ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Bilinmeyen...

..

21 Mayıs 2013 Salı 04:57
  • A
  • A

Hayatımda hep o soruyu soruyordum 'O' neydi ? eksik olan neydi ? gerçek neydi ? nasıl, neden, niçin böyle oldu, oluyor, devamlı sorular aklımdan geçiyordu. Bu soruların benim için ilginç olan tarafı ise hiç bilmediğim, görmediğim, duymadığım bir şeyin sorusunu sorduğumu hissediyordum. Çıkışı olmayan bir labirentte çıkışı aramak gibiydi. Giriş’te bir çıkış olabilir diye düşünebilirsiniz ama doğduğunuz yere annenizin karnına tekrar geri dönebilir misiniz ? O zaman ölünce çıkışı görürsünüz diyorsunuz. Tamam, öldüm ve çıkışı gördüm. Ya yaşarken ? İşte ilizyon burada başlıyor.B

‘Aşk’ın kedisi olmak’ sözünü ilk okuduğumda çok etkilenmiştim. Herkes nasıl aşık olabilirim diye düşünürken ben nasıl aşkın kendisi olabilirim diye düşünüyordum. Aşık olmayı da geçmiştim. İşte o kadar aşıktım ben. Bundan sonra herkese aşkla yaklaşacağım dedim, denedim yaptım oldu zaman geçti sonra bozuldu bu hep böyle devam etti. İçimden bir ses’te sen zaten aşk kendisisin diyordu ama ben tam olarak, bir bütün olarak hissedemiyordum yarım bir elma gibiydim. Okuyordum, araştırıyordum, soruyordum O’nu bulmaya çalışıyordum. Sanki her seferinde bir adım daha yaklaşıyor gibiydim. Seneler geçiyordu ufukta bir şey gözükyordu ama ben yaklaşımıyordum, sadece ufku görüyordum.

Bir gün ebru sanatını görünce çok etkilenmiştim. Çok güzel, işte aşkın kendisi bu demiştim. Tam o sırada resmi yapan kişi resmini silip tekrardan yapmaya başlamıştı. Yeni yaptığı resim de güzeldi. Defalarca sildi, yaptı ama hiçbiri kalıcı olmuyordu. O an şunu fark ettim. Ben de aşk’ın kendisini araştırırken tam buldum derken kaybediyordum yani kafamda onun resmini çiziyordum daha güzeli çıkınca onu siliyordum ebru sanatından farksızdı. Ben aşk’ın kendisi olmak isiyordum. Kalıcı olmalıydı.

Artık yazıp, çizmeyi bırakmıştım. Aklıma çok basit bir şey takılmıştı. Elinizde saf bir su var suyun içine bir damla siyah boya attığınız zaman suyun rengi hemen değişiyordu. Eğer elinizde simsiyah bir sıvı olduğunda onun içine bir damla beyaz boya atarsanız su da herhangi bir değişim olmuyordu. Çok enterasandı. Saf suyun kendisi hayat kurtarırken, tertemizken, simsiyah bir sıvının içine atıldığında çaresiz kalıyordu. O zaman siyah sıvı saf sudan daha yaralıydı sonucuna ulaşsam da durum böyle değildi. Saf su hayattı, aşktı, segiydi, çoşkuydu, iyilikti. Sonra şunu düşündüm, saf bir suyun içine siyah bir damla boya attığımızda rengi değişen suyu tekrar eski haline nasıl çevirebilirdik ?
İşte burada bilincimiz devreye giriyordu. Aynı durum kendi içimizde vardı. Aşk’ın, sevginin, iyiliğin, güzelliğin kendisiyken, içimizde çok az bir siyahlık vardı durum böyle olunca içimizdeki saf suyu göremiyorduk, yani içimizdeki aşk’ı göremiyorduk, zaten onu gördüğümüzde aşkın kendisi olacak ve bir daha bu soruyu sormaya bile gerek duymayacaktık, çünkü aradığımız şey olmuş olacaktık.

Peki o siyahlıkları saf bilincimizden nasıl tek tek temizleyeceğiz, bir daha ki yazımda bunları anlatacağım. Son sözüm ‘AN’ı Yaşayalım’.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.