çok etkili olmuştur. Yani Başbakan birilerinin dediği gibi “Firavunca” hareket etmemiş insani bir tavır göstermiştir.
Emre Uslu, özgürlükten yana olmadığını göstermiştir. Ama bir şey daha göstermiştir. Devlet ile Kürtlerin barışmasını ve Çözüm Süreci’nde MİT’in başarılı olmasını istememektedir. Kanaatimce Emre Uslu ürkmemelidir. Çünkü TMK’nın kaldırılması kendisinin “cemaat” dediği örgütün de tasfiyesini engelleyecektir. Şimdi Emre Uslu, “ama cemaat örgütünde silah ve silahlı eylem yoktur” diyebilir. Ama Hizbuttahrir ve KCK’da da silah yoktur. Yani terörist olmanız için silaha lüzum yoktur. Bence cemaat örgütünün tasfiye edilmesinden korkanlar ajanlık kanunlarının ortadan kaldırılması için mücadele etmesinde fayda vardır.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.