ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

KILDAN İNCE KILIÇTAN KESKİN BİR KIYAS

YAVUZ KÖKSAL

09 Haziran 2014 Pazartesi 14:48
  • A
  • A

O ayakkabısının ipini dahi babasına çözdüren çocuğun bu vatanı milleti düşünerek meseleleri dert edebileceğine inanmıyorum. O çocuk babasının gölgesinde yaşayacak. Merhum Abdurrahim Karakoç’un: ”gölgede duranın gölgesi olmaz” demesindeki gibi o çocuğun gölgesi olmayacak. Varsa ortada bir gölge o da paraların yansıması olarak gizlenecek. O çocuğun milleti ilgilendiren bir derdi olmayacak. Mesajları olacak, kendinden başka kimseyi ilgilendirmeyen. En büyük derdi gönderdiği mesaja zamanında cevap alamamak olacak. Ana sevgisini bilmeyecek. Ana demeyi garipseyecek ve nerde analarla alakalı şiirler okunsa duygulanmayacak. Rahatlıkla rencide edebileceği arkadaşları olacak. Onların karşısına geçip naralar, küfürler savuracak. Kendini uyaran sakinlere hararetli davranacak. Dokunsan ağlayacak çocukların üstüne gidip onların yaralarına tuz basacak. Masum çocuklar yorganının altında hıçkırıklarından çok zalim adayı çocukların kahkahalarını duyacak. Ama o zalim adayları, masum çocukları yorganın altından toprağın altına kadar rahatsız edecek. İstediği kızın koluna girip ona her iltifatı etmekle birlikte ağzına geleni de söyleyecek. O kızlar hiç alınmayacaklar hatta bir ihmalkarlık yaptıklarını düşünüp suçluluk hissedecekler ama hiç umursanmayacaklar. Çünkü o, kızların kıldan ince kılıçtan keskin gururunun olduğunu bilmediğinden: “ bu zamanda aşk yok, kısa süreliğine takılma var” anlayışıyla daldan dala zıplayacak.
Leyla ve Mecnun’u, Ferhat ile Şirin’i, Yusuf ile Züleyha’yı bilmediğinden, bilse de hissedemediğinden aşk üstüne olan saçma fikirlerini değer yoksunu arkadaşlarıyla paylaşacak. Kendisi de değer yoksunu olduğundan bir tarihle yaşamayı ve o tarihle övünmeyi akıl edemeyecek kadar dar düşüncelerle, dar mekanlarla, dar zamanlarda, dar insanlarla yaşayacak. En sevdiği davranışlardan biri başkalarının değerlerini küçümsemek olacak. Anne – babası ondan utanmayacak bilakis onun bu davranışlarını övünç kaynağı yapacaktır. Hangi hatayı yaparsa yapsın kimse onun yaptığı bu hatadan geri dönmesini sağlamak yerine herkes her zaman kendisinin arkasında durup hata yapmaya devam etmesine neden olacaktır.
Onlar lale bahçesinde mi yoksa gül bahçesinde mi yaşayacaklarını tartışadururken bir çocuk mezarlara su dökmek için mezarlıkların ziyaretçilerine bakacak, bulduğu ilk fırsatta suyu toprağa dökecek. O çocuk kendine kızıldığında utanacak. Verecek cevabı olmayacak. Cevap verse dahi bir sonraki sorunun cevabını verme cesaretini kendinde göremeyecek. O çocuk yaşayanlardan çok ölüleri bilecek. Zihninde ölülerin doğum ve ölüm tarihleri en yakın arkadaşlarının doğum günlerinden daha çok yer kaplayacak. Ölülere ziyaretçilerinden daha sadık kalacak. Okula gittiğinde de kendini sırada oturmak yerine kara toprağın altında hissedecek. Yaşarken bile ölmüş gibi yaşayacak. Onun kendini dünyadan soyutlamasını fırsat bilip üzerine kum taneleri serpecekler. Çamur atacaklar ve izi mutlaka kalacak. Onun etrafında en ufak meselelerden alınan insanlar olacak. İnsanlar onu idare edeceğine o küçücük boyuyla insanları idare edecek. Hiç sevgilisi olmayacak! Sevgilisi olmadığı gibi hiçbir kıza ne iltifatlar yağdıracak ne de hakaret içeren sözler söyleyecek. Sevgililerine ağzını açıp gözünü yuman haydutlara hayretle bakacak.
Onun değerleri olacak. Tarih kitaplarındaki Fatih Sultan Mehmet’in atını İstanbul sularına sürdüğü resme bakıp hayallere dalacak. Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri üzmemek için elinden geleni yapacak. Kendisine alamadıklarını kardeşlerine alacak. Anası onun bu haline içerleyecek ama oğlunun bükülmez bileğiyle gururlanacak. Gururlanması oğlunu rakı sofralarına meze yapmakla değil sokaklarda dimdik yürümekle olacak.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.