Bir diktatör düşünün ki girdiği her seçimi kazansın. Seçim diyorum çünkü dikkat edilmesi gereken nokta tam da burası. Seçim ! Yetkiyi halktan almak , halka baskı yapmaktansa yetkiyi devralmak.Esas olan bu.

Bir diktatör düşünün her seçim dönemi günde 2 miting yapıp 7 coğrafi bölgeyi didik didik dolaşsın partisi için oy istesin.

Bir diktatör düşünün çat kapı bir ailenin evine (ayakkabılarını çıkarmak suretiyle) girip sofralarına ortak olsun , çaylarını içip muhabbet etsin ve o insanların mutululukarına hüzünlerine ortak olsun.

Bir diktatör düşünün ki ülkesinde yıllarca zenci muamelesi görmüş bir çok etnik köken için süreçler başlatsın, haklarını teslim etmek için uğraşsın .Kanı durdurmak için her şeyi göze alsın.

Bir diktatör düşünün evi adeta BBG evi haline gelmiş , kimle ne özel , hususi konuşması varsa dinlenmiş adeta yatak odasına girilmiş bir diktatör düşünün.Bütün hareket alanları kısıtlanmak için eli kolu bağlanmak istenen , hastanedeyken ülkenin kara kutusu olan mit başkanı tutuklanmak istenen bir diktatör düşünün...

Şimdide bir Halk partisi düşünün , her seçim öncesi YENİ söylemi ile sahneye çıksın . Her seçim öncesi kucaklayıcı olayım derken dışlayıcı olmuş , çarşaflılara rozet takıp arka kapıdan geri yollayan bir HALK partisi düşünün.Dünyanın her yerinde ezilen, hak savunucu olarak bilinen sol zihniyetin Türkiye'deki temsilcilerinin düşünün. Sırça köşklerinden , mitinge gelen insanlarla dalga geçen , aşağılamak için her yolu deneyen bir güruh.Onlara da bir küçük tavsiye ; her olaydan sonra AYM'ye gitmektense halka bir dönebilseniz beliniz tutulmadan , emin olun daha fazla yararı olur...

İşte millet bu kavramları çok iyi bildiği için , geçmişten bu yana çok iyi bildiği için hakkını veriyor herkesin. Herkes hakkını alıyor bir şekilde...